Başarmıştım ama büyük bir panik hali sarmıştı etrafı. Ne yapacağımı düşünüyordum. Vurduktan sonrasını hiç konuşmamıştık.
Kurşun ipi tam kesememişti fakat kesmeye ramak bırakmıştı. Buğra'nın küçük bir hareketiyle de tamamen kopmuştu. Ardından da olaylar kopmuştu zaten. Herkes Buğra'ya yönelmişti.
Kendimi hızla korunma amaçlı bir şeyin arkasına atarken onun açıkta kaldığı düşüncesi kafamı kaldırıp ateş etmemi sağladı. Fahir saklanmıştı.
Odayı biraz taradığımda Buğra'yı görmüştüm. Yanımda fazlalık olan silahı ona doğru fırlattım. Çok ters bir yönde kaldığım için sadece bir adamı vurabilmiştim. Diğer ikisinin işini de Buğra halletmişti.
Fahir'i aramaya başladı anında. Sessizce kaçmaya çalışırken yakalandı. Uzaktan izliyordum onları. Aralarına girmek istemedim. Özel meselelerine karışmamalıydım.
Buğra Fahir'in arkasındaydı. Silahı kafasına doğrultmuştu.
"Kal olduğun yerde." sözüyle Fahir hareketsizliğine büründü.
"Anlayamadığım için kendimden nefret ediyorum ama artık intikamım bitecek."
Buğra vurmaya hazırlanıyordu. Yıllarca dedesi bildiği adamın ailesini öldürmüş olması psikolojisini kötü etkilemişti.
Şimdi düşünüyordum da aynı şey benim başıma gelse... Yok, hayır. Düşünmemeliydim.
"Çabuk silahını bırak." diyerek Buğra'nın arkasına yerleşen adamı gördüğüm gibi bende adamın arkasına yerleşerek "Asıl sen silahını bırak." dedim.
Buğra'nın bırakmayacağını biliyordum. Bu gereksiz kişiyi etkisizleştirmekte bana kalmıştı.
Zincirleme tehdit alanı oluşmuştu. Tek eksik beni tehdit eden yoktu. Ta ki...
"Yanlış konumdasın küçük kız. Eğer elindekini bırakmazsan hiç iyi şeyler olmayacak." Duyduğum sesle hüzünlendim ama vazgeçmedim.
Buradan sağlam çıkabileceğimizden dahi emin değildim. Sayıca üstünlük vardı.
Buğra hareket etmeden sinirle "Defne" diye seslendi.
Aynı tonda "Ne var?" diye bağırdım.
"Neden kendini kurtarma fikrine bu kadar uzaksın? Peşimde dolaşmak zorunda mısın?"
Zamanında sorulmuş bir soru. Adamları vurduğumuz ilk anda kaçabilirdim ama yapmadım. Yapamadım.
"Sanane. Keyfim maceraya atılmayı seviyor. Üstüne alınma."
"Hesabını soracağım sana."
"Öyle bir hakkın yok."
"Görürsün sen var mı yok mu diye."
Bakışlarını göremesemde tehditkarlığını algılayabiliyordum.Silah sesiyle irkildim. Benden çıkmamıştı. Önümdekilerde de herhangi bir hareket yoktu.
"Defne" Buğra'nın sesi tedirgindi. Beni göremediği için olsa gerek endişelenmişti. Vurulma ihtimalimden korkmuştu belki de.
"O iyi." diye araya giren kişi Mert'ti. Gelmişti.
"Savaş başlıyor." Şimdiye kadar olanlar yetmiyormuş gibi asıl savaşa yeni girdiğimizin haberini veren Fahir bizi geriyordu.
Mert benim cesaret edemeyip zarar veremediğim adamın işini bitirdi. Buğra'yı tutan kimse kalmamıştı. Yine de vurmuyordu. Sebebini kestiremiyorduk ve hamlelerini sorgulamıyorduk.
"Onu da öldürdün mü?" Buğra gerçek dedesini soruyor olmalıydı. Yaşayan bir akrabası kalıp kalmadığını öğrenmek istiyordu.
"Cevaplayacağımı mı sanıyorsun?" diyerek güldü Fahir. Alaycılığından ödün vermiyordu.
"Söyle." Buğra'nın sesi fazlasıyla yükselmişti.
Fahir'in adamları etrafımıza doluştu. Halka şeklinde dizilip kıstırdılar bizi.
O sırada da ortada kalanları inceledim. Fahir, Buğra, ben, Mert, her ne kadar farketmesem de Görkem.
Buğra etrafımıza kısaca göz attı. Nasıl hissettiğini merak ediyordum. Açıkcası ben tırsıyordum bu adamlardan.
"Beni öldürürsen hiçbiriniz sağ çıkamayacaksınız. Sana şans tanıyorum. Silah yok. Adamlarımı buna rağmen etkisizleştirirsen teslimim."
Sözü güvence vermiyordu. Buğra'da biliyordu ama kabul edermiş gibi oldu. Tabi kuralları kendi belirleyerek.
Silahın kabzasıyla Fahir'e vurarak bayılttı. İstediği şeyi almadan öldürmeye niyeti yoktu demek ki.
Fahir yere düşerken Buğra bize yaklaştı. Küçük bir çember oluşturduk. Omuzlarımız birbirine değiyordu ve gittikçe artan kalabalığa dönüktük.
Allasen kaç koruması vardı? Bu kadar mı emindi sorun çıkartacağımızdan?
Buğra "Kahretsin." diye sızlandı.
"Ne oldu?" diye sorduk.
"Tek mermi kaldı."
Görkem "Benimki dolu." diye atıldı.
Mert "Benimki de dolu sayılır." dedi.
Hepimiz silahları topluluğa doğrultmuştuk ve konumuz; ne kadar mermimiz kaldı?
...
Ve savaş zamanı.
Ölen birini ister miydik?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN GÜZEL MEVSİMİM (Tamamlandı)
Romanzi rosa / ChickLit'Bazen en önemli şeyler beklenmedik yerden çıkar' Beklenmeyen yerden çıkan acılar mesela... En çok can yakan noktadır. Neden mi? Beklemedikleriniz güvendiklerinizdir de ondan.