Armin mutfakta bir bardak çayla masaya oturmuş dışarıda yağan yağmurun huzur veren sesini dinliyordu. Bu şekilde sakinleşebiliyordu. Aslında çok güzel bir uyku çekmişti ama şimdi biraz tedirgin ve heyecanlıydı. Son yirmi dakikadır elindeki telefonu masada çeviriyor ve duvarda asılı duran saate bakıyordu. Tekrar gözünün ucuyla baktı. 11:20
NİNA
Genç kız az önce döndüğü sapaktan tekrar döndü. Yağmur sürekli arabanın camlarını dövüyor ve ikide birde önünden geçen cam silecekleri sinirlerini bozuyordu. Sabırsız bir şekilde saate baktı. 11:20 Armin hala aramamıştı. Belki de hiç aramayacaktı? Belki de umrunda bile değildi? Arabayı sinirle köşeye çekti. Derin bir nefes alıp başını direksiyona yasladı. Çocuğun evinin yakınlarında sapık gibi dönüp duracağına belki de başka işlerine bakmalıydı. Tam o sırada telefonu çaldı. Yabancı numarayı hiç düşünmeden açtı. Armin'in kalın ve etkileyici sesi ahizede yankılanınca gülümsedi.
'Merhaba'
"Merhaba uykucu." Bu mizacının onu tatlı kıldığını umuyordu.
"Üzgünüm. Biraz geç aradım."
"Sorun değil." Genç adam ne konuşacağını bilemediği için bir ara sessizlik oldu.
"Ben aradım ama..."
"Yüz yüze konuşsak olur mu?"
"Tamam, nerde buluşalım? İstersen bana gelebilirsin? Ya da bir yer söyle buluşalım?" Nina bu korkak haline içten içe gülerek nerde olduğunu bilmesine rağmen;
"Adresi ver" dedi.
***
Nina Armin'in evine geldiğinde çoktan ne yapacağına karar vermişti. Genç adam kapıyı açtığında neşeli bir şekilde "Günaydın!" diye bir çığlık atmış ve kolundan tuttuğu gibi dışarı çıkarmıştı. Armin her zamanki gibi şaşırmış ve hayret eden gözlerle ona bakakalmıştı. Tanıştıklarından beri bu yüz ifadesi hep suratındaydı. Yanında biraz rahat olmasını istiyordu. Zaten bütün gün kafasına geçirdiği kapşonluyla yanında bir ucube gibi dolaşmıştı. Oturdukları bir kafede akşama kadar birbirleri hakkında konuşmuşlar ve çoğu zaman kahkahalar havada uçuşmuştu. Nina ise onun her konuştuğunu ve hareketini aklına kazıyordu. Hava kararmaya başlayınca artık nerdeyse anlatacakları ikisininde bitmişti. Ama gün Nina için dahaca bitmiş sayılmazdı. Armin elindeki kahvesinden bir yudum alırken ;
"Hadi kalk, gidiyoruz." dedi. Genç adam "Nereye?" diye sızlanırken Nina sadece gülümsemiş ve arabayı sürmeye devam etmişti. Gelmek istediği yere geldiğinde zor olsada arabayı çekecek bir yer bulabilmişti. Armin ise nasıl tahmin edemedim der gibi bir gülüş atıyordu. İkisi de arabadan çıktı ve Times Meydanı'nda yürümeye başladı. Nina geri geri yürüyerek Armin'e bakmaya çalışıyordu ama genç adam yine kapşonlusunun içinde kaybolmuştu. Genç kız önünde durarak sinir olmuş bir bakış attı. Armin;
"Ne?"
"Çıkar şu kapşonunu kafandan!"
"Olmaz."
"Çıkar dedim."
"Paparazziler beni görürse burada gördüğün çoğu insan cep telefonlarıyla bizi çekmeye başlar ve sen onları büyük bir ihtimal öldürürsün. o yüz-" Nina derin bir nefes aldı ve sözünü keserek ;
"ARMİN KAPA ÇENENİ VE ANIN TADINI ÇIKAR!" deyip gülümsedi. Sonra dans eden adımlarla kollarını açarak;
"Bu şehri seviyorum demiştin. Benim de bu şehirde en sevdiğim yer burası." Genç kız tekrar yanına geldiğinde Armin kapşonlusu sıyırıp ilk defa ona uzun uzun baktı. Aralarında iki üç santimetre vardı. Armin genç kızın adını bilmediği parfüm kokusunu içine çekerken Nina ;
"BU MEYDANA HER GELİŞİNDE BENİ HATIRLAYACAKSIN." dedi. Emir veren sözlerini söyledikten sonra Armin yüzünü biraz daha yaklaştırıp dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. O an her şey karışıktı. Işıklar,hisler,düşünceler ama hepsi güzeldi. Hepsi; tıpkı Newyork gibiydi. Genç adam o an bildiği tek şeyi fısıldadı. Alnını Nina'nın alnına yaslayarak;
"Sanırım seninle olacağım" dedi. Genç kız ise gözleri kapalı gülümseyerek cevap verdi;
"Biliyorum"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİLİM NEWYORK
Romance"Sen neden böylesin,ha? Niye en güzel anında bile kendini ve herkesi mutsuz edecek bir şey buluyorsun? NEDEN!?" Genç kız acımasız ve ıslak bakışlarını genç adamın öfkeli yüzüne dikti; "Çünkü gülerek yaptığın tüm şeyleri bir gün ağlayarak hatırlars...