İki hafta sonra
İki hafta oluyordu.
O gecenin üzerinden tamı tamına iki hafta geçmişti.
O gece gözümün içine bakarak aslında binlerce şey anlatmıştı.
Tek kelime edemedi.
Gözlerini kırpmadan gözlerimin içine bakarken bir damla yaşın gözünden süzülerek yere düşmesine izin verdi.
O bir damla yaş her şeyi açıklamıştı.O düşen bir damla yaş Tae'nin mutluluğu olduğunu hiçbirimiz o an anlayamamıştık.
Her gün Yoongi ile konuşuyordum. Sabah kalkıyor, ilaçlarını almak için birkaç bir şey atıştırıyor, ilaçlarını içiyor, okula gidip geliyor, günlük kontroller için hastaneye gidip geliyor ve tüm gece odasında duruyormuş. Akşam yemeklerini çoğu zaman atlıyormuş. Geceleri uyku problemleri çekiyor çoğu zaman Jungkook ile birlikte uyuyorlarmış.
Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp hamağın üzerindeki telefonumu alıp mesajı açtım.
Taehyung o günden sonra ilk defa benimle iletişime geçmişti. Hızla mesajın içeriğini açtım.TaeTae: bitti.
Nasıl bitti ya!?
Ne bitti!?
Neyi bitirdiğini sanıyor bu!?Biraz sakinleşince onu aradım ama açmadı. Tekrar aradım yine açmadı. Açana kadar arayacaktım.
Kim bilir kaçıncı kes arıyordum ama hâlâ açmıyordu.
Son kez arayacaktım. Bu seferde açmazsa pes edecektim.
Açmıştı.
"Alo?"
Cevap yok.
"Alo Taehyung?"
Yine cevap yok.
"Tae cevap ver."
Cevap vermediğinde bende susup hattı dinlemeye başladım. Sadece nefes alış-veriş sesi geliyordu. Birde arada çektiği burnunun sesi.
"Ağlıyor musun sen ?"
Cevap vermeyecekti biliyordum.
"Bak bugün pazar. Havada mükemmel. Her zaman ki bankta seni bekleyeceğim. Gel olur mu ?"
Telefonu kapattıktan sonra kalkıp üzerimi değiştirdim ve parka doğru yürümeye başladım.Yarım saat olmuştu daha. Gelecekti eminim. Eminim ki gelecekti.
Saatler geçiyor zaman akıyordu ama o yoktu. Gelmiyordu. Gün batmak üzereydi ve ben öğleden beri burada oturmuş onu bekliyordum.
Gelmeyecekti öyle değil mi ?
Belki de Jimin'de olduğu gibi aniden bitmişti sevgisi.
Olamaz mıydı ?
Bana anlattığı onca şeyi göz önüne alırsak bana olan sevgisi bitmiş olabilirdi.
O bitti belki de bunun bittisiysi.
Git diyemiyordu belki de. Git diyemeyecek kadar çok seviyor ama kal diyecek kadar aşık değildi sanırım.Kalktım ve günün son ışıklarında evimin yolunu tuttum.
Taehyung'dan
Günün son ışıklarıydı. Anca gücümü toparlayıp evden çıkmıştım. Koşarken aynı zamanda yalvarıyordum.
Yalvarırım gitmemiş olsun. Yalvarırım bekliyor olsun.Koşarken tökezlediğimde düşmemi son anda tutunduğum ağaç engellemişti. Görüş açıma bizim bankımız girdiğinde onu gördüm! Ordaydı! Hâlâ beni bekliyordu!
Deli gibi öksürüyordum. Başıma aniden giren ağrı ve baş dönmesiyle olduğum yere yavaş yavaş çökmeye başlamıştım.
Güç çıkan sesimi ona duyurmaya çalışırken o kalktı.
Dur Hoseok!
HOSEOK!
Nereye gidiyorsun!
Bu kadar çabuk mu vazgeçiyorsun!
HOSEOOK!
"Ö-öğretmenim.."
Dizlerimin üzerine çöken bedenim, yaz gününün ısıttığı sıcak taşlara uzanmıştı. Dalgalanarak buğulanmaya başlayan yola bakarken son kez sesimi birine duyurmak umuduysa konuştum.
"Yardım ediniz öğretmenim..."Hoseok'tan
Evin bahçesine geldiğimde telefonum çalmaya başlamıştı. Jungkook arıyordu. Hemen açtım.
"Ne oldu ?"
Sesi nefes nefese geliyordu.
"Tae nerde?!"
"Ne biliyim ben evde değil mi!"
"Hayır, seninle buluşmaya çıkmış. Senin nasıl haberin yok!"
"T-tamam kapat!"
Hızla evden fırlayıp parka geri koşmaya başladım.Hep kullandığımız girişinden girip koşmaya devam ettim.
Nerde bu çocuk!
Tekrar arama tuşuna bastığımda bu sefer telefonun sesi geliyordu. Etrafa bakındığımda telefonun ışığını gördüm. Aramayı bitirip ağacın dibindeki telefonu aldım.
Telefon buradaydı ama Tae?
Telefonun ekranındaki bildirimlere baktım.
Beni Honey diye kaydetmişti. Gülümsedim. Diğer bildirimlere baktım. Jungkook otuzdan fazla kez aramıştı. Yoongi ve JİMİN(!) de aramıştı. Jimin'in aramalarını sildim."J-Jungkook?"
"Noldu?!"
"Ş-şey b-ben... T-Taehyung'un telefonunu b-buldum."
"Peki Tae?"
"O yok."
"Siktir!"
Hat kapanmıştı.Koşarak Jungkook'un evine gelmiştim. Saatlerdir hepimiz sus pus evin salonunda oturuyorduk.
Nerde?
Neden ortadan kayboldu?
Neden telefonu düştü?
Şuan ne durumda?
Ne yapıyor?
İyi mi?
Ne yapabilirim?
Nasıl bulabilirim?Kafamda binlerce soru vardı ama hiçbirinin cevabı yoktu ve bu beni çıldırtmak üzereydi.
"Of!" Ayaklandığımda hepsi bana döndü.
"Böyle beklemeyeceğiz değil mi? Bir şeyler yapmamız gerekiyor. Ya başına bir şey geldiyse? Kendi gitseydi telefonunu bırakıp gitmezdi değil mi?"
Jungkook ayaklandı.
"Ne yapabiliriz peki? Aklına bir bok geliyor mu? Çünkü bizim gelmiyor saatlerdir boş oturmuyoruz düşünüyoruz!"
Yoongi ayaklanarak Jungkook'u yavaşça yerine oturttu.
"Ailesine haber verelim."
Yoongi güldü.
"Ne oldu ? Neden güldün ki ?"
"Saçmalama Hoseok. O babasından kaçıp buraya sığındı zaten neden babasına haber veriyoruz ki saçmalık."
Ah cidden bu durumda bunumu düşünüyordu.
"Asıl sen saçmalama Yoongi. Böyle bir durumda cidden küslüğümü düşünüceğiz. Tae ailesini fazla anlatmıyor ama Tae'nin giyiminden anladığıma göre fazlasıyla zenginler ? Babası belki buldurur ?"
Jungkook onayladı.
"Evet fazlasıyla zenginler ve mantıklı."
İkimizde Yoongi'ye dönmüştük.
"Kardeşine söyleyelim babasına değil.""Tamam Gyu sağol." Dedikten sonra telefonu kapattım.
"Bakacağını söyledi ama babasının haberi olmadan halledemeyeceğini, çalışanların neden arattığını soracaklarını ve cevabı alınca da babasına söyleyeceklerini söyledi."
Yoongi ofladı.Gece yarısı olmuştu. Hâlâ bir haber yoktu.
"Hoseok!"
Bu ses... TAE!
Arkama dönmeme vakit kalmadan sırtıma atlamış koala gibi yapışmıştı.
Yüzünü boynuma gömdüğünde neye uğradığımı şaşırdım.
Yavaşça yere indirip ona döndüm.
"Tae ? İyi misin? Ne kadar endişelendim biliyor musun? Kalbim bak tam burada attı."
Boğazını gösterdim. Elimi kavrayıp avucumu öptü.
"Özür dilerim öğretmenim."
Sımsıkı sarıldığımda oda bana sımsıkı sarılmıştı.
"Kim Taehyung?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunday meetings || Vhope
Fanfiction"Beni düşünmesi hoştu. İlk defa düşünülen taraf olmuştum. Anne rolünü ilk defa üstlenmiyordum. Bu hoştu. Güzel hissettiriyordu ama fazla alışılmamalıydı. Yoksa gülü koparan olabilirsin... Aşk çok tehlikeydi... Aşk tehlikeli bir oyundu. Rulet gib...