Hani Kibar Feyzo'da, o Maho ağa ile Feyzo'nun efsanevi sahnesinde Kemal Sunal der ya,
"Ağam eğleniy benimle."
O hesap, ben de teknik sorunlar yüzünden beni saatlerdir delirten watty'ye diyorum.
"Ağam teknik eğleniy benimle."
Watty hikayemi birkaç kez birbirine soktu, bir kere de tamamen kaybetti.
Dakika itibarıyla durum şu, bir kısmını buraya type etmeyi başardım. Word'den direk kopyalayınca kelimeler birbirine giriyor çünkü.
Beklemeyin diye tek tek type ettiğim kadarını yayınlıyorum, gerisini de yazmaya devam edeceğim.
Siz bunu okuyun, ben yazdıkça güncelliycem anacım:)
ÇİFTE OPERASYON PART 3
İnsan azmanı dövüş düdüğünün çalmasını bekleyerek etrafında dolaşırken, Alihan'ın bedeni dövüşe hazırlandı, nabzı arttı, kan dolaşımı hızlandı, yiyeceği ilk yumruğun beklentisiyle kasları gerildi.
Planı tıkır tıkır işliyordu. Bordo bereli saati kurmuştu.
İnsan azmanına sırıttı.
"Tik tak. Tik tak."
Azman Kral'a yüz dolar yatıran başgardiyanın düdüğünü çalmasıyla ortalık sessizleşti ve dövüş başladı.
Azmandan gelen ilk yumruk, Alihan'ın burnunun kırılmasına yol açtı.
Kana susamış mahkumlardan ve onlardan aşağı kalır yanı olmayan gardiyanlardan oluşan seyirci topluluğu, duyulan kemik çatırtısının sesiyle coştu.
"Cabbar!!! Cabbar!!! Cabbar!!!"
Daha fazla kan isteyen izleyicilerin tezahüratlarıyla yer gök inlerken, Azman Kral Cabbar az önce burnunu kırdığı çelimsiz rakibini ensesinden yakaladı ve böbrek boşluğuna arka arkaya yumruklarını indirmeye başladı
Alihan bayılmamak için nefes almaya çalışırken, "Allahtan o taraf boş" diye teselli oluyordu. Herif sağına çalıştığından, sol böbreği için hala umut vardı.
Azman sağ taraftaki kaburgaları kırdıktan sonra, karnına geçirdiği bir tekmeyle Alihan'ı seyircilere yolladı.
Seyirciyi memnun etmek işin raconuydu, koğuştaki mahkumları acımasız bir kral gibi yönetirken, arada tebasına küçük mutluluk kırıntıları vermek şarttı, aksi halde tebanın bağlılığı sadece korkudan ve hayranlıktan ibaret olurdu.
Oysa Azman Kral Cabbar'ın içindeki hiç sevilmemiş piskopat, korku ve hayranlıkla yetinemeyecek arsızdı, tebasının ona annesinden dayak yerken bile anne diye ağlayan çocuklar gibi bağlanmasını istiyordu.
O yüzden, kralın sıyırdığı kemikten kalanların üzerine atlayan sefilleri zevkle izledi. Sefil tebası kucaklarına atılan mahkumu yumruklamaya, tekmelemeye, tokatlamaya çalışırken, göğsü gurur ve kibirle şişiyor, ortada dolanıp manyak gibi böğürüyordu.
"Kim büyük!!! Kim en büyük!!!"
"Cabbar!!! Cabbar!!! Cabbar!!!"
Mahkumlar bir yandan tezahürat eder, bir yandan bayılmak üzere olan mahkumu elden ele geçirir ve onun üzerinde hayatlarındaki her mağlubiyetten intikamlarını almaya çalışırlarken, mahkumun ölmek üzere olduğunu gören Başgardiyan, duruma müdahele etmek zorunda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇATLASIN DÜŞMANLAR (Savaşma seviş Serisi 2)
General FictionKamuflajlı kollarının kızın sarı bukleleriyle oluşturduğu tezata gülümsedi. Sonra gözlerini aşağıya indirdi. Bedeniyle duvar arasında küçücük kalan bir kız. Beyaz dantelin örtemediği göğüslerin arasındaki muhteşem vadi. Kızın kokusuyla sarhoş olmu...