15 ☆

17.3K 804 95
                                    

15

ÖZGÜR

"Tanıştığımızda dört yaşında olduğumu söylemiştin ama." dediğinde tekrar aşağıya iniyorduk, üşümeye başladığını sıcak bir ortama geçtiğinde fark etmiş gibi kollarını kendine dolamıştı. Cekedimi uzattığımda istemediğini söyleyip hızlıca yürümeye başladı. Giyse ölür müydü sanki? Hava soğuktu, buz gibiydi işte. Üşüyecek ve hasta olacaktı, kendini düşünmeme konusunda o kadar ısrarcıydı ki! Sinirle dişlerimi birbirine bastırdığımda merdivenlerden düşmesin diye önden gidip yavaş yürümesini sağladım, bunu anlamayarak neden ağırdan hareket ettiğimi çözmeye çalışıyor gibi izliyordu beni.

Garsona bakışlarımla neden masamızı boşalttıklarını sorunca ellerini iki yana doğru açıp şaşkın bir şekilde baktı. Benden çok daha büyük bir çocuk sayılmazdı, hızlı bir tip olmalıydı ya da içerisi neredeyse tamamen boş olduğu için masamızı toplamaları çok fazla zaman almamıştı. Sonunda önemli değil, anlamında omzumu silkeledim.

Aynı yere tekrar geçtiğimizde ona cevap vermem için bana artık hafiften sinirli bir şekilde bakan kıza "Sen çok kötü bir kızdın, Almira." dedim gülümseyerek. Adını söylemek bunca yılın ardından hala tuhaf hissettiriyordu, bu isim onun karakterinin bir parçasıydı artık, bunu biliyordum ve adı ona inanılmaz derecede çok yakıştığını düşünüyordum. Çok güzel olmasından falan bahsetmiyorum, bu tarz şeyler bana anlamlı gelmiyordu zaten. Ki zaten bir ismin nesi o kadar fazla güzel olabilirdi ki? Onun adına gelecek olursak eğer kendisinin minik bir özetini hazırlamışçasına, tek kelimeyle anlatacak olursak eğer garipti, sadece.

"Kafana saksı mı düştü, Özgür?" dedi kaşlarını sert bir şekilde kavislendirip havaya kaldırarak. "Rolleri mi değiştik yoksa? Kötü olan sendin." dedi parmağını göğsüme doğrultarak.

"Ama sen gerçekten yaramaz bir kızdın." deyip omzumu silktim ve ona yalın haliyle gerçeği söyledim. "Seni boğmayı düşünmüştüm."

"Özgür, saçmalama!" derken gülüyordu artık. Ona küçükken tanıştığımızı anlattığımda kafasında büyülü bir hikâye kurduğundan o kadar emindim ki. Ama gerçek hayalindekilere hiç mi hiç benzemiyordu. Hatta kıyısından köşesinden, şöyle az bir yakınından bile geçmediğine bile bahse girerdim.

"Sırf sesini duymamak için sağır olmayı düşlemiştim."

"O yaştaki çocuk ne konuşabilir bir kere o kadar? Abartıyorsun, beni kızdırmak için yapıyorsun." dedi çokbilmiş bir tavırla.

"Konuşmandan mı bahsediyorum sanıyorsun, küçük bela?" deyip açık mavi renkli gözlerine baktım. O kadar şeffaf bir renkteydi ki sanki gözlerine baktığınızda ona dair her şeyi görebiliyordunuz. "Ondan daha ziyade boğazını yırtarak bağırıyordun."

"Senin deyişinle, 'daha anlaşılır ol' lütfen." dedi yarı kızgın bir şekilde. Genelde sorularına kaçamak cevaplar vererek onu atlatmayı tercih ederdim, ama şimdi başka şeyleri düşünmeye vakit kalmasın diye kelimelere kaçıyordum bu defa. Almira'nın gereksiz ve ilginç sorularını hayatımdaki karanlığa tercih etmek zor bir karar değildi sonuçta.

Mükemmel bir dikkat dağıtıcı, sonunda beni güldürecek bir şeyler yapma olasılığı yüzde yüz olan minik bir belaydı ne de olsa.

Benim belam, diye düşündüm nereden geldiğini bilemediğim bir hisle. Her zaman öyle olmuştu, sadece benim derdimdi o. Başkasına ihtiyaç duymamıştı hiç. Şimdi de duymayacaktı, yanında olduğum sürece ona yeterdim.

Ben yokken o çocuğa gitmediyse onu düşünmeyi zaten bırakmalıydım çünkü bir yanda annemin ölümü gibi bir trajedi varken nasıl oluyor da o aptal çocuğun tüm sorunlarımın üstüne çöküp hiçbir şey yapmadan beni delirtiyor, işte bunu anlamlandıramıyordum.

Kayıp Sayfalar | İz Serisi #2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin