NEHİRGökyüzünü korkunç bir ses eşliğinde devasa ışık dalgaları kaplarken az da olsa ürperdiğimi ve bu yüzden kendi evim olmadığı halde çekinmeden pencereyi kapatışımı inkar etmeyecektim. Yaz insanı değildim aslında, soğuğu daha çok severdim ama gökgürültüsü nedense yıkamadığım bir tabuydu işte.
Alt kattaki Melis ve Almira'yı uyandırmadan, nihai amacıma ulaşmak üzere yavaş adımlarla yukarıdaki odaya doğru ilerledim.
Tamam, ne kadar berbat bir arkadaş olduğumu biliyorum. Çok kötüyüm, tamam.
En yakın arkadaşlarımdan birinin peşinde saplantılı bir çocuk varken bir diğeri de sevgilisi tarafından terk edilmişti –ki onu terk ettiğini varsayıyorduk çünkü bunun alternatifi çocuğun ölmüş olmasıydı- ve ben burada kalkmış Ayaz'ın odasına gidiyorum. Birinin beni ciddi anlamda, arkadaşlık konusundaki berbatlığım yüzünden tutuklayıp hapse falan tıkması lazım.
Kafam gerçekten çok karışık, oturup Almira'ya, başka çocuklar da var konuşması mı yapmalıyız yoksa kaybettiklere rağmen hayata sarılmaya devam etmemiz gerektiği mi bilemiyorum. Beni hapse tıkmaları için bir kötü arkadaş olma nedeni daha işte.
Sorun bizden değil O'ndan kaynaklanıyor aslında. Hala nasıl olduğunu anlamakta zorlansam da garip bir sokak çetesinin lideri çocuk. Ya da öyleydi, mi demeliyim?
Yani kirli işlerin adamıydı ve başına bir şey gelmiş olmasının ihtimali yüksekti, ben onun hakkında fazla bilgiye sahip olmasam da öldüğünü düşününce gök gürültüsünün asla başaramayacağı derecede iliklerime kadar ürperiyordum.
Çeteleri sadece Amerikan filmlerinde görmüştüm ve eğer kendisinden daha güçlü ve daha kötü birilerine bulaştıysa -ki bu fikir bir hayli korkunçtu- filmin yanında Komedi değil, Korku / Gerilim yazacağını az çok tahmin edebiliyordum. -teşekkürler Amerikan filmleri, teşekkürler klişe Hollywood senaryoları!-
Midemdeki kötü his yeni bir gürültüyle -bu defa şimşek değil yıldırımdı sanırım- katlanırken kendimi sakin tutmaya özen gösterdim. Ajan Salt moduna acilen girmem gerekiyordu çünkü yıllardır yapmaya cesaret edemediğim bir görev beni bekliyordu!
Ayrıca kötü hislere gitmeleri gerektiğini söyledim çünkü Almira'nın da bas bas bağırarak belirttiği gibi "Özgür'e ve ne halt ettiğine" kafa yormamaya karar verdim. Tavrı açık ve netti, ya ona acıyan gözlerle, "rehabilitasyona gitmesi gerekiyormuş gibi" bakmayacaktık ya da bizi yakınında tutmayacaktı ki nereye varmaya çalıştığını görebiliyordum.
O nasıl istiyorsa öyle davranacaktık ama Özgür'le hesaplaşamadığı sürece her şeyin yarım kalmış olmaya devam edeceğini hissediyordum ve şimdi elinde bu seçenek olmadığı için kaçmayı tercih ediyordu. Çünkü kaçmak kolaydı, imkansızken sevmek daha zordu ve bendeniz Platonik-Nehir'den daha iyi kimse bilemezdi karşılıksız sevmenin ne demek olduğunu.
Nasıl istiyorsa öyle yapmalı, her şey yolundaymış gibi davranmalıydık. Sanki Özgür Yılmaz hiç var olmamış gibi.
İşte bu yüzden şimdi ben Ajan Salt'taki Angelina Jolie'nin daha kısa, daha az havalı ve daha korkak bir versiyonu olarak sessiz adımlarla koridorda sinsice ilerliyordum. Sadece bir gerilim müziği eksikti ve eğer her şey yolunda olsaydı, yapacağım kesinlikle şu an hala sessiz adımlarla ilerlemekte olduğum şey olurdu.
Elimi kapının kulbuna yerleştirdiğimde oksijenin bedenime yetmediğini ve daha fazla nefese ihtiyacım olduğunu şiddetli bir şekilde hissediyordum. Daha önce görmediğim o odanın kapısını nihayet açtığımda neden girmeye hiç cesaret edemediğimi soruyordum kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Sayfalar | İz Serisi #2
RomanceZamanın elinden söküp aldıkları ne kadar çoksa sahip oldukları da pek az, pek acınasıydı. O soğuk geceyi hatırlıyordu, sonbaharın sonları, hayatının başlangıcıydı. Bu kez farklıydı, çünkü kaybettiklerini bulmayı başaracaktı. * İz Bırakanlar'...