14 ☆

21.9K 741 125
                                    

Bölüm şarkısı Simple Plan - When I'm Gone (Sağdaki videodan akustik versiyonunu dinleyebilirsiniz :*) Multimediadakiler için de artık bir şey demiyorum. Yetenekli insanlarsınız vesselam... Vee seviliyorsunuz!

"Uğrunda fedakârlık yapamadığın sevgiyi boşuna yüreğinde taşıyıp da yük etme." - Mevlana

14

"Sanırım kâbus görüyor."

"Hâla mı? Pes artık! Peki, onu uyandıracak mıyız?"

"Doğru olur mu ki bu?"

"Annene mi seslensek acaba?"

"Annem diş doktoru, Melis. Ne yapabilir ki?"

"Yok yani, anne olarak ne yapılacağını bilir belki."

"Onu bu işe karıştırmayalım bence. Özgür'ün kim olduğunu mu açıklayacağız bir de? Ablam en iyisi."

Aslında hayal dünyanızdan bir noktada kopup gerçek dünyayı hissetmeye başladığınız, ama yine de gözlerinizi açamadığınız o yarı-uyku halini yaşıyordum. Gördüğümün bir kâbus olduğunun ve hiçbirinin gerçek olmadığının bilincindeydim ve artık etrafımdaki sesleri algılayabiliyordum fakat henüz uyanabilmeyi başaramamıştım.

Gıcırdayan bir kapı, yumuşak birkaç adımın sesini işittim önce. Ardından daha az gıcırdayan bir başka kapı daha ve tanıdık bir ses...

"Almiracım, rüyâ görüyorsun hayatım. Kendine gel, uyan hadi. Biz yanındayız. Gördüğün gerçek değil, kâbus... Biz yanındayız."

Ses tanıdık olmasına tanıdıktı da, o kadar uzun zamandır duymamıştım ki şaşırarak rüya içinde rüya görüyor olabilme ihtimalimi düşündüm. Sonra bu fikir bana gerçekten saçma geldi, çünkü uyurken bu kadar aksiyon yaşamamın fazla olduğunu fark ettim ve gözlerimi birkaç denemenin ardından açmayı başardığımda etrafımda hilal şeklinde dizilmiş olan üç çift kahverengi gözün taraması altına girdim.

"Nilay Abla?!" diye bağırdım kendime geldiğimde gülümseyerek, ama gecenin bir vakti olduğu için kısık sesle bağırmıştım, o nasıl oluyor demeyin, oluyordu işte.

"Merhaba Almira," deyip bana sarılırken Nehir'le Melis hala endişeli bir şekilde bana bakıyorlardı.

"Dün neler oldu hatırlıyorsun değil mi?" diye sordu Melis.

"Ha niye ki?" dediğimde "Söyle işte." deyince omuz silkip "O, geri döndü." dedim. "Sonra size geldim, dedikodu falan yaptık."

İkisinin de yüz ifadesi aynı anda gevşerken elimi terli saçlarımdan geçirdiğimde kâbuslarımın hala bitmemiş olmasına inanamıyordum, yine sırılsıklam olmuştum çünkü diğer insanların aksine uyurken kâğıt helva yiyip sevgilimle el ele tutuşarak tek ayak üstünde sektiğim rüyalardan daha farklı olarak onun öldüğünü ve benim onu unuttuğumu görüyordum.

Rüyanın -ya da kâbusun, ya da Almira'nın hain bilinçaltının, her ne derseniz deyin- en dehşet verici kısmı benim onu atlatıyor oluşumdu. Çünkü öldüğünü çok uzun zaman sonra öğreniyordum, o vakte kadar aradan uzun bir zaman geçiyordu ve ben onsuz yaşıyordum, ama o aslında beni hiç terk etmemiş oluyordu. Çünkü her bir seferinde ölüm onu ellerimin arasından çekip alıyordu, onu tekrar tekrar kaybediyordum.

"Ne gördüğünü hatırlıyor musun?" diye sordu Nilay Abla.

"Bu çok uzun bir hikâye." dediğimde su içme ihtiyacıyla dolmuştum bir anda, boğazımda oluşan tabaka midemi bulandırıyordu.

Kayıp Sayfalar | İz Serisi #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin