Kız yere düşen adama bakmak için ışığı açtı. Yerdeki bir kaç damla kanı gördüğünde gözleri fal taşı gibi açılmıştı.
Hemen yere eğilip adamın yüzünü çevirdi.Gördüğü yüz ile dehşete düşmüştü.
" Lanet olsun, lanet olsun, lanet olsun..." hiç durmadan tekrar ettiği bu sözleri adamın yüzünü tokatlarkende devam etmişti.
" Uyan! Hey, uyansana. Hadi kalk!"
Diyerek adamı çekiştiriyordu.
Adamın göz kapakları yarı kapalıydı." A-arabanın anahtarı...ceketin cebinde." Dedi ve sertçe yutkundu.
" Özür dilerim ben bu kadar sert çarpacağını düşünmemiştim. Özür dilerim. Telefon! telefonun var mı? Ambulansı aramalıyız." Dedi kız telaşla saçlarını kulaklarının arkasına atarken.
" Araba kullanmayı biliyor musun?"
Dedi adam eliyle yarasını tutarken.Genç kız araba kullanıp, kullanamayacağı konusunda şüpheliydi. Fakat buna mecburdu. Kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra arabanın anahtarını aramaya koyuldu.
" Kasabada bir sağlık ocağı var. Beni oraya götürmen gerekiyor. " Dedi ve kendini zorlayarak kalkmaya çalıştı. Genç kızda ona doğru eğilip yerden doğrulmasına yardım etti.Adamın kolunu omuzlarına aldı ve belinden tutarak onu ağır hareketlerle merdivenlerden indirmeye başladı.
Evden çıkıp arabaya bindiklerinde kız arabayı çalıştırmadan önce adamın ve kendisinin emniyet kemerini takmıştı.
O korkunç yolda arabayı nasıl kullanacağını bilmiyordu ama yapmalıydı. Derin bir nefes alıp içinden birkaç kez 'yapabilirim' diye tekrarladı. Sonra adamın yarı baygın haline bakıp telaşla konuştu.
" Sakın uyuma, benimle kal. Yolu tarif etmen gerekiyor." Dedi genç kız hem korkuyordu yalnız kalmaktan hem de zaten adamın uyumaması gerekiyordu.
Kasabaya ulaştıklarında sağlık ocağının yol tarifini yapmaya başlamıştı adam.Kız hala ilk zamanki kadar heyecanlıydı. Arabayı bu kadar iyi kullanabileceğini tahmin bile etmemişti .
İçinden ' Demek ki bir şeyleri en iyi şekilde yapmak için bir zorunluluğumuz olması gerekiyor.' Diye geçirdiSonunda sağlık ocağını bulan kız arabayı kaldırım kenarına park etti ve arabadan inip genç adamın tarafına ilerledi. Adamın oturduğu tarafın kapısını açtı ve ona destek olarak arabadan aşağıya inmesini sağladı.
Sağlık ocağının kapısına varana kadar adam bir kaç defa düşme tehlikesi atlatmıştı ama şükür ki düşmemişti.Saglık ocağına girdiklerinde adamı, duvara yaslı olan koltuklardan birine oturtarak oradan ayrıldı.
Bir hemşire veya doktorla karşılaşmayı umut ederek yürümeye başladı.
Bir süre daha koridorda ilerlemeye devam ettikten sonra karşısından bir hemşirenin geldiğini gördü. Hemşireye hızla yaklaşıp ona durumunu anlattı ama kadın onu sadece çatık kaşlarla izlemişti. Tabi ya Türkiye'de değillerdi.
Yabancı tabelalar gözünün önüne geldi genç kızın.
Bu durumda geriye tek bir çözüm kalıyordu; hemşireyi kolundan tutup, tabir-i caizse sürükleyerek adamın yanına götürdü.
Hemşire önce genç adamın yüzüne baktı ardından ise kafasına tuttuğu, tamamen kana bulanmış tişörte.
Hemşirenin gözleri fal taşı gibi açılırken, genç adam yabancı bir dilde derdini anlatmaya başladı. Bu sırada genç kız ne dediğini anlamasa da adamı dinliyordu.
Yaklaşık beş dakika sonra hemşirenin yardımıyla adam yerinden kalktı ve ilerlemeye başladılar. Kız ise ne yapması gerektiğinden emin olamayarak, yavaşça kendinden uzaklaşan ikiliyi takip etmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lagün
Teen Fiction" O; batmış gemiden çıkan bir enkaz, ben ise basit bir bedene hapsedilmiş, bir ruhtum." * "Kırmızı et sever misin?" Sandalye de oturan kız omuzlarını kaldırıp indirdi. "Neden olmasın?" Dedi. "Bayılacağın bir yemek hazırlayacağım sana. Parmaklarında...