Kafamdaki karışıklık 🍁

50 19 2
                                    

Hayatta herkesin sevdiği bir melodi vardır. Dünya dedim ne tuhaf bir ritime sahip.. Hayatta benden aldıkları çok  fazlaydı. Ne neşesi belli ne hüznü. Acaba bu sefer hangi duygularda ?

Lee min kolumdan tutup beni evime getirmişti. Sessiz sedasız peşinden yürümüştüm. Doğru mu yapmıştım bilmiyorum..

Aile kavramını babamla birlikte toprağa gömdükten sonra acaba tekrar beni bulurmuydu.. Normal bir yaşantıda anne baba çocuk bense tek başıma..

Düşündümde ''Anne o kelime anlamıyla kalmıştı isim haznemde..
''Babam en değerlim bilmediğim bir aşk ve bağlılık..  Şuansa hatırladığım hali Bana her baktığında dolan gözleri.. Çocuk ben çocukluğumu hatırlamak istemiyordum.

Babamdan sonra hiç bir erkek beni sevmeyecek duygusuna kapılmışken bir erkek daha ömrümden geçmez diye düşünmüştüm.  Oysa Ansızın bir rüzgarla gelen hayatında hayat bulduğum dünyanın bir ucundan gelen adam aşkla doluydu bana karşı !

Yanımda uyuyan adam hayatıma sanki renk katmaya gelmiş ve beni kimseyle paylaşmak istemiyordu..  Onun bu halleri beni aslında rahatsız etmiyordu aksine mutlu ediyordu.

kafamdaki karışıklığı bir kenara bırakıp yüzündeki masumluğu izledim.

Yatakta bu kadar uzun ve mutlu uyanık olduğumu hafızamı yokladığımda hiç hatırlamıyordum.

Kolumdaki saate bakıp onuda uyandırmdan sessizce banyoya gidip kısa bir duş alıp çıktım.

Hala uyuyordu. Ne kadar yorgun diye düşündüm. Mutfağa geçip kahvaltı için hazırlık yaptım. Acaba sevdiği birşey var mıydı ? Hiç sormamıştım. Bence hatalıydım bu konuda.

Bir sürü şey hazırlamıştım. Tabi Herşey Türk damak tadına uygundu. Unutma Güneş senin sevgilin Koreli !

Sahi buraya asıl gelme nedeni neydi bunu bir ara ögrenmeliydim. Onu aklıma not ettikten sonra işe koyuldum.  Telefonumu elime alıp internette bir kaç bloğa baktım. korelilerin en çok sevdiği sabah kahvaltısında ne yediklerini araştırmaya başladım. Hem kolay  Lapa pilav üstüne omlet sarma tarzında birşey vardı en hızlı ve kolay onu seçip yapmaya başladım. Hem söyleniyor hem yapıyordum okuduklarım karşısında zaten yeterince hayrete düşmüştüm. Pilav mı yenir desemde balık bile vardı seçenekler arasında neyse sonunda uyanmadan yarım saate onunda kendi memleketinden birşeyler yapmıştım. Hazırladıklarımı  kendimce beğenmiştim. Tabi Lee min hoşuna gider mi tadı tutturdum mu bilmiyordum.

Çayıda demledikten sonra tamam hazır diyerek uyandırmaya gittim.

Kalk koca bebek diyerek yüzüne eğildim. Öpmek istediğim anda  dudaklarıma değen sıcak yüzü hayra alâmet değildi.

Ne yapsam diye düşündükten sonra önce evet önce kahvaltı yapsın. Sonra biraz dinlenir çorba ilaç ben ayağı kaldırırım.

Zor uğraşlarım sonunda gözünü açmış kahvaltıya oturmuştuk.

Çok güzel sofra hatta bu bizim diyerek boğazına düğümlenen sözle sustu.  Yeter kendini zorlama diyerek uyardım.

Mahçup hissetsin diye yapmamıştım ki ben ama belliydi hem duygulanmış hemde hastalığın verdiği moral bozukluğuyla yiyememişti.

Zar zor birşeyler yedikten sonra yatağa tekrar yatırmıştım. Ayakta bile duramıyordu. 

İlaç ve suyla yanına tekrar dönüp ilacını içirmiştim. Onu gördükçe mutsuz olmaya başlıyordum. Ne zaman iğleşir acaba ?

Tabi mükün değildi , biranda iyi olmasını beklemiyordum.

Gün boyunca Soğuk havluyla ateşini sürekli indirmeye çalıştım. Biraz daha iyi olduğunu görünce rahatlamıştım.

Sıcak çorba iyi gider düşüncesiyle kalkıp tekrar mutfağa gittim. Sanırım bu gün mutfaktan çıkamıycaktım. Ezo gelin yada tarhana diye düşünürken tarhanayı ben bile sevmiyorum en iyisi ezo diyerek yapmaya başladım.

Biraz zaman alsada yapmıştım. Aklımda uyandırıp önce banyoya girmesini sağlamaktı. Biraz ılık duş rahatlatıcaktır. Yanına gittiğimde biraz doğrulmuştu ama duş için mümkün olacağını bende pek sanmayıp ısrar etmedim.

Çorbayı içmişti. Ah be çocuk sen nasıl böyle hastalandın benim yüzümden mi acaba diye kendi kendime dert etmeye başlamıştım. Son zamanlarda sadece ben vardım hayatında sorun olarak...

Elime saçlarına götürüp yüzüne baktım. Bakarken gözüm Lee min telefona kayınca Sun hee evet sun hee haber vermeliydim ! Başucunda duran telefona uzanıp elime aldım. Daha ekran kilidini açmadan şüpheye düşmüştüm. Ya birşey çıkarsa ya birşey görürsem.. Sessizce telefonu elimden geri bırakıp vazgeçtim.

Ora yüzünün bana dönmesiyle gözlerini açtı. Suçlu hissetmiştim kendimi..

Şey ben diye kekelemiştim. Ne vardı be Güneş ! Kekeliycek ne vardı. Kendimi toparlayıp Sun hee onu arayıp haber verecektim. Sonra vazgeçtim.

-Lee min  Neden ? Evet Güzel soru..

Ya ne bilim belki telefonuna izinsiz  dokunmana falan kızarsın. Üstelik korktum. Hoşuma gitmeyecek bir şey çıkarsa görmek istemedim.

Yana çekilip bana yer açmıştı. Gel buraya ne saçmalıdığının farkındamısın telefonu al şimdi eline diye komidini gösterdi.

Alıp ön tuşuna bastım. Birlikte bakıp emin olmuştum. Korktuğum başıma gelmemişti..

Akşama doğru biraz daha toparlanmış artık sen benim için böyle neler yapmışsın diye sabahtan bile bahsetmeye başlamıştı. Aslında utanmıştım.

Başımı omzuna koymuş bu gün evde dinlenmiştim. Bu gün gitme diyerek Lee min baktım. Gitmeyi düşünmüyorum diyen sözleri ruhuma bile mutluluk katmıştı. Bu kadar sorunsuz bir zaman Allahım nolur böyle sürsün.

  ____________

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

  ____________

Hafta sonu okullar arası yapılan bir yarışma var oraya gideceğiz haberin olsun güzel kadınım..

Tamam yakışıklı beyfendi 😘



  🍁 GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin