"Aç şunu Yasemin, aç!!!"
Telefon on dokuzuncu denememde nihayet açıldı. Yasemin'in sesi kısık ama öfkeliydi:
"Kızım ne çaldırıp duruyosun?? Ek dersin ortasındayım, sonra konuş-"
"Yasemin o burdaaaaaa!" diye bağırdım. "Dersi-mersi boşver, çabuk bana gel! Bu ölüm-kalım meselesi!!!"
"Ha? Ne? Kim?"
"Dünkü Çinli! Hani sapık olan!" Sesim korkudan ağlamak üzere gibi çıkıyordu: "Kızım, adam karşı dairemi tutmuş lann! Kesin gece evi basıp bana tecavüz edecek! Böhühühü, Yasemin napıcam ben??"
Sonunda Yasemin'de jeton düştü: "Hemen geliyorum! Sen sakin ol, sana hiçbir şey yapamaz, tamam mı Gökçe? Geliyorum ben!"
Telefonu kapattım ve ağlamaklı bir suratla kapı deliğinden karşı daireye baktım. Şimdilik bir hareket yoktu. Kapının kilidini ve arkasına dayadığım sandalye, koltuk ve ağır kutu üçlüsünün sağlamlığını yirmi üçüncü kez kontrol ettikten sonra bacaklarımda derman kalmamış gibi kapı eşiğine çöktüm...
Keşke emlakçı bana yeni komşumu tanıştırdığında derhal ortalığı velveleye verseydim! Belki polis-molis gelir, rezalet çıkardı ama şimdi böyle üç buçuk atar bir halde kapı eşiğinde oturuyor olmazdım... Oysa ben sadece başımı önüme eğip hızlı hızlı kendi evime girmek ve kapıyı arkamdan sertçe kapamakla yetinmiştim. Emlakçı teyzenin şaşırıp "aa, n'ooluyo bu kıza?" dediğini ve kendince Çinliden (pardon, Koreliden) özür dilediğini kapı deliğinden izlemiştim. Sonra kadın gitmiş, sapık çekik ise dairesine girmişti. Şimdi orada benimle ilgili hain emellerini gerçekleştirmek için fırsat kolladığından adım gibi emindim! Baştan aşağı ürperdim ve bir koşu içeri gidip kapının arkasındaki güruha eklemek üzere bir tane de sehpa getirdim...
Yasemin gerçekten de elinden geleni yapmış, uçarak gelmişti (yarım saatte karşıdan geldi kız, yuh...) Onun sokak kapısına geldiğini görünce kendi kapıma koştum. Ama ben arkasındaki eşyaları boşaltıp kapıyı açmayı başarana kadar Yasemin çoktan yukarı çıkmış, zili çalmıştı. Kapıyı açtım ve onu içeri çektim:
"Çabuk, içeri gir!"
Kızcağız: "Dur yav, ne panik yapıyorsun..." derken kapıyı kilitleyip eşyaları yeniden ardına yığmaya başlamıştım bile. Yasemin beni şok olmuş gözlerle izliyordu:
"Gökçeeee, beni korkutuyorsun!" Sonra kollarımdan tutup beni kapının arkasına koyduğum sandalyeye oturttu: "Şimdi şu işi bir baştan anlatır mısın?"
Derin bir nefes aldım ve eve geldiğimde gördüğüm manzarayı anlattım. Yasemin de şaşırmıştı:
"Emin misin? Yani o çocuk olduğuna diyorum?"
"Tabii ki eminim! Dün onu atlattığımı zannetmiştim ama çocuk beni takip etmiş! Nerede oturduğumu öğrenmiş!!" Korkudan sesim kısılmıştı, dehşetle arkadaşıma baktım: "Yasemin, bu çocuk bana dün: "Seni buldum, bir daha bırakmayacağım!" falan dedi yaa! Lanet sapık!!"
"Dur yav bir dur, bir sakin ol..." dedi Yasemin yine. "Hele şu işi gerçekten bir anlayalım... Belki de sen her şeyi tamamen yanlış anlamışsındır?"
Ona şüpheyle baktım: "Ee, ne öneriyorsun yani?" Yasemin kararlı bir ifadeyle:
"Gidip yüz yüze konuşacağız! Bakalım beyefendinin derdi neymiş?"
"Hiiiii!" Yerimde sıçradım, panikle: "Olmaz, olmaz öyle şey!" diye çırpındım, "Ben onunla bir daha yüz yüze gelemem! Ölürüm korkudan!"
"Saçmalama Gökçe..." dedi Yasemin ve beni ikna etmek için dil dökmeye başladı, ama bu çabalarının boşuna olduğunu anlaması uzun sürmedi, gerçekten de mantıklı bir biçimde düşünemeyecek vaziyetteydim. Nihayet Yasemin uğraşmaktan vazgeçti ve elime telefonu tutuşturdu: "155'i tuşla, bir elin yes tuşunda olsun... Çocuğu kapıda konuşmaya ikna etmeye çalışacağım. Ama olur da senin dediğin gibi bir sapık çıkarsa ve beni içeri çekerse bari polisi ara da kim vurduya gitmeyelim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'a Bakmak İster misin?
Chick-LitÜniversiteli bir genç kız olduğunuzu düşünün: Sıradan, sıkıcı bir hayatınız; çatlak bir en iyi arkadaşınız, ve okulun en popüler çocuklarından birine karşı platonik aşkınız var. Ve bu hayat uzaklardan, bambaşka bir ülkeden gelen bir çocuk yüzünden a...