Dışarıda güneş açmış olabilirdi, fakat Albus ve arkadaşları için kümülüs bulutları kafalarında artmıştı. Rose'un kanlar içinde bulunmasıyla, Bay ve Bayan Weasley okulu basmıştı. Hermione Weasley, yaklaşık 1 hafta kızının başında dikildikten sonra uykusuzluktan St. Mungo'ya kaldırılmıştı. Babası Ronald Weasley'in ise feleği şaşmıştı. Etraf, yaklaşık 2 hafta bu olaylardan dolayı karışık olduğundan Iris ve Albus çalışma yapmayı ertelediler. Şu an tek yaptıkları, etraftaki her tehlikeye karşı hazırlıklı olmalarıydı. Çünkü, yaklaşık 2 ay olmuştu ve Andy daha gözlerini açmamıştı.
Sabah, Iris ve Albus birlikte kahvaltıya inmişlerdi. Oturup, sessizce kahvaltılarını ederlerken yanlarında konuşan topluluğun sözlerine kulak misafiri oldular:
" Hogwarts'ın her koridoruna nöbetçi koydurulması düşünülüyormuş, hatta bazıları James Potter'ın kehaneti ile ilgili diyor- "
" Eğer 1 kişi daha hastanelik olursa Profesör Studlend'i işten çıkarmayı düşünüyorlarmış.- "
" Zaten Profesör Longbottom'ın oğlu daha uyanamamış! Rose Weasley'den de umut yok- "
" SUSUN! " diye çıkıştı Albus. Gryffindor masasının yarısı onlara dönmüştü. Hiç biri, onun nasıl acı çektiğini anlamıyordu ki! Üstelik, utanmadan onların yanlarında konuşuyorlardı!
" Albus, sakin ol lütfen. " diyerek Iris, Albus'u oturttu ve ağzına peynir yığınını tıktı. Yeşil gözlü çocuk, gözlerini pörtleterek zorla yuttu ve ağzını açar açmaz, yarım domatesi ağzında buldu. " Şunları ye de gidelim. " dedi Iris, kız da ağzına bir dilim salatalık attı. Albus, karnının doyduğunu hissedene kadar yedi. Sonrasında da kalktılar.
" İlk ders Bitkibilim. " dedi Iris, bıkkınlıkla. Neville Longbottom iyi bir öğretmendi fakat Bitkibilim çok ayrıntılı bir dersti. Ve Albus, ister istemez sıkılıyordu. Üstelik aklında binbir düşünce geçerken!
" Çok sıkıldım. " diye başladı Yates. Ellerini koyu kahve saçlarına saldırmış, saçlarından sıyrılmış baş parmaklarıyla da şakaklarını ovuyordu.
" Ben de. " dedi çocuk ve oğlan. Ne kadar sıkılsalarda, dersi dinlemek zorundalardı.
Çarşamba akşamı, en sıkıcı derslerin geçmesiyle 3 arkadaş arkadaşlarını ziyarete- hastane kanadına gittiler. İkisi de mışıl mışıl uyuyordu, fakat Bayan Karenina sinir krizi geçirecek gibiydi. Arada kendi kendine konuşuyordu: " Bu çocuklar ne zaman uyanacak?! "
Fakat uyanmayacaklardı. Albus, Iris ve ne kadar istemese de Scorpius Malfoy bunu biliyordu. Şu an tek dikkat etmeleri gereken şey, birilerinin gelip onları kanlar içinde bırakması ya da Astronomi kulesinden fırlatmasına karşı önlem almalarıydı.
" Ayrıca, şu Ravenclaw'lıyı takibe de alalım. Ne olur, ne olmaz. " dedi Albus, Tılsım dersinde. Iris'te onu onaylamıştı ve Yates, duymamıştı bile. Rose'un durumundan kendini suçladığı için, çok dalgındı.
" Bay Creevey? " dedi Profesör. Yates o kadar hülyalı bakıyordu ki Profesör'ü duymadı.
" Bay Creevey? " diye tekrarladı Profesör Martha. Yates yine duymamıştı. Fakat Iris, Yates'i dirseğiyle dürtünce kendine geldi ve etrafa bakındı.
" Ne? " dedi Yates, kızgın gözüküyordu. Fakat Iris önündeki Profesör'ü gösterince, kızgın surat ifadesinin yerini endişe aldı. Profesör Martha kızmadı, sadece derse dikkat vermesini söyleyerek yerine gitti.
Yates, birkaç dakika sonra tekrar eski haline döndü, dalgın bakışlarla üzülmeye devam etti.
" Albus! " diye bağırdı Profesör Curtis. Canına tak etmişti, o sevecen gülümseyen adamın canına tak etmişti. 2 derste 54 kez Quidditch'e başlamışlar ve Albus, 1 dakika geçmeden her seferinde Snitch'i yakalamıştı. Herkes kıkırdarken, yeşil gözlü çocuk bakışları yerde Profesör'ün yanına gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Albus Severus Potter ve Yeni Hogwarts ϟ
FanfictionHogwarts Cadılık ve Büyücülük okulundaki ilk senesine başlayan Albus Severus Potter, tıpkı babası gibi belaya karışmadan duramıyor. Bilenlerin dediği gibi Potter-neredeyse-bela-orada kavramı, Albus'a da işliyor ve ilk senesinde bir kehanetin kahrama...