Thank youu sooo much for this super-cool banner, Rabhia ! Love you!3 ϟ
ALMİRA
Yüzeye çıktığımı hissettiğim anda tekrar dibi boyluyordum ve aptalca bir döngünün içinde tıkılıp kalmış gibiydim.
İyiyim derken ne kadar kötü olduğumu gösteriyordu aynalar.
Kötüyüm deyip yenilgiyi kabullendiğimdeyse etrafımdakiler iyi olmam için diretiyorlardı. Sanki "Unut onu," dediklerinde tüm meseleler halloluyordu ve sihirli bir şekilde onu unutuyordum.
Aptalcaydı.
Nasıl hissettiğime dair olan sorulara artık cevap vermiyordum çünkü yalan söylemenin başka bir alternatifine sahip değildim.
Kimse anlamıyordu, sadece onu özlüyordum. Gittiğini biliyordum ama en azından onu özleme hakkımı elimden alamayacaklarını anlaması gerekiyordu herkesin. Ona dair elimde kalan son şeydi, onu özlemeye devam edecektim.
İşte böyle geçiyordu hayatım, çoğunlukla kendimden ve ondan nefret ederek, bir sonraki an başına bir şey geldiğini düşünüp ondan nefret ettiğim için kendime kızıp geri dönmesini dileyerek. Umutsuzca ona ulaşmaya çalışarak...
"Onun hattını falan takip ettirmeyeceksin."
Bilgisayarın ekranını çarparak kapatıp "Buna karışamazsın," dediğimde abim sinirlendiğinde yaptığı gibi kolunu kaşıyarak "Sen benim 15 yaşındaki kız kardeşimsin ve evet sana karışırım." dedi ona yakıştıramadığım sert bir sesle.
"Şubatta 17 oluyorum." diye mırıldandım onu takmadığımı göstererek.
"Sonuç olarak böyle bir şey yapmayacaksın."
Alayla "Tabi..." desem de duraksadım. "Hem nereden anladın ki sen?"
"Başka kimin yerini bulmak istiyor olabilirsin?" dediğinde uzunca bir süre bakıştık. Elbette annemizi bulmak falan istemiyordum ama öyle bakışınca ikimizin de aklından o geçmişti.
"Kimseye ihtiyacın yok Almi," deyince bana sarılmaya kalkacağını anladım ve bu yüzden kollarımı karnıma dolayarak kendimi geri çektim, sonra da susadığımı bahane ederek odamdan çıktım.
Kimseye ihtiyacım yok muydu gerçekten?
Bir keresinde kavga etmiştik ve ona o zaman da dediğim gibi, ben Özgür Yılmaz olmadan da yaşayabilirdim. Ama kendimle çelişiyordum çünkü şu an yaptığım şey keskinlikle yaşamak değildi.
Sanırım Özgür'e onsuz hayatta kalabileceğimi söylemiş olmam gerekirdi ve hatamı düzeltmek için bile hala onu bulmaya ihtiyacım vardı. Onu özlemiştim. Onu tekrar görebilmek için sıralayabileceğim sonsuz sebep vardı zihnimde.
Bana önem veriyordu, aptal sözlerimin ardına gizlediklerimi görebiliyordu, beni seviyordu. Neden gitmişti sanki?
Başımı iki yana doğru zihnimdekilerden kurtulmak istercesine salladım. Susamadığım halde su içmek, son günlerde yaptığım şeylerin özeti gibiydi. Ona ihtiyacım olmadığı halde varmış gibi davranıyordum.
Yoktu.
Bardağı sert bir şekilde tezgaha bıraktım.
Gitmişti. Terk edilen bendim.
O kadar çok zaman geçmişti ki geri gelmeyeceğini idrak edebiliyordum, sanırım buna bir diğer evreye geçmek de denebilirdi.
Sonraki aşamanın adı "kabulleniş"ti ve içinde bulunduğum durum, insanın hayatına devam etmeden önce yaşadığı son evre olduğu için sıklıkla yaptığım gibi bir an kendimden yine nefret ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Sayfalar | İz Serisi #2
RomantikZamanın elinden söküp aldıkları ne kadar çoksa sahip oldukları da pek az, pek acınasıydı. O soğuk geceyi hatırlıyordu, sonbaharın sonları, hayatının başlangıcıydı. Bu kez farklıydı, çünkü kaybettiklerini bulmayı başaracaktı. * İz Bırakanlar'...