Bir çok kişi tanıdım hayatımda. Farklı özellikte, farklı karakterde insanlar. Fakat hiçbiri onun gibi bağımlılık yaptıramamıştı bana. Onun gibi bakmamış, böylesine yoğun duyguları hissettirememişti.
Çoğu zaman korktum kaybetmekten. Tek fark ilk defa oksijenim ortadaydı.
Artık rahattım. Sorunlar çözülmüştü. Mutluyduk. Birbirimizin gözlerine korkusuzca bakabiliyorduk.
Uzun stresli tatilimizin sonuna yaklaşmıştık. Geri dönecektik. Ah, muhtemelen annem satırıyla çok güzel fantaziler düşlüyordur. Ara sıra telefonda konuşmuştuk fakat her seferinde beni azarlıyor, yanına gelmem konusunda ısrar ediyordu. Bu yüzden konuşmalarımız ara sıraydı ya zaten.
Eğlenelim istedik. Olaylardan kurtulduğumuzu, sakin yaşama başlangıcımızı iliklerimize kadar hissedebileceğimizi bilmek istedik.
Bence bunu hakediyorduk.
Buğra Kağan'ı annesiyle görüştürmüştü. Bunu Kağan'a acıdığı için değil, annesine acıdığı için yapmıştı.
Kağan'ı inandırmak zor olsa da imkansıza kaymamıştı. Annesiyle aralarında gizlice konuşmuş ve anlaşmıştılar.
Duygusal dakikalardı.
Tüm gerçekler açığa çıkarılmıştı. Artık Kağan olan bitenleri anlamıştı. Bize bulaşmayacağı konusuna parmak basmıştı. Kendi hayatına bakacaktı.
"İki takım halinde yarışacağız. Takımları nasıl belirleyeceğiz."
Mert'in sesiyle herkes birbirine baktı. Toplamda sekiz kişiydik. Dörderli gruplar oluşturmalıydık. Peki neye göre?
"Bence kızlar erkeklere karşı olsun. Tam bir çekişme olur. Zaten oyunlar buna müsait." dedi Mert. Onaylayanlar da artınca fikir kabul edildi.
Buğra, Mert, Görkem ve Oğuz'un karşısında ben, Yaprak, Alya ve Hayal vardı. Evet, saçma sapan bir kadrodaydım.
Hayal'i sevdiğim söylenemezdi, ayrıca hiçbir şeyi becerebileceğini sanmıyordum. Sırf eşitlenmek adına çağrılmıştı.
Alya'ya kötü bakmıyordum. Tanışmamız iyi olmasa da bu Buğra'nın suçuydu ve ona yükleyemezdim. Hatta hareketleri falan tam kafa dengimi yansıtıyordu. Kim bilir, belki de kaynaşırdık.Yaprak'ı konuşmaya gerek yok zaten. En büyük desteği ondan bekliyordum.
Yarışmalarda jüri olan adam yaklaştı. "Takımların konuşmacıları öne çıksın." dedi. Ben kimseye itiraz fırsatı vermeden öne doğru bir adım atarken karşı takım ufaktan karışmıştı. Mert adım attığı sıra Buğra kazağının ense payından tutarak hızla geri çekmiş ve kendi öne çıkmıştı. Komik bir görüntüydü. Mert kıkırdamama kötü kötü baktığında sakinleşmeye çalışıp gülmemi durdurdum.
Jüri olan adam elindeki kutuya dikkat çekti. İçinde yarışmaların yazılı olduğu kağıtlar varmış ve adil davranılması açısından konuşmacılara seçtirilecekmiş.
İki oyun oynanacaktı. Eğer bire bir kazanılırsa da uzatmaya gidilecekti.
İlk kağıt seçimini kimin yapacağı sorulduğunda Buğra "Önce bayanlar." diyerek bana yönlendirmişti. Açıkcası bu davranışına pek bir tepki göstermedim.
Elimi kutunun içindeki kağıtların üzerinde dolaştırdıktan sonra birinde karar kıldım ve parmaklarımın arasına sıkıştırıp çektim.
Katlanmış kağıdı açtım. Okuduğum gibi katlayıp tekrar kutuya yöneldim fakat adam kutuyu benden uzaklaştırdı. Sinirlendim. Neden bizim kazanmamızı garanti edecek bir şey çıkmamıştı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN GÜZEL MEVSİMİM (Tamamlandı)
ChickLit'Bazen en önemli şeyler beklenmedik yerden çıkar' Beklenmeyen yerden çıkan acılar mesela... En çok can yakan noktadır. Neden mi? Beklemedikleriniz güvendiklerinizdir de ondan.