11. Bölüm+Yoonkook "Fantezi"

136 14 17
                                    

Taehyung'dan

"Evde kimse olmadığından emin misin Tae?"
Başımla onay verdim. Evde kimse yoktu. Jungkook, Yoongi hyung'u dışarı çıkartmıştı. Gezeceklerini ve gece eve gelmeyeceklerini söylemişti.
Yakasından tutup içeri çektim ve kapıyı sessizce kapattım. Güldü. Yine güldü. Her zaman gülüyordu. Neden hiç ağlamıyordu ki. Gözlerinin dolduğunu bile görmemiştim. Oysaki ağlamak en doğal ve rahatlatıcı şeydi.
Sende elbet bir gün ağlayacaksın Hoseok.

"Böyle bekleyecek miyiz? Fantezilerin buraya kadar mıydı? Biliyordum Tae altta olmak senin kaderin."
Kahkaha attı.
Hayır!
"Hayır! Gülme. Komik olan bir şey yok gülüşüne daldım sadece."
Gülmekten kısılan gözleri bir anda kocaman açılmıştı. Bu haline gülmemek elde değildi. Kahkaha attım.

Koltuğa yavaşça uzanırken aynı zamanda üstünde yerimi alıyordum ki kapı çaldı!
İkimizin de kaşları çatılmıştı. Üzerime çeki düzen verip kapıya yöneldim. Hoseok'ta gömleğini ilikledi ve yanıma geldiğinde kapıyı açtık.
"Yoongi hyung fazla içince şey oldu. Rahatsız mı ettik ?"
Hoseok Jungkook'a yardım etti ve Yoongi Hyung'u Jungkook'un kollarından alıp içeri götürdü.
"Özür dilerim hyung cidden gelmek istemezdim ama."
"Of Jungkook ya tam-"
Hoseok seslendiğinde ikimizde oraya döndük.
"Hadi kapıda durmayın üşüyeceksiniz."
Jungkook içeri girince kapıyı kapattım ve salona geçtik.
"Tamam şey siz keyfinize bakın ben yukardayım Yoongi hyung'la ilgileneceğim."
Gerçektende şuan dünyanın en saçma anlarından birini yaşıyordum.

(Uyarı ! : buradan sonrası Yoonkook Sumuttur. Lütfen *** işaretini görünceye kadar olan kısımları okuyamayacaksanız atlayınız.)

Jungkook'tan

"Of Hyung ya neden bu kadar içiyorsun ki?" Üzerini çıkartırken boynuma sarılıp üzerime çıktığında neye uğradığımı şaşırdım.
"Ne yapıyorsun hyung!"
Boynumu emmeye başladığında kıkırdadı.
"Seni yatağa atıyorum."
Kahkaha attı. Boynumu emmeye ve sulu öpücükler bırakmaya devam etti. Beni kardeşi gibi gördüğünü sanıyordum.
Hı!
Elini erkekliğime sürttü ve pantolonumun düğmesini açarken ellerini tuttum.
"Hyung, uyandığında hiçbir şey hatırlamayacaksın.." İstemiyordum çünkü uyandığında yine bana kardeşi gibi davranacaktı. Yine küçüğüm diyecekti. En kötüsü de hiçbir şey hatırlamayacaktı. Oysa ki ben benim onun oluşumu hatırlasın istiyordum. İniltilerimizin dört duvar arasında yankılanışı her yüz kızartıcı yaklaşımımızda beyninde yankılansın istiyordum. Adıyla inleyişimi unutmasın istiyordum.
"Kookie canın acımayacak. Senin canın benim için hayatımdan daha değerli, onu acıtmam." Onu ayıltmakta istemiyordum eğer ayılırsa benimle yatmak istemeyebilme ihtimalinden korkuyordum. Ama onunla ayıkken de yatmak istiyordum. Bu güzel geceyi hatırlasın istiyordum. 
"Beni seviyor musun cidden Hyung ?"
Ciddi bir cevap alamayacağımı bilsem de sormuştum.
"Güzel kalçalarını seviyorum Kookie."
"Sadece kalçalarımı mı ?"
Üzülüyordum. Kalçalarımı değil beni sevsin istiyordum.
"Güzel penisini de seviyorum Kookie. Deliğini de seviyorum. Dudaklarını da seviyorum. Kalçalarını da seviyorum Kookie."
Hızla üzerimden itip kalktım ve odadan çıkacaktım ki kolumdan kavrayıp beni sertçe duvara yapıştırdı.
"Ama sana aşığım Kookie.
Kalbine aşığım.
Sesine aşığım.
Baştan çıkarıcı kokuna aşığım.
Nefesinin tenime çarpmasıyla daha beni sertleştiren soluğuna aşığım.
Minik, mükemmel, iç ısıtan, dudak ısırtan yüreğine aşığım Kookie.
Ben sana deli gibi aşığım Jeon Jungkook."
İşte tam şuan ölmek istedim. Hayatımın en mutlu anın da. Daha mutlu olamayacağım bir anda ölmek istedim. Kalbim durmak nefesim kesilmek istedi.
Ama aksine daha da hızlandı her şey.
Daha da heyecanlandım.
Soluk, kuru dudakları alev gibi yanan yumuşak dudaklarımla birleştiğinde gözlerimi kapadım huzurla. Ya da zevkle?

"Acırsa söyle olur mu ?"
Alıştırmak için sırayla ve yavaş, yavaş üç parmağını içime yollamıştı ama ilkim olduğu için acımasından korkuyordu.
"Beni bu kadar fazla düşünürsen zevk almazsın hyung."

Anlıma küçük bir öpücük kondurdu ve yüzünü başıma gömerek içime girmek için hazırlandı. Nefesi boynuma çarparken erkekliğini deliğime sürterek yavaş, yavaş içime girmeye başlamıştı. İlk başlarda çok kolaydı ama yarısından sonra acımaya başlamıştı. Gözlerim dolarsa görebilirdi. Görürse dururdu ve ben dursun istemiyordum. Gözlerimi kapattım ve dudaklarımı yaladığımda içime tamamen girmişti.

"A-ahh~!"
Git-gelleri iyice hızlanmıştı. En fazla bu kadar hızlanabileceğini düşünürken daha da hızlandığında gözlerimin arasından yaş süzüldü.
Çığlık atar gibi inlediğimde elini ağzıma kapattı ve süzülen gözyaşımı öperek yavaşlamaya başladı.
"Özür dilerim kurabiyem. Çok özür dilerim..."
Elini ağzımdan çektim ve ensesinden kavrayıp hızla bedenini bedenime yaklaştırarak dudaklarına yapıştım.

Konuşurken arada ağzımdan iniltiler kaçıyordu.
"Özür dileahh~ özür dilemene gerek yoaahhh~ gerek yok-HYUNG!"

Tatlı noktamı bulmasıyla resmen çığlık atmıştım, göğsüm hızla inip kalkıyordu ve bunun onu daha da kışkırttığına emindim.

Hiç olmadığı kadar hızlandığında sırtındaki ellerim tutunacak bir yer ararken tırnaklarım sırtına geçmişti. Kırmızı izler beyaz sırtında yol açarken inler gibi boğuk sesler çıkartmaya başlamıştı Yoongi.
Çok geçmeden içimde hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi açtım. Kızarmış yanakları, baygın bakın gözleri ve nefes, nefes nefese çıkan soğuğu hafif aralık kan gelmiş dudaklarına çarparak tenimi yalıyordu. İçimden çıktığında dudaklarını tenime sürterek göğüslerime indi ve göğüs uçlarımı yalamaya başladı.

Beyaz tenimde kırmızı izler bırakarak belime indi ve erkekleğimi soğuk elleri arasına aldığında içim ürpermişti.
Damarları belirginleşen erkekliğimi ağzına aldı ve göz temasını hiç kesmeden dudaklarını sürtmeye dilini etrafında gezdirmeye devam ederken çığlıklarımı serbest bırakıyordum.

"A-ahh~ Y-Yoongiiehh~! Aah~"
Patlamak üzereydim ama o çıkmıyordu. Ağzına boşalmak istemiyordum.
Dudaklarını sinir bozucu bir yavaşlıkta penisimden çekerken diliyle penisimin deliğini kapattı. Avuçladığım saçlarını sıkıntıyla hafifçe çekiştiriyordum.
"Yalvarırım bırak rahatlayayım h-hyung!"
Dilini çekip parmağıyla kapattığında kulağımın arkasını yaladı ve fısıldadı.
"Adımla inle Kookie. Adımla deli gibi inle."
İçime aniden girdiğinde canım acımıştı. Alışmamı beklemeden hızlıca git-gellerine başladığında kısa sürede acı yerini tekrar zevke bırakmıştı. Ve tabiki arsızca yükselen iniltilerle birlikte.

" H-Hyung- siktir ahh~"
Bu sefer içime boşalmak yerine karnıma boşalmayı tercih etmişti. Elini penisimden çektikten sonra bir iki kere sıvazladığı gibi zevk suyu sızdıran penisimden meniler akmaya başlamıştı. Bıraktığında yüzüne sıçrayan birkaç meniyi sildi ve yaladı. Onun ve benim menilerim ikimizin de üzerini kirletirken ahlaksızca sert öpüşlerimiz daha da azmamıza neden oluyordu.
Karnıma ki menilere parmaklarını sürttü ve ağzıma getirdi. "Tadımıza bakmak ister misin minik Kookie?" Cevap vermemi beklemeden hafif aralık ağzıma parmaklarını soktuğunda gözlerinin içine bakarak, tüm parmaklarını yaladım. Bunu yaptığımda yutkunduğunu görünce gözlerimi başka bir tarafa çevirdim çünkü beni kanayana kadar düzeceğinden emindim. Tuzlu bir tadı vardı. Kötü değildi.

***

Gün ağrırken gözlerimi açtığımda korktuğum şey olmuştu. Yoongi hyung yoktu. Hızla yataktan fırlayıp üzerimi giydim ve aşağı indim. Kapıya yaslanıp yere çökmüş ağlayan Tae hyungumu görünce şaşırmıştım. Hoseok hyung nerdeydi ?
"Hyung ?"
Beni görünce hızla kafasını kaldırıp kızarmış gözleriyle gözlerime baktı.
"Jungkook ?"
"Hoseok hyung nerde ? Tek başına ne yapıyorsun burada böyle yarı çıplak ?"
Dinen gözyaşları tekrar dökülmeye başlamıştı. Gözünü tüy misali hafifçe kırpıyor gözlerimin içine bakarak ağlıyordu. Yanına koşup sarıldım.
"Ne yaptı ?"
Bir şey yaptığını duymayı bekliyordum.
"Gitti. Siktir olup gitti."
Ama yok olmasını beklemiyordum. Yoongi hyung sarhoştu. Uyandığımda korktuğum gibi hiçbir şeyi hatırlamayıp çekip gitmiş olabilirdi ama Hoseok hyung ?
O neden gitmişti ?
Sımsıkı kollarımın arasında ağlayan hyunguma sarıldım. Saçlarından öptüm ve güven verici bir tonda fısıldadım kulağına.
"Sadece sabır hyung. Biraz sabır. Bizde mutlu olacağız. Sadece biraz sabır..."

Sunday meetings || VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin