Kurt ulumalarından daha fazla ürken Çakallar, artık yolun sonuna geldiklerini anlamışlardı. Savaştan kaçmanın bir faydası yoktu. Liderlerini öldürerek liderliği almış olan genç çakal, ne yapacağını bilemiyordu. Yıllardır sorunsuz şekilde üreyen çakalların, işleri aslında çok iyi gitmişti. Bütün köyün tamamı dönüşebiliyordu. Kurtları yenebilirler miydi? Bu düşünce hala kafasındaydı. Üstelik, kurtlar altı nesildir dönüşmezken, onlar her nesilde dönüşen nesiller üretmeye devam etmişlerdi. Yani bölgenin diğer çakal kabilelerinin de yardımıyla belkide kurtları sonsuza denk yok edebilirlerdi. Genç çakal tüm bunları düşünürken, Oğuz'un sesi ile titreyip kendine geldi. "Kan emeni verin, eskiden nasılsa öyle devam etsin!" Kan emen, kendilerini her an teslim edebileceklerini bildiği için kaçmaya hazır bir pozisyonda bekliyordu. Ancak genç çakal, ulusunu bir kaosa sürüklemek üzereydi. "Bize sığınanı vermeyiz Oğuz! Bu bir ihanetse mazur gör!" Kan emen, kaçma fikrinden vazgeçip, başka bir çakala sordu. "Neden onları hala yaşatıyorsunuz? Sayıları çok az, benimde yardımımla dakikalar içinde onları yok ederiz. " Yanındaki çakal cevap vermemişti. Oğuz öfkeyle haykırdı. "Madem onu vermiyorsunuz, bizde onun işini bitirinceye denk, bu köyde canlı bırakmayız!" Genç çakal, ileriye atılıp, büyük bir çakala dönüştü. İnsan formundaki Oğuz, üzerine atlayan çakala elinin tersiyle vurdu. Çakal havada süzülüp, yerde birkaç kez yuvarlandıktan sonra, inleyerek ayağa kalktı. Yüz çakal, kurtların üzerine doğru koştuğunda, Oğuz, dönüşmeyen tek kişinin üzerine atılıp dönüştü. Kan emeni yakalamıştı. O kan emen ile savaşırken, dört çakal etrafını sardı. Çakalların bir buçuk katı daha büyük olan Bozkurt, üzerine atlayan çakalların, omurgasını kırıp bir kenara fırlatıyordu. Bu sırada Oğuz ve diğerleri, tepelere doğru koşmaya başladılar. Çakallar, kaçan düşmanlarının ardına düştüler. Tepelere doğru hızla çıkan çakallar, tepenin sonuna geldiklerinde neye uğradığını şaşırdılar. Bir anda, daha fazla kurt tarafından birer birer yok ediliyorlardı. Kurtların, ağzına bir kere düşen çakal oracıkta can veriyordu. Oğuz, tekrar boz renkli postuyla tepeden saniyeler içinde inip, kaçan kan emenin peşine düştü. Kan emen ormanda çalıları yararak ilerlerken, arkasından gelen kurdu fark etti. Ağaçlara çıktığında, kurdun devasa gövdesiyle ağaçların gövdesine kafa atarak, ağaçları yıktığını anlayıp, yere indi. Hızla kaçmaya devam etti. Bir süre sonra, kan emene yetişen bozkurt arkasından kaptı. Kan emen, yerde yuvarlanırken üstüne gelen kurda geçirdiği tokatla, onu bir çam ağacının gövdesine yapıştırdı. Ağaç yıkıldığında kurdun ağacın altında kaldığını fark edip, geriye döndü. Alfanın işini bitirmek için tek şansı buydu. Ağacı kaldırdığında, büyük bir hızla geriye doğru atıldı. Üzerine çıkan devasa kurdun pençeleri arasında feci şekilde can verdi. Oğuz, uluyarak sürüsünü toplamaya çalıştı. Ancak çakal bölgesinde yaşanan savaşın sonucu, iki taraf içinde ağır olmaya başlıyordu. Çakal nüfusunu yarı yarıya indiren kurtların hepsi bir yere toplanıp, üstlerine gelen çakalları savururken. Çakalların bir kısmı kaçmaya yeltendi. Kaçanların üstlerine doğru giden kurtlar, bölgedeki bütün çakalları çıkarmışlardı. Bölgede işlerini halleden devasa kurtlar, alfanın ulumasına cevap verdiler. Ormanda alfanın yanına geldiklerinde, kafası kopmuş, kan emenin bedenini hepsi bir olup parçalara ayırdılar. Kan emenin parçaları rüzgarda bir toz olup yok olurken, giysilerinin parçaları yerde kalmıştı.
Akşam vakti, evlerinde günün özetini çıkarmak için oturan kurtlar. Alfayı bekliyorlardı. Bu sırada, kurtların bilgin ihtiyarlarından biride onların yanında oturmuş, bekliyordu. Oğuz salona girdiğinde, kuzenleri ayağa kalktılar. Hepsinin görebileceği şekilde yere oturan Oğuz konuşmak için hazırlandı. "Çakallar, kan emenlerle birlik yapmayı göze aldılar. Sayıları fazla olsa da güçleri hala çok az. Hepsini yok etmemiz gerektiğini söylerim. Uygun mudur?" Furkan, ona en yakın oturan olduğu için söz hakkı ona gelmişti. "Çakalların hepsini öldürmek, bir soykırım olur. Üstelik, bugün birçok kadın ve çocuk çakalın da kanına girmiş olduk. Bildiğiniz üzere, çakalların hepsi dönüşüyor, ve sürekli dönüşen nesiller ortaya koyuyorlar. Onları kendimize bağlayıp, onlardan faydalanmayı öneririm." Sıra Mete'ye gelmişti. "Ağabeyimin kararını onaylarım. Çakallardan gelecek olan fayda, gelmesin! Üstelik çok üredikleri için, kontrolden çıktılar. Yakında insanlara da saldıracaklar. Bunun önüne geçmenin tek yolu, çakal ulusunu silmekten geçer." Metin konuşmak için hazırlandı. "Çakallara yeterince taviz verdik. İhanetin affı olmaz. Onların sürülmesini tavsiye ederim." İhtiyar bilge söz alıp konuştu. "Oğuz, çakalların içinde, dönüşebilen kadın ve çocuklar var. Aynı Furkan'ın dediği gibi. Onların kanına girmek, töremize aykırıdır. Çakallarla hala uzlaşabileceğine inanırım. Ayrıca, sorunumuz çakalların üremesi değil, bizim soyumuzun devam etmesi olmalıdır. Yani siz toy kurtların, bir an önce eş seçmesi gerekir. Böyle zor durumlarda aileden evlilik yapmanızı tavsiye ederim. Böylece dönüşme şansı daha yüksek bir nesil ortaya çıkar. Eğer, aileden evlilik yaparsanız, dönüşecek yavru, yedi yıl içinde sizler gibi olacaktır." Oğuz yay kaşlarını çatıp bağırdı. "Sen ne dersin ihtiyar! Benim sürümde biri, akrabalarının kızlarına yan gözle bakarsa, o gözü oyarım!" Furkan yutkundu. "Oğuz bilge doğruyu söylüyor!" Oğuz sertçe Furkan'a bakarak bağırdı. "O ne demek Furkan! Seninde kız kardeşin var!" Bilge tane tane konuşmaya devam etti. "Bunu art bir niyetle söylemiyorum Oğuz. Senin bir kız kardeşin de yok. Neden buna karşı çıkıyorsun?" Oğuz daha da öfkelenmişti. "Senin yaşından dolayısıyla mantıklı konuşursun diye aldım bu odaya! Türk töresini bilmiyorsun daha! Bizde öyle şey olmaz!" İhtiyar bozulmuş bir şekilde konuştu. "Biz Türk değiliz Oğuz! Biz insan bile değiliz!" Oğuz ayağa kalktı. "Biz insan değiliz, çünkü Türküz!" Furkan ortamı yatıştırmak için konuştu. "Oğuz, bilgenin dediklerini düşün. Çünkü, buna ihtiyacımız var! Çakallar aynını yaptı. Şimdi hepsi farklı aileler olsa da onlar bunu yaparak ürediler." Dedi. "Onların ne yaptığı beni ilgilendirmez, beni benim ne yapacağım ilgilendirir! Biz burada yedi kişiyiz, zaten ailede yedi kız yok." İhtiyar konuştu. "Hepiniz evlenmeyeceksiniz Oğuz! Sadece dördünüz. İstediğini seçebilirsen, hatta birden fazlasını bile!" Oğuz dahada sinirle bağırıp, yanlarındaki sehpayı ikiye ayırdı. "Biz Arap mıyız be adam! Çık dışarı! Yoksa canını bağışlamam!" İhtiyar dışarı çıkarken, "Sen hükümdar değil, bir sürünün alfasısın sadece! Bunu bilerek hareket et."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt Uluduğu Zaman (TAMAMLANDI)
WerewolfKurt uluduğu vakit, sefer vakti demektir. Ataları kurt olan yüce soy ve en güçlü Kurt Adam kavimi olan Türkler, bozkıra yeni bir huzur getirmek için gizlendikleri yerden dışarıya çıktılar. Uluyan bozkurtlar onlara yol gösterdi. Onların soyunu yüce k...