ŞARKIYI DİNLEMENİZ İYİ OLUR.. <3
Genç kız hazır olduğunu hissettiğinde aynanın karşısında duran arkadaşının yanına geçti. Kalçasıyla onu iterek aynada kendisini görebildi. Bu hareketi aynı zamanda Blair'i güldürmüştü. Gerçekten de güzel olmuştu. Blair kollarını beline sararak onu olduğu yerden iki üç santim yükseltti. Hiç uslanmayacaktı. Ama zaten onu bu yüzden çok seviyordu. Onunla aynada dünyanın en güzeli olmaya çalışmak, sınavlarda aynı sınıfa düşmeseler de sessiz sakin bir hocanın sınıfına kurulup kopya çekmek, saçma sapan mektuplar yazıp bilmedikleri adreslere yollayıp, sokakta bisiklet süren çocuklara rüşvet verip o küçücük bisikletlerle gezmek...
Bunları yapmak ve birbirlerini bulmaları kıza bir şans gibi geliyordu. Hayatını bir peri masalına ya da filmlerdeki o renkli yaşama dönüştüren o adamı bulamamıştı. Ama o ARKADAŞI BULMUŞTU İŞTE! Yaşadığını ve ilk defa kendisi gibi olduğunu hissetmişti. Asla bu duygudan vazgeçemezdi. Birçok kişi ikisine dışarıdan bakınca iflah olmaz yaramaz çocuk imajı görüyordu ki onlarda bu tanımı karşılamıyor değillerdi.
Genç kız sarılma faslı bitince hafif geri çekilip;
"Off... Kıyafetimi bozuyorsun." diye homurdanıp gülümsedi. Blair çoktan cevabı yapıştırmıştı;
"Hadi oradan."
"Bence mükemmel olduk." Blair aynaya biraz daha yaklaşıp dudaklarını birbirinin üstüne bastırdı ve;
"Bence de." diye cevap verdi. bir süre sonra genç kızın boynuna atlayıp sıkıca sarıldı. Genç kız da aynı şekilde karşılık verdi.
"Sen benim sahip olduğum en iyi arkadaşsın. Kardeşim gibi..." diye mırıldandı. Kız; sırf bugün ağlamasın diye aynı şeyleri hissetse de;
"Heyy! Dikkat et saçımı bozuyorsun." dedi. Blair boynuna sardığı kollarını çözerek;
"Ben de makyajımı bozamam. Şu lanet kalemi çekeceğim diye çok uğraştım." diye toparladı.
"Ama gerçekten harika olduk. Şu Hollywood yıldızlarından bile güzeliz!" derken genç kız gülümsedi. Daha sonra;
"Böyle kiminle bir akşam yemeğine çıkmak isterdin?" diye sordu.
"SEN?"
"Sanırım Robert Pattinson'la çıkmak isterdim. Saçları ve gözleri fazlasıyla bana hitap ediyor." Blair uzun bir süre sonra cevap verdi.
"Sanırım ben de Armin Chadwick'le çıkmak isterdim." derken bozulmayan makyajını düzeltme çabasına girdi. Kaybolan neşesini kazanmaya çalışıyordu. Hemen sonra:
"Ama ikisi de olmadığına göre birbirimizle idare edeceğiz." deyip sırıttı. Genç kız da gülümsedi.
"Annemler onları ektiğimiz için bizi öldürecek!"
"Biz genciz. Ayrıca o gittikleri resturantlarda boğuluyorum ben."
"Al benden de o kadar!"
"Hadi gidelim! Parkı özledim benn! Ayrıca o uçan balonlardan bir sürü alacağım bu sefer."
Hayır, hepsini ben alacağım!"
"HADİ ORADANN!" Birbirlerini itikledikten sonra kapıdan koşarak dışarı çıktılar. O çok önemsedikleri elbiseleri ve saatlerce uğraştıkları makyajlarını önemsemeden tıpkı küçük çocuklar gibi parkın yolunu tuttular.
###########################
Nina kabusundan attığı çığlıkla uyandı. Nerdeydi? Çevresini hızla ve korkuyla kolaçan etti. Hayır, burası mezara benzemiyordu. Bir süre sonra odasında olduğunu fark etmişti. Sarsak bir şekilde yatağından kalktı. Bacağı aynaya takılınca yere kapaklandı ve büyük bir çığlık daha attı. Sonra bacaklarını karnına çekip yatağa yaslandı. Hıçkıra hıçkıra ağlamasının sebebi o lanet kabusu görmesi miydi? Yoksa aynı kabusu o gece üçüncü kez görmesi miydi?
Yavaşça başını kaldırıp terden ve yaştan sırılsıklam olmuş ve dehşet içinde olan yüzüne baktı. Bu oda ve bu yaşam daha korkunçtu! Her gece aynı rüyayı görmek ve ölmek daha kötüydü. Bunun affı YOKTU!! Bir telafisi de yoktu! O LANET OLASI DOKTORLAR HİÇBİR ŞEY YAPAMAMIŞTI İŞTE! HİÇBİR HALT YA-PA-MA-MIŞ-LAR-DI!!!!!!!!
Hala aynı acılarla uyanıyordu. Oysaki iki yıl olmuştu. Bırakın hastaneyi o şehirden def olup gitmişti. Ama hala burnunda serum ve adını bilmediği o dezenfektan kokusu vardı. O müdahaleler, tedaviler, acılar, lanet olası magazin dergileri ve DVDler... Her gece büyük bir gökdelenin tepesinden aşağıya düşüyordu. Ve sonunda kendini Londra'daki büyük ağaçların çevresini sardığı aile mezarlığında buluyordu. Sırt üstü yatıyordu. Evet,üstünde beyaz bir gecelikle deli gibi yağan yağmurun ve gri gökyüzünün altında öylece yatıyordu. Birkaç ses duyuyordu ve o tarafa bakmasa da annesini ve kardeşini ağlayarak uzaklaştığını garip bir şekilde biliyordu. Bağırmak istiyordu ama her çabasında toprağa gömülüyor ve sonunda sanki bir filmin sahnesiymiş gibi toprağın altında olsa da adının yazılı olduğu o küçük mezar taşını görüyordu.!
Evet, doktorlar hiçbir şey becerememişti. Çünkü o çok yakında dolabındaki bütün ilaçları içip iyi bir kafa yaptıktan sonra kendini büyük bir gökdelenden atacaktı. Gökdelen...
Ya Armin ne olacaktı? "Canı cehenneme!" diye geçirdi o an. Ama hiç içinden gelmiyordu. Hatta sanki orada olmasını istiyordu. Tam yanında. Nefesini duymak ve kollarına saklanmak istiyordu.
O şiirlere yakışan adamı,en güzel manzara resimlerini ona anımsatan, güldüğünde onu ne kadar yükseğe olduğunu bilmediği yerlere uçuran, ona uykuları sevdiren adamın şimdi yanında olmasını istiyordu. Ama olmayacaktı. Yapamazdı. Onu isteyemezdi. Bu büyük haksızlık olurdu. Zaten karşısına hiç çıkmamalıydı. Ama madem bir hata yapmıştı şimdi kesinlikle düzeltme zamanıydı. Ondan ayrılacaktı. Onunla gerçekte sadece bir gün birlikte olabilmişti. Ama ayrılmalıydı. Hatta kırarak, dağıtarak hatta ve hatta parçalayarak... Ona hayatının darbesini vurarak ayrılmalıydı ondan. Öyle yıkmalıydı ki onu peşinden gelmeyecek kadar nefret ettirmeliydi.
Çünkü yapamazdı. Kim yapabilirdi ki? Sevdiği adama kim yapabilirdi bunu? O mezara onu da gömebilir miydi? Asla yapamazdı!! Tıpkı kabuslarındaki gibi olmalıydı. Onlar doğruları söylüyordu. O ölecekti. Evet bu kocaman bir gerçekti. Ve Armin... Güzelliğinde Tanrı'nın büyük ve yüce olduğunun kanıtını her zerresinde taşıyan adam...
O yanında olmayacaktı. O; O GRİ GÖKYÜZÜNÜN YAĞDIRDIĞI YAĞMURUN ALTINDA VE MEZARININ TAM KARŞISINDA OLACAKTI.
ARKADAŞLAR YORUMLARINIZI VE OYLARINIZI ESİRGEMEYİN!! UMARIM BEĞENİRSİNİZ!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVGİLİM NEWYORK
Romans"Sen neden böylesin,ha? Niye en güzel anında bile kendini ve herkesi mutsuz edecek bir şey buluyorsun? NEDEN!?" Genç kız acımasız ve ıslak bakışlarını genç adamın öfkeli yüzüne dikti; "Çünkü gülerek yaptığın tüm şeyleri bir gün ağlayarak hatırlars...