Acılarımız Aynı Olamaz

805 89 113
                                    


Ya ben baya aksattım burayı çok özür diliyorum aslında Medusa hep kalbimde ama işte gözden uzak olan, klavyeden de oluyor misali YağHaz'a ve haftalık bölümleri gelmesinden dolayı göze yakınlığına kaptırıp haksızlık ettim. Ama sonra bir şey oldu. Mini mini bir okur bana ilham verdi ve işte buradayım. Teşekkür ederim hepinize yorumlarınızdan desteklerinizden dolayı. Bana ilham oluşlarınızı ithafsız geçmeyeceğim bundan sonra. İlk ithaf bu bölümle İrem'e gelsin. Çok teşekkür ederi desteğin için ♥

PS: Biraz kısa oldu farkındayım ama sonraki sahneye geçsem 2 bölümü geçecekti uzunluk. O yüzden, sonraki bölümde telafi edeceğim tamam mı? -Yazarınız, Hazal

Selin

Odamda oturmuş önümdeki magazin dergisini karıştırıyordum. Ve işin can sıkıcı yanı bir an gözlerimin önünden silinmiyordu. Annemle Haluk'un fi tarihinden hortlamış aşkı magazincilerin iştahını hayli kabartmıştı. Ailem, annem, Haluk ve Savaş sürekli didik didik edilir bir konu haline gelmişti ve bunun ana sebeplerinden biri buna engel olmak için ya da göz önünden biraz olsun bile çekilmek için hiçbir şey yapmamalarıydı. Bu durumda da, hayli sayfada yer alıyorlardı.

Ancak tüm magazin dergisi boyunca peşimi bırakmayan lanetleri bundan ibaret değildi tabi ki. Ailemle ilgili yaşananlardan sonra magazin dünyasında çalışan herkesin başına bir saksı düşmüş ve bir rüyadan ayılmış gibiydiler. Bu güne çok odaklanmışlardı ancak asıl skandallar bugünden değildi. Üzeri örtüldüğü düşünülen birçok konunun biraz kurcalamayla patlak vereceğinden emin olmuşlardı ve ne kadar arkadaşım varsa ailelerinin hayatlarını didiklemeye çoktan başlamışlardı bile.

Derin bir nefes verirken dudaklarımdan, pufladım. Sırf şu şeylere bakmak bile içimi daraltabiliyordu. İşin garip tarafı magazin birçok insan için eğlenceliydi ve ben buraya bile kaçamıyordum çünkü bu benim ailemin özel hayatıydı. İnsan kendininkini gizlemeyi ya da önemsiz tutmayı başarıyor. Ancak ailesine müdahale edebilmesi çok zordu.

Telefonumun çaldığını duyduğumda telefonu elime alıp kaşlarımı havaya kaldırdım. Güray arıyordu. Ve o gün beni pub'ın tuvaletinden terk ettiklerinden beri onlarla iletişime geçmemiştim. İşin açıkçası, ölüyordum ve bununla ilgili tabi ki Güray'ı suçluyordu. Benim suçlayabileceğim ondan başka biri olabilir miydi acaba?

"Alo." Dedim yine de telefonu açıp. Korkup kaçacak değildim ya. Kızgın olması gereken bendim. Kaçması gereken de oydu ama arıyordu. Üstelik her seferinde dövdürdüğü Ali olmasa belki de ölmüş olurdum. Bunu ben istemiş olabilirdim ama sonuçta sebebi o da olabilirdi.

"Nasılsın?"

"Hakikaten mi?" dedim sinirlenip yerimden kalkarken. Bir insanın gevşekliğinin sınırları olması taraftarı bir insandım. Ölüme terk ettiğin birine bu soruyu sormazdın değil mi? "Ölüyordum, sayende. Şimdi iyiyim ama bu senin sayende değil."

"Farkındayım..." dedi derin bir nefes alıp hoflamadan hemen önce. "Midem kötüleştiğinde bizimkiler beni çıkarmış. Hatırlamıyorum bile. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Ama senin hastaneye gittiğini görmedim hiç haberlerde falan."

"Bil bakalım neden?" dedim kendimi yatağın üzerine bırakırken. "Uyuşturucu zehirlenmesiyle hastaneye gidersem başıma nelerin geleceğini tahmin ettiğimden olabilir mi?"

"Uyuşturucu zehirlenmesi mi?" Soruma soruyla cevap verdiğinde, sinirlendiğimi hissettim. Bir erkeğin bu derecede salak olması beni çileden çıkarıyordu. Hele beni öldürecek erkeğin bu olması... Ancak o, şimdi telefonun öbür ucunda sinir bozucu bir kahkahayla gülüyordu.

"Çok mu komik?" diye sordum. Sinirim iyiden iyiye bozulmuştu.

"Affedersin..." dedi gülmesini durdururken. "Zehirlenmen komik değil. Ama bunu uyuşturucudan sanman..."

Medusa'nın GözyaşlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin