Bölümü eski haliyle düzenlemeden yayınlıyorum çünkü düzenleyince hikaye tamamen değişiyor ve dengede kalarak yeniden yazmayı başaramadım, tüm hataları ve aynı haliyle devam o zaman <3
╰☆╮
Bölüm notu: Almira'nın Arapçadaki anlamının "ay prensesi" olduğunu biliyor muydunuz?
7 ϟ
"Ben dışarıda bekliyorum Almira," Babamın yüzündeki zoraki gülümsemeye bakarken bir kez daha bunu fena halde beceremediğini düşünüyordum.
Hanlıların gerçekten öğrenmesi gereken bir şey vardı: Her zaman güçlüymüş gibi davranmamız saçmaydı, çünkü bunu hiçbirimiz yapamıyorduk.
Başımla onu anladığımı onayladıktan sonra başka bir boyuta açılacakmış gibi duran gri kapının kulbunu yavaşça aşağı doğru büktüm.
İçeri girdiğimde beni karşılayan şey, tam karşımda masasının başında oturan, evraklarının içinde kaybolmuş genç bir adamdı.
Psikiyatrist denilince gürültücü, orta yaşlı –muhtemelen kızıl saçlı ve gözlüklü- bir kadını kafamda canlandırmış ve onu nasıl delirteceğimin hayallerini kurmuştum.
Karşımdaki adamınsa aklımdaki aksiyle uyuşan tek parçası kalın çerçeveli siyah gözlüğüydü.
"Merhaba, genç bayan," dediğinde ona öyle bir bakış attım ki ben bile kendimden bu kadar sert bir ifade beklemiyordum, zaten son zamanlarda ben de tanıyamıyordum kendimi ama bırakamıyordum hırçınlığımı, atamıyordum kızgınlığımı.
"Her neyse." deyip selam verme nezaketi göstermeden omzumu silktim.
"İstersen şöyle buyur bakalım," deyip eliyle kırmızı koltuğu işaret ettiğindeyse bariz bir alayla homurdandım. "Şimdi de deli doktoru bana ne yapmam gerektiğini söylüyor."
"Alınmalı mıyım?" deyip gözlüğünü geriye doğru ittirdikten sonra gülümsedi adam, zorlama değil, içten bir gülümsemeydi. "Ne yazık ki bunu bana söyleyen ilk kişi sen değilsin."
Ben tekrar omuz silktiğimde psikiyatristimin eli masanın altında hareket etmeye başladı, iki defa tekrarladığım için bu davranışımı güya çaktırmadan not mu ediyordu? Kağıda bakmadan da yazabiliyor olmalıydı ama işte ben yine de fark edecek kadar dikkatliydim.
"Ne yazıyorsun?" diye sordum kaba bir şekilde. "Kaçık olduğumu tescilleyeceksen bunu gizleme benden, darılırım sonra."
17 yaşında olduğumu bildiğinden bu tür tavırlara alışık da olmalıydı ama sorunumu klasik ergenlik dönemine bağlayabilirdi de. Adamı olduğum yerden süzdüm, işinde ne kadar başarılı biri olabilirdi ki en fazla? Onu oyalayabilirdim, beni zorlayacağını sanmıyordum.
Benim problemim konusunda babam haklıydı, etrafımdakilerin aksine terk edildiğim için değil, onun öldüğünü düşündüğüm için böyle olduğumu biliyordu o. Ama bu adam beni tanımıyordu, ona istediğini veriyor gibi davranıp kandırmak çok daha kolaydı. Yapabilirdim. Önce agresif kızı oynayacak sonra da her şeyi anlatıyor gibi yapacaktım.
"Adın nedir genç bayan?"
"Bak," dedim sinirle gülümseyerek. "Başımda ötmen için paralar yığan adam, sana adımı söylememiş gibi numara çekme, tamam mı?" Kendi çıkışım nedense bana başka birini hatırlatmıştı. Tüm hücrelerim nefretine talip olduğunu haykırırken geçen her saniye daha da fazla özlediğim o kişiyi.
Adamın yine bir şeyler karaladığını görünce kaşlarımı çattım ve kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Ayakta kalırsan yorulacaksın, otur bakalım ve bana oradan öfkeyle bakmaya devam et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Sayfalar | İz Serisi #2
RomanceZamanın elinden söküp aldıkları ne kadar çoksa sahip oldukları da pek az, pek acınasıydı. O soğuk geceyi hatırlıyordu, sonbaharın sonları, hayatının başlangıcıydı. Bu kez farklıydı, çünkü kaybettiklerini bulmayı başaracaktı. * İz Bırakanlar'...