10.Bölüm Gümüş Kafes

43 6 8
                                    

"Hayır, olamaz..." Bütün aile bireyleri tarafından, bu acı sözler haykırılıyordu. Vampirin, ısırdığı bütün aile bireyleri, sıraya dizilmişti. Hepsi de kendini öldürtmek için korkusuz ve hazır bir şekilde bekliyordu. Oğuz, kurda dönüşmüş olan iki kuzeninin yanında, insan formunda dikiliyordu. "Cesaretinizin ödülü, Uçmağa varmak olacak!" Bu sırada, Aylin, Furkan'ın yanında onun kulağına bir şeyler fısıldıyordu. "Şimdi tam zamanı, çık ve konuş!" Furkan, kendinden emin adımlarla Oğuz'un yanına geldi. "Oğuz! Öldürmek istediğin kişiler, kandaşlarımız. Bu sana uygun mu?" Oğuz, ters bir bakışla Furkan'a baktı. "Onların kanında artık bir zehir var. Onları bu zehirden arındırmaz isek, davamıza ihanet etmiş olacağız!" Furkan, sıraya dizilmiş, yirmi bir akrabasına baktı. Geriye dönüp baktığında, dönüşemeyen akrabalarından, sadece sekiz kişi kalıyordu. "Onlar bizim ailemiz. Onları öldüremeyiz. Madem vampir'e dönüşecekler, o halde dönüşüp, bizim yanımızda savaşsınlar!" Ölmeyi bekleyen gençlerden biri lafa girdi. "Furkan gardaş, biz kan emene dönüşmektense, ölmeyi yeğleriz." Furkan, diğerlerine baktı, hepsi de kararlılıkla ölmeyi bekliyordu. "Ya geride bıraktıklarınız? Çoluğunuz çocuğunuz, karınız, kızınız?" Aynı genç, sesini daha da yükselterek konuştu. "Onlar sürüye emanettir." Furkan, ukala bir tavır takındı. "Sizi bile koruyamayan bir sürüye mi?" Oğuz, Furkan'ın yanına yanaştı. "Sen ne diyorsun Furkan? Savaş sırasında yanımızda bile değildin! Yaptığın hata daha af olmamışken birde burada milleti mi zehirlemek istiyorsun?" Furkan, Oğuz'un etrafında dolaşmaya başladı. "Ben o sırada Oğuz, dönüşemeyenlerin hayatını kurtarıyordum. Ya sen ne yapıyordun? Onları öldürmen için beni geçmen gerekiyor!" Vampir ısırığına maruz kalmamış, beriden izleyenler, Furkan'ı destekler nitelikte bağırdılar. Oğuz, bir onlara baktı, birde Vampirler tarafından ısırılıp, kan emen bir şeytana dönüşmek üzere olan kandaşlarına baktı. "Kan emen, ihanet eder, kan emene güven olmaz Furkan!" Furkan'ın istediği her şey gerçekleşiyordu. "Yani sen kendi kanından olanlara da mı güvenmiyorsun?" Oğuz, ne diyeceğini bilemeyerek, etrafına baktı. Onu destekleyen kimse yoktu. Küçük Mete, arkasına gelip öfkeli gözlerle Furkan'ı süzüyordu. "Bana kalırsa, kan emen sayısının bizden fazla olması büyük bir tehdit. Bu yüzden, kan emene dönüşen vampir kandaşlarımızı, bizimle beraber yaşatmalıyız." Furkan'ın bu sözleri, boşlukta yankı yapmıştı. Bir süre sonra, diğer akrabalarında desteğini almıştı. "Ve hatta, diğer Vampirlerle barış yapıp, kendimizi güçlendirdikten sonra, onlara müdahale etmeliyiz!" Furkan'ın sözleri, onu destekleyen ve desteklemeyen herkesin kalbine yumuşak dokunuşlar yapıyordu. Oğuz, durumu anlamıştı. Furkan, adım adım alfa olmaya çabalıyordu. Ya da çok iyi niyetliydi. İkisinden biri olacağı kesindi, Oğuz, Furkan'ın amacını henüz çözememişti. Sürekli kendisine zıt giden bu adamın amacı neydi? Gerçekten, ailesinin iyiliği mi, yoksa sadece alfa olup, büyük güç ve kudrete erişmek miydi? "Furkan! Kan emenlerle barış yapmak, bize verilen bu kutsal dönüşümün anlamını kaybetmesidir. O zaman dönüşmemiz neye yarayacak? Kan emenler, insanların kanıyla beslenirler, kandaşlarımızı böyle bir lanete bulaştırmak senin hakkın mı? Bir gün istemsizce kontrolden çıkıp, bizlere, ve diğer dostlarımızın hayatını tehlikeye atacaklar. Kan emenler, insan katilidir. Bizim davamız, onların soyunu bitirmektir. Babamı ve amcamı öldürenlerin ulusunu yaşatmak da niye?" Furkan, artık sonuna kadar kendine güvenle dolmuştu. Israrcı bir şekilde, ve sert bir dille konuştu. "Ahmaklığı bırak Oğuz! Dönüşen tek kurtlar biz değiliz, diğer kurtlarla ittifak yapacağız! Biz güçlenemez isek, yedi kurtla koca cihandaki vampirleri nasıl yok edersin?" Oğuz bağırdı. "Dönüşen her kurt kabilesi zaten bize bir gün biat edecek! Ama kabilemde hiçbir zaman kan emen olmayacak! Derdin nedir? Onlara kan emen diyemiyorsun bile!" Bu sırada, zamanları daralmıştı. Kabilesinin, ısırılmış üyeleri, dönüşümün ilk adımlarını atmıştı. Furkan, umutla dönüşen kandaşlarına baktı. "Onlar bizim geleceğimiz olacak Oğuz! Sen kendi aileni nasıl suçlarsın?" Oğuz, cevap vermeden, dönüşmeye başlayan kandaşlarına baktı. Artık çok geçti. Onların işini hemen bitiremez ise, dönüşeceklerdi. Dönüştükleri ilk anda başlayan, inanılmaz susuzluk hissi, onları delirtip, önlerine çıkan ilk canlıya saldırmalarına neden olacaktı. "Gümüş kafesi getirin!" Diye bağıran Oğuz, kabilesinin, ele geçirilen kan emenler için yaptığı, gümüş parmaklıklı ve normal çelikten yapılmış zemini olan, büyük kafesin, bütün kabile tarafından taşındığına şahit olurken, bir sigara yakıp düşünmeye başladı. Dönüşmek üzere olan kandaşları kafesin içine tıkıldı. Çıkmak istedikleri zaman, bu imkansız olacaktı. Furkan tekrar konuştu. "Kandaşlarımız yaşayacak değil mi Oğuz?" Oğuz cevap vermeyince, Furkan üsteledi. "Kendi kanından olan insanlardan ihanet beklersen, onlardan nasıl saygı ve sadakat beklersin Oğuz! Benim güvenim, kandaşlarıma sonsuz!" Oğuz, ağır ithamlar karşısında öfkeyle Furkan'ı yakasından tuttu. Kafesin kapısına kadar sürükledi. Furkan tepkisiz bir şekilde ne olacağını izliyordu. Bu sırada, kafesin önüne çığlıklar atarak çarpıp, geriye doğru fırlayan kandaşları dönüşmüştü. Büyük bir susuzlukla kafesten çıkmaya çabalıyorlardı. "Bunu nasıl temizleyeceksin Furkan?" Furkan, tekrar gülümsedi. "Burada pis bir şey yok Oğuz. Pis olan tek şey, senin yüreğin. Kandaşlarına güvenmeyen, onlardan ihanet bekleyen, kibirli bir yürek. Ben onlara bu haliyle de güveniyorum." Oğuz, artık sinirden delirmişti. Furkan'ı tekrar yaka paça kaptı. Kafesin parmaklıklarına çarptıktan sonra, geriye çekip, arkalarındaki bahçeye doğru fırlattı. Hava uçan Furkan, bahçe duvarlarını kırıp, yerde yuvarlanarak ilerledi. Bu sırada herkes nefesini tutmuş olanları izliyordu. Furkan, şuan güven oyuna sahipti. Furkan, sakin bir şekilde yürüdü. Bu sırada bedeninden aşağıya kanlar akıyordu. Oğuz, yanına gelen Furkan'ı tekrar yakasından tuttu. Çığlıklar ve inlemelerle dolu kafesin kapısının önüne getirdi. "Bir gün onları beslemen gerekecek, bunu nasıl yapacaksın?" Dedikten sonra, kapıyı bir saniyede açtı. Aynı saniyede Furkan'ı içeri fırlatıp, kapıyı kapattı. Furkan'ın vücudundan akan kan, kan emenleri çıldırtmıştı. Furkan, büyük kafesin en köşesine geri geri yürüdü. Bu sırada dönüşmüş olan kandaşları üzerine doğru, dişlerini göstererek geliyordu. Geride duran, akrabalar kapıyı açmak için yöneldiğinde, Oğuz'un işaretiyle anlık duraksadılar. Ama, kararlılıkla tekrar adım attıklarında, dönüşmüş olan, Mete ve Metin tarafından önleri kesildi. Aylin, endişeli gözlerle olanları izliyordu. Oğuz'un yanına geldi. "Sen ne yapıyorsun Oğuz!" Oğuz, cevap vermeden kafesin içini izlemeye devam etti. Çığlıklarla, Furkan'ın dibine gelen kan emenler, Furkan'ı aralarına aldılar. Herkes olanları ağzı açık izliyorken, Furkan'ın öldüğünü düşündüler. Bir süre sonra, kan emenlerin omuzlarına aldıkları Furkan, sapasağlam bir şekilde onlara gözüktü. Kan emenlerin hepsi, kafesin dibine gelip, Oğuza imalı imalı bakıyorlardı. Furkan'ın sürü ve diğer her şey üzerindeki hakimiyeti resmen kanıtlanmış oldu.

Kurt Uluduğu Zaman (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin