Taehyung'dan
Hâlâ aklım almıyor. Saatlerdir düşünüyorum ama bulamıyorum.
Ne yaptım da gitti ?
Neden gitti ?Kookie prova odasının camlarını örten büyük siyah perdeyi açtığında ani bir refleksle kollarımı gözlerime siper ettim.
"Yaa!"
Camları da açtığında içeri sonbaharın hafif esintisi dolmaya başladı.
"Kalk kahvaltı edeceğiz."
Yüzüme fazla bakmamaya çalışıyordu. Kalkmam için uzattığı elini tutup kendime çektiğimde kucağıma düşmüştü.
Uykulu gözlerini kocaman açtığında burnunu ısırasın gelmişi ama bir sorun vardı.
Gözleri kıpkırmızıydı.
Ağlamıştı..
"Neden ağladın?"
Hızla kucağımdan kalktı.
"Hiç.. hiçbir şey olmadı."
"Ne oldu demedim neden ağladın dedim."
"Ağlamadım hyung!"
"Neden bağırıyorsun?"
"Bağırmıyorum."
"Az önce bağırdın ama."
"Bağırmadım!"
"Yine bağırıyorsun."
"Hyung tersinden falan mı kalktın ? Ne bu gıcıklık?"
"Ağlamışsın belli. Ağlamasaydın böyle bağırınmazdın. Beni susturmaya çalışmazdın."
Ayağa kalkıp belinden kavradım ve kendime yaklaştırdım.
"Hangi ahmak döktürttü sana o güzel gözyaşlarını ?"
"... hyung."
Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki kim olduğunu anlamamıştım.
"Kim ? kookie bir daha söyle ?"
"Yoongi! Yoongi!"
İtip çıktı odadan.
Bir anda gözümde canlanmıştı. Namjoon ile de böyle bir sahne olmuştu. O da ağlıyordu. Onu da karşıma alıp söyletmiştim. O da Yoongi diye bağırıp gitmişti.
Bu aptal çocuğun ne sorunu vardı anlamıyorum. Bütün sevgililerini böyle ağlatıp ortadan kaybolmak zorunda mıydı?
Namjoon ile böyle olduğunda bir hafta ortaya çıkmamıştı. Fare gibi girmişti bir deliğe koca bir hafta çıkmamış Namjoon'un hayatında hiç dökmediği kadar gözyaşı dökmesine neden olmuştu. Açmayacağını bilsem de Yoongi hyungu aradım. Namjoon sadece arkadaşımdı ama Kookie kardeşim. Onunda günlerce beklemesine izin veremem. Gerekirse sokak, sokak dolaşır yinede bulurdum.
"Ne var Tae."
Açmıştı. Şaşırtıcıydı.
"Nerdesin sen?"
"Tae akşama konum attığımda gelsen olur mu ? Şuan cidden kimseyle konuşmak istemiyorum."
"Pekala hyung öyle olsun."
Telefonu kapatıp yukarı çıktım.
Sessizce birkaç bir şey atıştırdıktan sonra ikimizde hazırlanıp okula doğru yürümeye başladık. Burada her yer yürüme mesafesiyle yakındı o yüzden arabam kapının önünde tozlanıyordu."Hyung benim dersim başlamak üzere bitince gelirim."
Tamam anlamında kafamı salladım ve önündeki telefonla uğraşmaya devam ederken sandalye çekildi. Başımı kaldırmadan
"Bişey mi almayı unuttun kookie ?"
"Seni."
Bu ses Hoseok'un sesiydi. Hızla kafamı kaldırdığımda gözlerimiz birleşti.
Öfkem yatışır diye bekliyordum ama görünce daha da sinirlenmiştim. Birde hiçbir şey yokmuş gibi gülümsemesi iyice sinirlerimin kat sayılarına çıkmasına sebep oluyordu.
"Bugün dersin yok Tae. Öğretmenin gelmemiş. Ne tesadüf ki benimkilerde az önce bitti. Dışarı çıkalım mı ? Hem belki biraz konuşuruz?"
Tamam anlamında kafa salladıktan sonra telefonumu kilitleyip cebime koydum ve masanın üzerindeki kitabımı alıp çantama koyduktan sonra kalktım. O da kalktığında elimi tutmak istedi fakat ben elimi çekip önden yürümeye başladım."Otursak mı ?"
Cevap vermedim.
"Tae ?"
Yine cevap vermedim.
"TaeTae?"
Cevap vermeyecektim.
"Taehyung?"
Dönüp arkama bakmadan yoluma devam ettim.
"Kim Taehyung!"
Başım dönünce yandaki ağaca tutundum.
Belimde hissiyatı belli belirsiz olan elleri yavaşça tutup ittim. Kolumdan tuttu ve yandaki bir banka oturttu.
"İyi misin ?"
"Evet"
Çantasından su çıkarttı, açıp bana uzatırken;
"Emin misin ?"
Alıp içtim. İçtikten sonra geri verdim.
"Evet"
Kapatıp çantasına koydu."Neden gittin ?"
Sessizliği bozan benim sesim olmuştu.
"İsteyerek gitmedim."
"Umurum da mı sence ?"
"Tae böyle yapma kalbini kırmak istemezdim özür dilerim."
Sinirle soluduktan sonra dudaklarımı yaladım ve önüme döndüm. Yüzüne bakarak konuştuğumda sinirlerimi kontrol edebilecekmiş gibi hissetmiyorum.
"Bide yatsaydık ne olacaktı kim bilir."
Sesi titrek gelmişti.
"Özür dilerim.."
"Neden peki? Neden siktir olup gittin!"
"Ablam sancılanmış. Ailede benden başka araba kullanan yok o saatte taksi bulamamışlar. Annem beni aradı. Bende sana söyledim ama uyuya kalmışsın duymadın. Uyandırmak istemedim üzerini örtüp gittim."
Ablası mı varmış?
"Ablan hamile mi ?"
"Hamileydi."
Gözlerimi açarak ona döndüm.
"Düştü mü?!"
Samimi bir kahkaha attı.
"Hayır dün gece doğum yaptı."
Yüzümde ister istemez minik bir tebessüm oluştu. O minik bedenin dünyaya merhaba dediği aklıma gelince sıcak tebessümüm yüzümde haddinden fazla yer kaplamaya başlamıştı.
"Bir görsen o kadar tatlı ki anlatamam. Ablam senden çok özür diledi. Gecemizi bozduğu için."
Şaşırmıştım. Ailesinin benden haberi var mıydı? Oysaki daha adını bile koymamıştık.
"Ailen beni biliyor mu ?"
Gülümsedi.
"Sorun mu ?"
Gülümseyerek kafamı iki yana salladım. Yüzümü elleri arasına aldı ve anlımdan öpüp yüzümü göğsüne gömdü.
"Yakında tanıştırmakta istiyorum açıkçası."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunday meetings || Vhope
Fanfiction"Beni düşünmesi hoştu. İlk defa düşünülen taraf olmuştum. Anne rolünü ilk defa üstlenmiyordum. Bu hoştu. Güzel hissettiriyordu ama fazla alışılmamalıydı. Yoksa gülü koparan olabilirsin... Aşk çok tehlikeydi... Aşk tehlikeli bir oyundu. Rulet gib...