4"

1.3K 151 121
                                    


••

"Eveet, hamburgerleriniz hazır."

Elimde koca bir tepsiyle içeri dalmış ve ölmek üzere olan peluş pandayı muayene eden steteskoplu bir Hoseok ile karşılaşmıştım.

"Hye hanım, panda pipi iyi olacak."

"Bir kaç gün kontrol altında tutulması gerekiyor."

Beni zerre umursamayan muhteşem ikiliyi sırıtarak izlemeye koyulmuştum şimdide.

Hye koşarak Hoseok'un boynuna atlamış ve sahte göz yaşları içinde teşekkür etmişti.

"Şimdii! Yemek molası verelim güzellik."

"Sonra devam ederiz."

Elimdeki tepsiyi tam ortalarına bırakmış ve Hye'yi çığlıkları eşliğinde kucağıma oturtmuştum.

Sevdiğim bey ise yaptığım hamburgeri güzelce gömmekle meşguldü.

"Bu yeteneklerle nasıl hala kız tavlayamadın anlayamıyorum."

"Kes sesinide zıkkımlan."

Yüzünü yüzüme yaklaştırıp piç gülüşü atmış ve benimde dil çıkarmama sebebiyet vermişti.

"Hem sen benim kız kardeşimi çalıyorsun benden pis Hoşik."

"Hiçte bir kere, Hye beni senden daha çok seviyorsa ben napayım?"

Parmağımı tehditkarca kardeşimin burnuna dayamış ve sormuştum.

"Öyle mi seni hain?"

"Hayır! O senden daha yakışıklı ama sen benim abimsin."

Cevap üzerine Hoseok'un güçlü bir kahkaha gönderdiğini duymuştum.

"Gülme ayı seni."

"Hye, öyle deme ama bak tavşan gibi bir abin var."

Yaklaşıp yanaklarımı sıktırmıştı.

Yaptığının üzerimde bıraktığı etki hakkında hiç bir fikri yoktu tabii ki.

Kahretsin.

Yine gözlerinde takılı kalmıştım.

Bu aralar o kadar sık oluyordu ki hissettiklerimden korkmaya başlamıştım artık.

Ben hala onu kazırken beynimin dört bir yanına, kahve kürelerini benimkilere dikmişti.

Bir süre sadece izlemiştik birbirimizi.

Garipti.

Garipti ama umrumda değildi, onu öpmek istiyordum.

Yapamayacak olsam dahi, hayalini özgürce kurabiliyor olmamın tadını çıkarıyordum.

İlk pes eden oydu bu sefer.

Başını iki yana sallamış ve elindeki tepsiyle ayağa kalkarak arkasından gelmem hakkında bir şeyler mırıldanmıştı.

Ne oluyordu?

Ellerimi cebime tıkıştırıp gergince onu takip etmiş ve mutfağa girişiyle duraksamıştım.

"Senle bir şey konuşmam gerekiyordu aslında."

"Ne gibi?"

"Okuldaki şu kız, Shin Mira."

"Senden hoşlandığını söyledi."

"Ona bir şans vermeni istiyormuş."

Gözlerimi kapatıp derin bir iç çekmiş ve bir adım atmıştım bulaşıkları yıkayan bedene doğru.

"Tanrı aşkına Hoseok, niye hep aynı konuyu açıyorsun ki?"

Ve bana dönmesini sağlamıştım.

Söyleyecektim.

Bugün, söyleyecektim.

Benden uzaklaşma ihtimalini göz önüne alarak söyleyecektim.

"Peki ya sen neden kızlardan kaçıyorsun?"

Oda bir adım atmıştı.

"Çünkü!"

Başını devam et anlamında eğmiş ve kollarını göğsünde birleştirmişti.

"Bak, söylediklerimden sonra benden uzaklaşıp uzaklaşmamak sana kalmış bir şey."

"Ama yeterince zorlanıyorum ve bu sinirimi bozmaya başladı."

"Ben eşcinselim, Hoseok."

Gözlerinde büyüyen o şaşkınlığı görmemek için kör olmak gerekti.

Belki biraz hayal kırıklığıda vardı.

"Ha?"

"Ne?"

"Duydun işte. Kızlar ilgimi çekmiyor."

Parmaklarını saçlarının arasından geçirmiş ve devam etmişti.

"Neden daha önce söylemedin ki?"

"Beni dostun olarak görmüyor musun cidden Kook?"

"Bana güvenmiyor musun?"

İşte böyle bir tepki beklemiyordum.

"Hayır, hayır."

"Ben sadece, kötü hissettim işte."

"Gidersin diye korktum."

Gülümsemişti.

"Kahretsin! Çok havalı!"

"Gay bir arkadaşım var!"

Kollarını boynuma dolamış ve kulağıma fısıldamıştı.

"Aktif misin, pasif mi?"

Vücuduma yayılan elektriği görmezden gelerek Hoseok'u itirmiş ve kıçına güzel bir tekme geçirmiştim.

"Siktir seni çük kafalı."

"Ee o zaman kıza seni istemiyor diyeyim yani."

"Evet öyle de."

"Sana erkek mi bulsak?"

"Hoseok!"

"Tamam susuyorum, hadi bana kahve yap."

"Sütlü olsun."

••

Keep my distance • HopekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin