Eski Bir Fotoğraf

1.3K 136 37
                                    


Selin

Selin Savaş'ın kapısının önünde durdu ve derin bir nefes aldı. Bir şeyler nihayet çözülüyor derken her şey iyice beter olmuştu. Savaş, bir anda Zafer'in çocuğu olmadığını oldukça nahoş bir yoldan öğrenmişti mesela. Bu, öyle nahoş bir yoldu ki Zafer'le röportaj yapan spiker yayın süresi ile aradaki fark göz önüne alındığında Savaş'tan önce öğrenmişti gayri meşru bir çocuk olduğunu. Ve şimdi, Savaş ona babasını söylemeyen, söylemek istemeyen annesiyle konuşmuyordu.

Selin zaten iyice göz önüne serilmiş aile ilişkilerinden ve son yaşadıklarından sonra dışarı çıkamıyordu ve içerideki cehennemin dışarıdakinden pek bir farkı yoktu. Ancak bunun böyle kalmasını istemiyordu Selin. Kendi babasının Zafer olmamasını tercih ederdi çünkü. Ancak Zafer, artık onun ve yalnızca onun babasıydı. Savaş ve annesi bir şekilde yakalarını kurtaracaklardı ve Zafer komple Selin'in başına kalacaktı. Tüm bunları düşünüp hissederken bu durumu derin bir depresyon haline getiren kardeşin Savaş olması garipti.

Ancak Savaş garip bir şekilde günden güne içine kapanıyor, kendini dinleyip duruyordu. Ve bunu bir şekilde de çözemiyorlardı. Güneş'e sürekli babasını öğrenmek için baskı yapıyordu, ama boşaydı. Kadın adeta and içmiş gibi ağzını bıçak açmıyor ve bunun Savaş'ın iyiliği için olduğunu söylüyordu.

Sonuçta, onlar birbirlerine bir adım atmazken arada kalan her türlü Selin'di. Bu yüzden zaten, belki de yüzüncü defa aynı kapının önünde duruyordu. Ve kapıyı tıkladı.

"Kim o?" diye sordu Savaş. Eğer annesinin sesini duyarsa, konuşmaya devam etmeyecekti. İçeri girerse de, babamı mı söylemeye karar verdin diye soracak, olumsuz tepki alınca annesini evden kovacaktı. Yardımcılardan biri yemek getirdiyse ölüm orucunu bozmamak için aç olmadığını söyleyip onları gönderecekti. Bir de Selin ihtimali vardı ki, Selin onu hiç kestiremiyordu. Çok uğraştığında kızı içeri almayabiliyor, kapının önünde adım sesini duydu diye içeri de çağırabiliyordu.

"Benim." Diye seslendi Selin, Savaş'a. "Girebilir miyim?"

"Girme desem gidecek misin?" diye sordu Savaş. Bu, keyfin bilir demekti. Yani şu kapının önünde adım sesini duyduğu için çağırdığı zamanlar gibi istekli değildi, ya da yalvarsa da kovacağı anlamına da gelmiyordu. Selin kapıyı yavaşça açıp içeri girdi.

"Ne o?" diye sordu Savaş, laptobundan gözünü nadir olarak yaptığı şekilde ayırarak Selin'e bakarken. "Annem babamın kim olduğunu mu söylemeye karar vermiş? Yoksa yine magazinden öğrenmemin mi uygun olduğunu söylüyor."

"Şuan söyleyememesi için geçerli sebepleri olduğunu söylüyor." Dedi Selin Savaş'ın yanına oturup ekranına göz atarak. Savaş hızla ekranı kapatıp Selin'e baktı ürkütücü bakışlarıyla. Ama Selin'in bakışları öyle umutsuzdu ki bunu görmüyordu bile.

"Cidden babanın sabıka kaydı olan biri olduğunu falan mı düşünüyorsun?" diye sordu hemen, neredeyse suçlar bir dille. Savaş babasını bulmak için adli gen havuzuna başvurmayı falan düşünüyordu. Ancak babasının sabıka kaydı yoksa eline bir hiçten başka bir şey geçmezdi.

"Bilmiyorum." Dedi Savaş da başını iki yana sallayarak. "Belki de o ihtimal daha masum geliyor, o yüzden."

"Ne?" diye sordu Selin şaşkınlıkla. Babasının hapiste olmasını mı istiyordu Savaş cidden.

"Bak, ben senin benim durumumun kötü olmadığını düşündüğünü biliyorum. Babam Zafer değil ve şanslıyım gibi... Ama aslında öyle değil. Artık ikimiz de annemin neden tüm bu olaylara göz yumduğunu çok iyi biliyoruz. Benim için yaptı. Bunu, bunları yaşamayayım diye. Ama sen evden atılınca, beni korumak için sana zarar verdiğini düşünüp her şeyi bir anda değiştirdi."

Medusa'nın GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin