Bölüm 8: Sevmek Zamanı

3.4K 299 62
                                    

Yazgı yay gibi gerilmiş, patlama raddesine gelmişti. Göğsü daralıyor, nefes alamıyordu. O dakikaya kadar kapıyı çarpıp çekip gitmemesinin tek nedeni başındaki zorbanın patronu olmasıydı. Zira işini kaybetmek istemiyordu.

Aralıksız üç saattir medya servisinin televizyondan internete her tür mecrada kullanılmak üzere  ön elemeden geçirdiği ödül gecesi görsellerini ve hareketli görüntülerini izliyor, en iyilerini belirlemeye çalışıyorlardı. Akın, disiplinli, dikkatli ve titiz bir yöneticiydi, üstelik saplantı derecesinde mükemmelliyetçiydi.  Genç kadının da ondan kalır yanı yoktu, ancak adamın sert üslubu, sürekli çatık kaşları ve dudağının kıvrımlarında saklı memnuniyetsiz gülüşü işi iyice zora sokuyor, tekrar tekrar başa dönmelerini gerektiriyordu. Sadece varlığı bile Yazgı'yı germeye, strese sokmaya yetmişti. Bunda Zihni'nin payı da yok değildi. Geveze ses, ofise gelene kadar yol boyunca hiç susmamıştı neredeyse.

"Bak kızım, patronlardan ve patron çocuklarından uzak dur," diye sürekli vızıldamıştı geçmişte yaşanan problemlere istinaden.

"Canımı sıkma Zihni," diye paylamıştı en nihayet genç kadın onu. "Adam benden hoşlanmıyor bile." 

Fakat ses tınmamış, aynı şeyleri tekrarlayıp durmuştu.

Diğer taraftan, Akın ödül gecesi yaşananları hâlâ unutamamış, kısa süredir tanıdığı güzel kadına duyduğu hayranlık ve kıskançlığı içine sindirememiş, öfkesini yatıştıramamıştı. Bu sebepledir ki; ofisine adımını attığı andan itibaren tepesine tünemiş, ikisini de stresli ve yıpratıcı bir faaliyete sürüklemişti. Törende Erzin'le aralarında gelişen durum, aniden basının ve tüm Türkiye'nin odak noktası haline gelmeleri de işleri iyice zorlaştırıyordu. Duvarda yeni bir görsel belirdiği esnada uzun ve geniş masanın başında yan yana oturduğu kadının benzinin iyice solduğunu gördü. Birden fazla ileriye gittiğini, gereksizce kaba ve sert davrandığını fark etti. 

"Yazgı Hanım," dedi hislerinin aksine dümdüz, "yorulduysanız ara verebiliriz."

Soyut düzlemde Zihni, somut düzlemde ise patronu ile mücadeleden bunalmış genç kadın derin mavi gözlerinde öfkeyle çakan şimşeklerden habersiz anlık bir bakış fırlattı muhatabına: "Gerek yok Akın Bey," dedi onunkine benzer tonda, "devam edelim. Az kaldı zaten."

Omuzlarını silken adam ekrandaki görüntüyü değiştirdi, diğer yandan da dilinin ucuna kadar tırmanan ters kelimeleri kovalamaktaydı. O böylesi bir cebelleşme içindeyken Yazgı ani bir refkleksle yerinden doğruldu ve:  "Geri gelin lütfen!" dedi heyecanla.

"İşte bu!" diye devam etti az önceki görsel duvarda tekrar göründüğünde. "Çok farklı bir şey çıkar bundan."

Akın anlamamıştı. Onun gördüğü; kendisi ve diğer iki kardeşinin boydan çekilmiş, netliği tartışılır bir fotoğrafıydı. Aklından geçenleri anlamışçasına yeniden konuşmaya başladı genç kadın, bu arada da labtobı önüne çekmiş resim üstünde oynuyordu.

"Çok net değil, çözünürlüğü de iyi değil... Buna mukabil yakaladığı pozisyon, ışığın yansıması ve duygu..."

"Siz mi çektiniz bunu?" diye sordu genç adam sözünü keserek.

"Hayır," dedi tebessümle genç kadın ve patronu onu ilk defa görmüşçesine bakakaldı. "Daha düşük kalitede bir makinenin işi bu. Ayrıca ben görüntü alırken asla titretmem."

Yazgı önünde açılmış programlarla fotoğrafı şekilden şekle sokarken, Akın da dikkatle onu izlemeye başlamıştı. Kadının maharetinden had safhada etkilenmiş, ne yaptığını görmek için iyice yanına sokulmuş, kolunu sandalyesine atmış, yüzünü yüzüne yaklaştırmıştı. Nefesi sarı saçlardan sekerek geri dönüyor, ruhu her defasında tazeleniyor, kalbi tuhaf bir ritimde atıyordu. Hayret verici bir serilik ve süratle gerekli gördüğü değişiklikleri yapan kadınsa benliğinin erkeğin varlığıyla sarmalandığını fark ediyordu an be an. Ortamdaki seslerden soyutlanmış, zamandan ve mekândan kopmuş bambaşka bir boyutta ruhları bütünleşmişti sanki.  

HERKES İÇİN AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin