Hanimiş benim yavru kartallarıııım:)))
Şimdi şöyle oldu, cumartesi öğlen girdiğim toplantıdan pazar sabaha karşı çıktım. İnanmayan ortime sorsun. Ayıptır söylemesi, çok damar bi Karadeniz dizisi yazdık da, onun revizyonları vardı.
O yüzden, Bugün size tadımlık bir Kartal muhabbeti bölümü yetiştirebildim, geri kalanının düzenlemesi yetişmedi. Düzenlemesini bitirdiğim kısmı söz verdiğim için yayınlıyorum. Tadımlık dediysem öyle fragman kadar değil, epey uzun yine.
Ama asıl mevzularımıza gireceğimiz uzun bölüm yarın, bilemedin yarından sonra geliyor, anlaştık mı?
Seviyore öpüyore:)
Ayşe
BU KANI YERDE KOMA BEYBİ KOM BEYBİ:)
Emre sorguya çağrılmasına rağmen Gamze'nin yanından ayrılmakta zorlandığı ve o sınırlı vakite bir de salak gibi tarihin en öküzce aşk itirafını sığdırdığı için kendisine küfrederek insan kalabalığını yara yara ışıklara koştu ve kırmızı ışıkta duran bir taksinin arka kapısından içeri daldı.
Önce ona şaşkın şaşkın bakan memur kılıklı arap yolcuya yüz dolar uzattı.
"Yakhruj..." (Dışarı)
Adam yüz doları kaptığı gibi kendini taksiden dışarı atarken şöför dikiz aynasından sırıttı.
"Türk müsün abi?"
Emre de sırıttı ve şöförün yanındaki koltuğa da on tane yüzlük attı.
"Işıkları siktiret, emniyet şeridini kullan ve bas hemşerim. Ziad Caddesi."
Taksi şöförü o yeşil kağıtların verdiği motivasyonla Şam trafiğinin anasını ağlatınca, Emre on dakika sonra Ziad Caddesinde'ydi. Büyükelçiliğin kapısında telaş içinde onu bekleyen asistanı tarafından karşılandı ve doğrudan askeri ataşeliğin kullandığı bodrum katına yönlendirildi.
"Az önce Ebru Hanım da bir özel kuvvetler binbaşısıyla geldi. Hemen bodruma indiler."
"Nusayban?"
" Dört noktadan mıhlamışlar ama genel durumu iyi. Sorguya giren Özel Kuvvetler binbaşısı tedavi edilmesini yasakladı, sadece serum veriyoruz."
"Konuştu mu?"
"Bilmiyorum. İçeri almıyorlar."
Emre koşarak bodruma indi ve merdivenin son basamağında zar zor fren yaparak zınk diye durdu.
Kartallar, kapısı kapalı sorgu odasının önündeki holün taş zeminine yayılmışlar, Serdar'ın alnına ve kollarına saplanan şarapnelleri çıkarmaya çalışan doktorun başında şamata yapıyorlardı.
Gözü ilk Ulaş'a çarptı. Doktor bombadan yadigar metal parçalarını Serdar'dan ayıklarken Ulaş da adamın malzeme çantasını açmış karıştırıyordu.
Bulduğu standart siyah bir dikiş ipini, yüzünü buruşturarak doktorun suratına salladı.
"Doc bu nedir ya? Kendimi seksi kız bavulunda babanne donu bulmuş Hacıhüsrevli hırsız gibi hissettim..."
Doktor elindeki preselle Serdar'ın sağ kaşının üzerindeki şarapneli tutmaya çalışırken Ulaş'ın tanımlamasını idrak etmekte zorlandı.
"Nasıl pardon?"
Cengo ordan sırıttı.
"Doktorum arkadaş kariyerine Harem Garı'nda yankesicilik yaparak başladı da nostalji şeyetti, konuşuyo öyle, işine bak sen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇATLASIN DÜŞMANLAR (Savaşma seviş Serisi 2)
General FictionKamuflajlı kollarının kızın sarı bukleleriyle oluşturduğu tezata gülümsedi. Sonra gözlerini aşağıya indirdi. Bedeniyle duvar arasında küçücük kalan bir kız. Beyaz dantelin örtemediği göğüslerin arasındaki muhteşem vadi. Kızın kokusuyla sarhoş olmu...