18" /son/

1.2K 124 39
                                    


••

"Ne yani?"

"Yine mi satıldım?"

Kız kardeşim ile yakın temasa girmiş Hoseok'u elime tutuşturduğum ıspatulayla dürtmüş ve sızlanmıştım küçük bir bebek gibi.

"Git ve bana krep getirmeden geri gelme hizmetçi Jeon Jungkook."

Gülmekten kırılan Hye'yi iyice sarmış ve ayağıyla göbeğimi dürtüp ittirmişti beni.

Hepsini boğacaktım.

Beni dışlayamazlardı.

"Senin evin yok mu? Buralarda sürtüp duruyorsun."

"İstemiyorum ki ben seni."

"Yalancı."

"Bak gör bunları Hye, abin tam bir yalancı."

"İstemiyormuş birde, külliyen saçmalık."

"Hoşik abi."

"Geceleri seni sayıklayıp duruyordu."

"Birde bazen kafama yastık atıyor sonra çığlık atınca o da atıyor sonra neden çığlık atıyorsun dediğimde "Hoseok'u özledim." diyor hep."

Yanaklarıma sıçrayan kırmızılığı hisseder hissetmez başımı eğmiş ve burnumu yolmaya başlamıştım.

Fakat çok geçti.

Sevdiğimin sağ eli bileğimi kavramış ve o dar koltuğa birde beni çekmişti.

Tam kucağına düşmüştüm.

Bacakları ise bacaklarımı sarmıştı kaçamayayım diye.

Ben tepinip kurtulmaya çalışırken belimi kavrayıp gıdıklanmamı sağlamış ve Hye'yi nükleer bir bombanın geldiğini söyleyerek üzerime bırakmıştı.

Adaletsizlikti bu yaptıkları!

Adam olan ikiye tek çıkmazdı!

Fakat ben karşılık veremeyecek kadar kahkahalarla doluydum.

Dört bir yanım koca bir mutluluk yumağı olmuştu tam şuan.

En sevdiklerimle hatta tek sevdiklerimle beraberdim.

Aynı çatı altında, aynı koltukta, sevdiğim adamın kucağındaydım ve dudakları boynuma her değdiğinde biraz daha kayboluyordum yuva gibi kokusunda.

Kız kardeşimin umarsızca boynumu gıdıklayıp çığlık atışını dinliyor ve gittikçe daha çok mest oluyordum.

İleride ne olacağını bilmesem bile, onlarla olacağım kesindi.

Çünkü biz bir aileydik.

Aileler ne olursa olsun, dönüp dolaşıp birbirlerinde biterlerdi.

"Abi."

Hye'nin mutsuz tınısıyla susmuş ve ikimizde ona odaklanmıştık.

"Kreplerim yanıyor ya!"

••

Gece olmuştu.

Hye'yi sırf oynaşmak adına erkenden yatağa ittirmiş ve uyuması için yirmi ayrı masal okumuştuk.

Hanımefendi asla uyuyamıyordu aptal masallarımız olmadan.

Hoseok'u en son bıraktığımda ejderhanın aslında kraliçeyi aşık olduğu için tutsak ettiğini anlattığına ve Hye'nin bir kez daha hayranlıkla ona baktığına şahit olmuştum.

Resmen, abilikten reddediliyordum yani.

""

Ve şimdi, odamda, yatağımda, yan yanaydık.

Ortamızda küçük bir böcek yoktu.

Yarı çıplak tenlerimizin sıcaklığı birbirine giriyordu.

Parmak uçları sırtımı turluyor, dudakları dudaklarımı buluyor, bacakları bacaklarımın arasına girmeyi huy ediniyordu.

Yüzüne vuran şehir ışıkları öyle derin gösteriyordu ki onu, kayboluyordum.

Gülümsüyordu.

Mutluydu işte şimdi emindim bundan.

Uzanıp saçlarını arkaya taramış ve gözlerini gözlerimden bir kez dahi ayırmayışına şahit olmuştum.

"Sen, hayatıma girmiş en güzel ayrıntısın Jeon."

"Ve sende, hayatıma girmiş en güzel enkâzsın Jung."

"Özür dilerim."

"Ne için?"

"Üstüne tüm yıkıntılarımı armağan ettiğim ve seni ezilmeye zorladığım için."

"Birde, teşekkür ederim."

"Tüm bunlara rağmen, hep boyun girintimde bittiğin için. Kolların yalnızlığımı her daim sardığı için."

"Asla olmayan ailem olduğun için."

"Olduğunuz için."

Kıkırdamıştık.

Hayır, gerek yoktu hiçbir şeye.

O benim evimdi.

Yuvamdı.

"Öp beni."

"İnan bana yeter Hoseok."

"Sadece, öp beni."

••


Evet, finaldi.

Sanırım beklemiyordunuz böyle bir kesinti değil mi?

İnanın bende beklemiyordum.

Fakat, uzatmak istemedim açıkçası.

Umarım istediğinizi birazcık olsun verebilmişimdir.

Teşekkürler, Hopekook'u çokça sevim yahu çok ponçik onlar.

Yeni ficlerde görüşmek dileğiyle~

Sizi seviyorum🌹

Keep my distance • HopekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin