20. Bölüm "Mahkeme"

52 8 6
                                    

1 Hafta sonra

Tamı tamına bir hafta oluyordu. Ne mesajlarıma cevap veriyordu nede aramalarıma. Okulun bitmesiyle onu artık rahatla da göremiyordum.
Yine aradım.
Fakat açmadı.

TaeTae: Günaydın aşkım. Bugün pazar. Buluşacağız öyle değil mi?

Her sabah günaydın mesajı atıyor, gün içinde de ne yaptığını soran mesajlar atıyordum. Geceleri iyi geceler mesajı atıp yatıyordum ama uyuyamıyordum.
Neden cevap vermiyor?
Neden aramalarıma, mesajlarıma dönmüyor?
Neden beni hastaneye götürdüğü dünden sonra ortadan kayboldu?
Cidden bırakıp kaçtı mı beni?
Bugün dava vardı. Ertelenen dava sonunda bugün sonuçlanacaktı. Beni babama vermeyeceğine dair söz vermişti ama davaya bile gelmeyecek miydi ? Jungkook seslendiğinde yatağımdan çıkıp yüzümü yıkadım ve aşağı indim.
"Günaydın Hyung."
"Günaydın Kookie."
"Heyecanlı gibi gördüm seni? Merak etme kardeşlerinle döneceğiz buraya."
Saçlarını karıştırdım.
"Ben o konuda endişe etmiyorum Kookie. Hoseok konusunda endişe ediyorum. Artık başına bişey gelmiş olması konusunda endişelenmeye başladım. Kookie ona bir şey olduysa ?"
Gözlerini devirdi.
"Saçmalama bir şey olmamıştır. Belki de düşünmek, kendiyle durumunu tartışmak için sinasına çekilmiştir."
"Yani... ilişkimiz hakkında da düşünecektir öyle değil mi ?"
Düşünmeden cevap verdi.
"Elbette"
Anında duraksadı 
"Yani şey-"
"Biliyorum Kookie. Doktorun dediklerini duydum. Öleceğimi biliyorum. Bunu hiçbir zaman reddetmedim sadece bu kadar yakın olduğunu yeni öğrendim o kadar. O da yeni öğrenmişe benziyor. Belki de kendini alıştırmaya çalışıyordur? Belki ölümüm-"
"Sus hyung! Öyle bir şey olmayacak sus."

Dava için hazırlandığımda fotoğrafımı çekip Hoseok'a attım.

TaeTae:  Ben hazırım öğretmenim unutmayın saat 14.30 da duruşma başlayacak.

Telefonu cebime koyduktan sonra evden çıktık

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Telefonu cebime koyduktan sonra evden çıktık.

Adliyenin önüne geldiğimizde saat 14.20'yi gösteriyordu.
Arabadan indik ve adliyeye doğru ilerledik.

Avukatımın odasında duruşma ile ilgili son rötuşları geçiyorduk. 
"Hadi gidelim saat geldi."
Ayaklandığında Jungkook ile göz göze geldik.
Hoseok nerede ?
Der gibi baktım ama gelmeyecekti biliyordum.

"Karar verilmiştir! Çocukların babada kalmasına bir engel görülmemiştir. Üç çocukta babada kalacaktır."

Dünyanın başıma yıkıldığı an olabilirdi. Eonjin ağlayarak bana bakarken Jeong yere bakıyordu. Ağlamak istemiyordu. Gözlerini yumdu ve dışarı çıktı koşarak. Hakim gidince Jeong'un arkasından koştum.
"Dur!"
"Bırak hyung ya!"
Kolundan tutup sarstım.
"Hani halledecektin! Hani bırakacaktı bizi!"
"Sende dinledin duruşmayı Jeong. Adaletsiz bir karar verildiğinin sende farkındasın!"
"Sende artık o evde kalmak zorundasın. Keşke hiç bulaşmasaydın."
"Dayağı paylaşırız."
Göz kırptığımda güldü.
"Desene artık sadece ben hırka giymek zorunda değilim diye. İsa aşkına sıcakta pişiyorum morlukları kapatacağım diye ya."
Kahkaha attığında bende kahkaha atarak saçlarını karıştırdım ve sarıldım.
"Pazartesi geliyorum. Pazartesine kadar babama karşı çıkma vurmasın sana."
"Tamam hyung."
"Eonjin'e de sahip çık karar verildiğinde gözündeki o hayal kırıklığını gördüm."
"Bende fark ettim."
Babam geldiğinde kız kardeşim arkasında yavaş adımlarla yürüyordu.
Yanımıza geldiklerinde babam yakamdan kavramasıyla Jeong'un müdahale etmeye çalışması bir oldu fakat Jeong'u durdurdum.
"Benimle oyun oynama dedim sana Tae. Her zaman kazanırım dedim."
Güldüm.
"Hilekârın tekisin."
"Sen sonuca bak. Yendim mi yendim. Elime düştün TaeTae."
Yakamdan itti ve gülerek ilerlemeye başladı. Adamları da arkasında giderken kardeşlerimde isteksizce onu takip etti.
Omzundaki elle arkama döndüm. Junkook ve Yoongi'ydi.
"Nasıl olur?"
"Hakime para vermiştir ne yapacak başka."

2 gün sonra

Sinirle kıyafetlerimi valize sokarken çığlık atıp olduğum yere oturdum.
"Canın ceheneme!"

Saatlerdir ağlıyordum ve ilk başta babama sinirimden olsam da ağlamam daha sonra Hoseok için olmuştu.

Beni istemiyordu.
Beni artık istemiyordu.
Beni bırakıp gitmişti.

Peki ya ben sensiz ne yapacağım?
Hoseok'u olmayan bir Taehyung ne yapar?

Burnumu çektim ve boğazını temizleyip ses kaydını başlattım.
"Ben mavi, sen gökyüzü.
Ben deniz, sen dalgası.
Ben beden, sen canı.
Gökyüzü olmayan bir mavi,
Dalgası olmayan bir deniz
Ve
Bedeni olmayan bir can ne işe yarar?
Peki ya Hoseok'u olmayan bir Taehyung ?

Kabullendim artık Hoseok. Dönmeyeceksin biliyorum. Dünde yoktun. Bugünde yoksun. Yarında olmayacaksın. Bıraktım artık beklemeyeceğim. Zaten ölmeyecek miyim ? Ölümüm tümörden değil can acısından olsun Hoseok. Seni seviyorum Bal'ım."

Parmağımı ekranda çektiğimde ses kaydı Hoseok'a gitti.
Telefonu kilitleyip bir kenara attım ve şişenin dibindeki son damla içkiyi de kafama diktiğimde zifiri karanlık odanın içinde rengarenk ışıklar anlamsız şekiller çizmeye başlamıştı.
Şekilleri izleyerek şişeyi sıkıyordum. Dişlerim yerine şişeyi sıkıyordum.

Elimin içinde parçalarına ayrılırken içinde kalan iki üç damla içki etrafa sıçramıştı.

Avucumun içindeki yollarda ilerleyen kanları seyrediyordum.

Hepsi hızla yolun sonuna geliyor ve patlayarak dağılıyorlardı, kimi de yolun sonunda bir uçurumdan atlar gibi avucumdan yere damlıyor ve patlıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Hepsi hızla yolun sonuna geliyor ve patlayarak dağılıyorlardı, kimi de yolun sonunda bir uçurumdan atlar gibi avucumdan yere damlıyor ve patlıyordu. Hepsi sonunda patlayarak yayılıyordu. Hepsinin sonu aynıydı.

Aniden çivi gibi beynime saplanan ağrıyla çığlık atarak başımı sımsıkı tuttum.

"HOSEOOOK!"   Nerdesin tanrının hatası!  Buraya gel aptal!  Sana ihtiyacım var seni gerizekalı! "Buradayım papatyam

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"HOSEOOOK!" 
Nerdesin tanrının hatası!
Buraya gel aptal!
Sana ihtiyacım var seni gerizekalı!
"Buradayım papatyam. Buradayım bitanem. Yanındayım korkma. Seni asla bırakmam merak etme."

Ellerimi bez parçalarıyla sararken konuştu ve ellerimi sardıktan sonra sımsıkı sarılıp kucağına aldı beni. Zar zor açık tuttuğum gözlerimi serbest bıraktım. Zorla kolumu omzuna attım ve kulağına fısıldadım.
"Neden geldin? Bedeni olmayan bir canken mutluydum, neden geldin?"

///

Hoseok'tan

"Günaydın bitanem."
Anlındaki saçlarını çekip öptüm.
"Canın acıyor mu ? Bir yerin ağrıyor mu ?"
Gözleri gözlerimi bulduğunda yutkundu.
"Kalbim acıyor. O da sayılır mı ?"
Sımsıkı sarıldım.
"Ne kadar özür dilesem az biliyorum ama yinede. Özür dilerim Taehyung."
Burnunu çektiğinde ağladığını fark ettim ve yüzünü ellerim arasına alıp yaşları sildim.
"Çok korktum. Çok korkunçtu Hoseok. Bıraktın sandım. Bırakıp gittin sandım."
Boynuma sımsıkı sarıldı.
"Sormayacak mısın ?"
"Hayır sormayacağım. Buradasın ve sağ sağlam yanımdasın ya o şu an bana yeter öğretmenim."
"Kendini yorma, güzelce dinlen kıymetli öğrencim."

Sunday meetings || VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin