Bölüm 4: Geçmişi Sırlı Kadınlar

3.5K 303 21
                                    

İlk defa, kız kardeşinin peşinden geldiği Marmaris'te Derin Mavi Otel'in lobisinde, omuzlarının hemen üstünde dalgalanan küt kesimli kızıl saçların çevrelediği zarif çehresi, ince uzun boyu ve emin adımlarıyla oturdukları yere yaklaştığı sırada görmüştü Rezzak, Gonca'yı.  Bedenini saran dar kesim, kolsuz çağla yeşili elbisesiyle aynı renkteki yüksek topukluları üstünde endamlıca başını döndürdüğü o dakika zümrüdün en koyu yeşili gözler ile en dipsiz kuyulardan daha karanlık gözler esir düşmüştü birbirine.  (*)

Dolu dizgin atıldıkları o tehlike ve büyük risklerle harmanlanmış macerada oradan oraya sürüklenirlerken aralarındaki elektrik giderek yoğunlaşmış, sıcak bir yaz gecesini kaçınılmaz şekilde  sabaha vardırmıştı onları tek bedende. Ne ki, Gonca'nın gel-gitleri, sırları, gizlediği geçmişi, Rezzak'ın kontrol manyaklığı, her şeyi öğrenmekteki ısrarı ve iddiası daha fazla ilerlemesine imkân vermemiş, başladığı yerde bitirmişti adı konmamış tuhaf ilişkilerini. Genç adam, sonbahara kavuşmadan Marmaris, İstanbul'a geri dönmüştü. 

Nefes'er de İstanbul'da bir Üniversitede çalıştığından, Gonca'nın ömrü bu iki şehir arasında mekik dokumakla geçmekteydi zaten. Genç kadının benliğini paralarcasına son bulan kısacık ilişkinin ardından, bazen özel günlerde, bazen sanki özellikle yaratılmış tesadüflerde bir araya gelseler bile bir daha asla o tek gece gibi olmamıştı hiçbir şey. (**)

Kahraman'ın ani ölümü herkesin hayatını geri dönülmez biçimde değiştirmiş onu da bir anda zaten ortağı bulunduğu otelin başına geçirmişti. Ünü neredeyse sınırları aşmış müdire Derin Mavi Otel'in patronu olmuştu.  

Artık sadece kendisi ve kızı için değil, dostu, sırdaşı, yol arkadaşı adamın geride kalan oğlu için de mücadele veriyordu genç kadın.

Rezzak'ın, Kahraman'ın  ölüm yıldönümünde anısına evinde verdiği yemek bitmek üzereydi. Gece epeyce ilerlemişti, Durmuş Altıner yaptığı konuşma ve sürprizle herkesi dumur etmiş, sonrasında sevdiği kadınla birlikte ayrılmıştı ortamdan, sakin ve mutlu. Onların ardından Celil ile Nefes'er de çıkmıştı. Yasemin Emrecan'la, Yazgı da ortanca abisi Fettah'la sohbetteydi salonda. Beklenmedik ve halen kabullenilememiş bir ölümün ağırlaştırdığı hüzün etrafta dolanırken herkes kendi halindeydi. 

"İstanbul'da yaşamaya başladığımız ilk yıllarda Kahraman komşumuzdu bizim," diye konuştu Gonca, bulaşık makinesini maharetle yerleştiren adamı izlemekteydi. 

Bir an duraksadı Rezzak, başını kaldırdı, mutfak masasında çayını yudumlayan kızıl saçlı güzele baktı kısaca, devam etmesini ister gibiydi. Bunu anlamışçasına konuştu yeniden genç kadın: "Ben on beş, o yirmi yaşında falandı. Neden, nasıl hatırlamıyorum, arkadaş olduk. Dost, sırdaş, yoldaş, aile... Hep o vardı yanımda... Nefes'er büyürken vardı meselâ. Ya da ben evlenirken... Ve..." 

Hüzünle iç çekti: "Kocam öldüğünde..." Yutkundu. "Marmaris'e taşındığımızda. Derin Mavi'yi kurduğumuzda. Tüm sevinçlerimde ve üzüntülerimde. Geçmişimde ve hatta gelecek plânlarımda. Hep o vardı. Mecnun değil, o. Ailemden başkası değil, o."

Lüks ve büyük daireye yaraşır ferahlıktaki mutfakta musluktan akan suyun şıpırtısından ve altında artıkları akıtılan yemek tabaklarının şıngırdamasından başka ses duyulmadı bir müddet. 

Derken: "Nasıl öldü?" diye sordu genç adam yumuşakça ve bir tabağı daha makineye yerleştirdi. "Kocan nasıl öldü?"

Bu soruyla bir ölümün acısından diğerinin sızısına savrulan kadın gözlerini yumdu: "Taksim patlamasında," diye cevap verdi kısık sesle. 

Duyduklarıyla irkilmesini engelleyemedi adam, kuyulardan daha kara gözlerini zümrüdün en koyusuyla buluşturdu, devam etmesi için teşvik etti şefkatli bakışlarıyla. Bedenini tezgâha dayamış, tüm dikkatini masada anılarıyla cebelleşen güzele vermişti. 

HERKES İÇİN AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin