Büyük ihtimalle Hoşik beyimiz hikayede cezve beyinli Kook'tan daha gay görünüyor aövlşsödisösiaöcşald
••
Aptal.
Aptaldı.
Bende aptaldım.
Her şeyi biliyormuş ve benle seve seve oynuyormuş gibiydi.
Bunu sevmiyordum, içime kilitlemeye alıştığım duygularımın her bir dokunuşunda ve bakışında kilitleri zorlamasını sevmiyordum.
Derin bir nefes alıp ellerimi göğsüne koymuş ve geriye ittirmiştim bedenini.
"KIM NAMJOON!"
"KIM NAMJOON!"
Yüzüme kısık bir sırıtış kondurmuş ve ellerimi havaya kaldırıp bir kaç kez bağırmıştım.
"Tamam kes artık."
"Oturda zıkkımlan."
Alnıma bir şaplak atmış ve özenle yaptığı sandviçten bir parça koparıp ağzıma tıkıştırmıştı.
••
Son lokmayıda ağzıma atmış ve ayaklanmaya hazırlanmıştım ki, Hoseok'un abartılı seviyede çıkan sesi kulaklarımı tırmalamıştı.
"Ee Hye Sun."
"Sende bütün gün bu salakla aynı evde durmaktan sıkılmıyor musun?"
"Sıkılıyorum Hoşik abi."
Hain koalaya da bakın.
"Yapma ya? Sıkılıyormuş."
"Git seni her gün seni vakumlayan komşu teyzemizde kal o zaman."
Sinirle ayağa kalkıp bacağımı ısırmış ve yüzündeki zafer sırıtışıyla sandalyesine geri dönmüştü.
"Artık patronum sizsiniz efendim."
Kardeşimin alnına küçük bir öpücük kondurmuş ve yanaklarını sıktırmıştı.
Saçları gözlerine dökülüyordu.
Hala çok güzeldi fakat gözlerine bakamayacak olmak sıkmıştı biraz canımı.
"Hoseok."
"Hm?"
"Saçlarını keselim mi?"
"Birazcık."
Refleks olarak parmaklarını karışık tutamlarına geçirmiş ve arkaya taramıştı.
Bana iyi gelmiyordu.
"Keselim."
"Ama önce bizi dışarı çıkar."
"Aylardır beklediğimiz animasyon vizyona girmiş."
"Kimle?"
"Hye Sun'la tabii ki, aptal."
"Hayır, kıçımı kaldıracak halim yok."
"Muhteşem koalalar takımına giremeyeceksin bu gidişle."
Sıkıntılı bir nefes vermiş ve kollarımı göğsümde birleştirip Hoseok'a bakmıştım.
Tanrım, bakışlarım dudaklarına düşüyordu ve bunu engellemek adına hiç bir eylemde bulunmuyordum.
Bir süre sessizce durmuştuk ve sonunda, dudaklarına baktığımı fark etmişti.
"Ee?"
"Cevabın nedir?"
"Ha, evet."
"Şey, yani tamam gidelim."
"Gidelim ama mısırlar senden."
Şok olmuş bir ifadeyle bakışlarımı etrafta gezdirirken hissettiklerimin dört bir yanıma vuruşuna sövmekle meşguldüm.
Hye Sun çişi olduğunu söyleyip tuvalete gitmiş ve bizi bu saçma ortamda yalnız bırakmıştı.
Elim tekrar burnumu yolmaya başlarken bana yaklaşan bir Hoseok'un kokusu doldurmuş gibiydi iliklerimi.
Tam karşımda durmuş ve elini uzatıp burnumdaki elimi kavramıştı usulca.
"Neler dönüyor kafanda Kook?"
İçime bakıyordu.
İçime taa içime, içimdeki sonbahara bakıyordu.
"Hiç."
"Hiç bir şey."
"İyiyim ben bir şey düşündüğüm yok."
"Emin misin?"
Eli hala elimi tutuyordu ve gıdıklanıyordum.
Ses tonu, bakışları, dokunuşları...
Hepsi duygu yükünden dolayı titremem için başlı başına bir sebepti ve ponçik ruhum her an inlemeye hazır bir biçimde bekliyordu.
"Eminim."
"Birinden mi hoşlanıyorsun?"
Sesindeki ima yutkunmamı neden olmuştu.
"Hayır."
Yüzüne buruk bir gülümseme yerleştirmiş ve parmaklarını kolumdan yukarı sürterek avuç içini omzuma yerleştirmişti.
"Pekala."
"Hadi hazırlanalım."
••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keep my distance • Hopekook
FanfictionJung Hoseok, altında ezilmeye değer bir enkâzdı. [2017]