"Beşinci cumhuriyet hangi yıllar arasında yaşanmıştır ?"
Dersi dinlemediğimi fark edip büyük ihtimal söylediği bir şeyi soruyordu.
Ayakta öylece kaldığımda alaycı bir tavır sergiledi.
"Pekala o zaman basit bir şey soracağım. Kuzey ve Güney Kore sınırı kaçıncı paralel olarak kabul edilmiştir ?"
Hadi ama cidden bunun kolay olduğunu falan mı sanıyordu ?
"Ahh, pekala Taehyung altıncı cumhuriyet ne zaman ilan edilmiştir ve şuan devam etmekte midir ?"
Bunu biliyordum.
"1988 yılında ilan edildi ve hâlâ devam etmekte."
Sırıtarak oturmamı işaret etti.
Bu tavrı hiç hoş değildi. Akşama bunun hesabını kesinlikle soracaktım."Nereye Tae ?" Öğretmenimin sesini işittiğimde duraksadım ve arkama dönüp baktım.
"Eve."
Dönüp tekrar yoluma devam edecektim ki kolumdan tutup durdurdu.
"Ben bırakırdım ne bu tavır ?"
Kolumu çektim.
"Yok bir şey yürümek istiyor canım."
"Emin misin ?"
Şuan gereksiz olmasına rağmen ona kızgındım. Evet, öğretmen ve işini yapıyordu ama sonuçta aramızda olması gerekenden daha farklı bir ilişki vardı. Dinlemediğimi fark edince bütün dersliğe beni rezil etmese de olurdu ve açıkçası bu hareketine bozulmuştum. Kolay ağlayan biriydim ve konu hassas olunca gözlerim daha çabuk doluyor yada ağlıyordum.
Daha fazla onunla konuşmak istemedim.
"Hiç olmadığım kadar."
Diyerek oradan uzaklaşmaya başlamıştım. Ama Hoseok izin vermiyordu.
"Bir şey var Taehyung."
Yumru boğazıma oturmak üzereydi. Yutkundum oturmaması için fakat çoktan oturmuştu. Konuşursam gözlerim dolacak ve ağlamaya başlayacaktım. Ama ben bunu istemiyordum.
"Tae yüzüme boş, boş bakmayı kesip sorunun ne olduğunu söyler misin ? O iki aptal sana çıkışta laf atınca sana kızdım diye mi bu kadar şey. Üzgünüm fakat o profesörümün yeğeni onu korumak zorundaydım."
O salak umurum da bile değildi Hyung. Umurum da olan sensin. Sen ve senin hareketlerin.
"Ah cidden ona mı takıldın? Heey, gözlerin doldu. Yapma Tae. Özür dilerim."
İstem dışı gözlerim dolmaya başlamıştı. Konuşmak istemiyordum ama konuşmazsan tamamen yanlış anlayacaktı.
"Tamam Tae. Gidip onu azarlayacağım ve sorun ortadan kalkacak tamam mı ?"
Elimi bırakıl giderken elini sımsıkı kavradım. Dönüp bana baktı ve yüzümü iki soğuk elinin arasına aldı. Eli tenime ilk defa değiyordu. Elleri cidden buz gibiydi. Sanırım karlı havada eldiven giymediği için elleri üşümüştü.
"Ne oldu ?"
Eldivenlerimi çıkartıp ona uzattım. Aldı ve anlamsızca yüzüme baktı.
Yumru biraz gider gibi olunca kısık sesle,
"Giy."
Ağzımdan harfler döküldüğünde yine yumru kalktığı yere geri oturmuştu.
"O ince,zarif ellerin bu soğukta üşümesin sen giy." Diyerek çıkarttığım eldivenlerimi geri elime giydirdi.
"Seni seviyorum bunu sakın unutma. O iki gereksiz çocuğu da azarlayıp geleceğim geç arabaya soğukta üşüme."
Arabanın kilidini açtı ve geçmemi söyleyip okula doğru ilerlemeye başladığında zorla çıkan sesimi zorladım.
"Hyung!"
Gözlerimden süzülen yaşlarla birlikte ona seslenmiştim fakat duymamıştı.
Şiddetli esen kar fırtınasından korunmak için kollarını siper ederek hızlı adımlarla okula doğru ilerliyordu. Arkasından yetişmek için koşmaya başlamıştım ama o uzun bacaklarıyla attığı geniş ve hızlı adımlarıyla benden daha hızlıydı.Hoseok'tan
Cidden Tae'nin buna üzüldüğüne inanamıyordum. Çok saçmaydı.
"Kim Taehyung'un altımda inlemesi için tüm servetimi verirdim."
Pis kahkahaları kulaklarıma ulaştığında çenem kasılmıştı.
"O sana bakmaz bence boşuna uğraşma Hoseok hocayla çok samimiler."
Aynen velet.
"Hoca ve yılışık öğrenci ilişkisi dışında bir şey olduğunu sanmıyorum aralarında."
Tae yılışık falan değil!
"Her neyse başka bir ilişki bile olsa okuldan attırırım olur biter. Taehyung'un da derslerini kendi derslerime göre ayarlatırım 7/24 birlikte oluruz o Hoseok denen hocada karışamaz. Ruhu bile duymaz."
Yine pis kahkahalarını attıklarında ikisinin de yüzlerini dağıtmak için o kadar can atıyordum ki ama yapamazdım. Bu işe ihtiyacım vardı ve eğer buradan atılırsam diğer yüksek okullar beni kabul etmezdi.
"O çocuğu becereceğim. Ölmeden bunu yapacağım. O kalçalarına şaplak atmak istiyorum dostum. Üzerimde zıplasın istiyorum. Altımda inlesin istiyorum."
Arkadaşı güldü.
"Umarım istediğinle kalmazsın."
O çocuk,
"Ah dostum bak ondan bahsedince bile sertleşiyorum."
İğrenç kahkahaları beynimde yankılanıyordu. Yumruğumu sıktım ve daha fazla kendimi tutamıyordum. Odanın araladığım kapısını tam açacaktım ki biri bileğimden kavrayıp beni durdurdu.
Hızla arkama dönüp baktığımda bunun Tae olduğunu gördüğümde beynime kan sıçramıştı.
Ya duyduysa konuşulanları?
"B-"
Ağzımı eliyle kapattı ve kavradığı bileğimi çekerek koşmaya başlamıştı. Kapının üzerindeki elim kaymıştı ve kapının dili 'pat' diye dışarı çıktı ardından kapı hızla çarptı.
"Siktir."
Diye fısıldadım ve daha hızlı koşmaya başladım.Bahçeye çıktığımızda ikimizde arabaya bindik ve okulun bahçesinden çıktık.
Taehyung'dan
"Ne yaptığını sanıyorsun sen!"
Bana neden bağırıyordu ki ?
"Ya yakalansaydık!"
Cidden bu yüzden mi korkmuştu. Yakalansak ne olacaktı ki ? Zaten onları hırpalamak için oraya gitmemiş miydi? Şimdi neden onlardan bu kadar korkuyordu?
"Bana bağırma!"
Sesimi yükselttiğimde o daha çok sesini yükseltti.
"BANA SESİNİ YÜKSELTME TAE-"Derin bir karanlığın içinde beynini delercesine çınlayan ses beni çıldırtmak üzereydi.
Karanlıkta ortaya çıkan renkli ışıklar tekrar ortaya çıkmıştı. Her yerim ağrıyor ve deli gibi açıyorken hiçbir yerimi kımıldatamıyordum.
Zar zor kurduğum cümle ne kadar duyulur pek emin değildim.
"H-hoseok.. canım çok acıyor,.. Yardım edin öğretmenim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunday meetings || Vhope
Fanfictie"Beni düşünmesi hoştu. İlk defa düşünülen taraf olmuştum. Anne rolünü ilk defa üstlenmiyordum. Bu hoştu. Güzel hissettiriyordu ama fazla alışılmamalıydı. Yoksa gülü koparan olabilirsin... Aşk çok tehlikeydi... Aşk tehlikeli bir oyundu. Rulet gib...