Saat çok erkendi daha. Tüm gece Tae kabuslar görmüştü ve ona bakmaktan uyuyamamıştım. Gün yeni doğuyordu. Tae yine kabus görüyordu. Örtüyü avuçladı ve yüzündeki mimikler titredi.
"Hoseok!"
Elini uzatarak yerinden fırlamıştı. Uzattığı elini sımsıkı kavrayıp sarıldığımda şaşırmıştı. Burada olduğumu bir anlığına unutmuştu sanırım. Boynuma sımsıkı sarıldı yüzünü omzuma gömdü.
"Sakın bırakma beni olur mu?"
"Bir sonraki hayatımızda dahi birlikte olacağız."
"Seni seviyorum."
"Bende seni seviyorum TaeTae."6 gün sonra
Tahyung'dan
Biliyorum. Çok az bir zamanım kaldı farkındayım. Ölüyorum. Herkesin gözü önünde eriyip gidiyorum. Kimse bir şey yapamıyor. Hoseok hep boşa sözler veriyor. Hiçbirini tutamayacak. Yanında olacağım diyor ama ölüme meydan okuyamazsın Hoseok ya da Azrail'e rüşvet veremezsin. Ölümü hiçbir şekilde geciktiremezsiniz öğretmenim.
Her gece aynı rüyayı görmekten sıkıldım.
Koca bir sayaç. Geriye doğru gidiyor. Sayaçta sayı attıkça Hoseok bir adım geriliyor. O her bir adım gerilediğinde ona bir adım yaklaşmaya çalışıyorum. Beyazlığa girdiğinde oraya geçemiyorum ve her saniye adım adım uzaklaşıyor benden. En sonunda sayaç sıfırlandığında Hoseok beyazlığın sonundaki uçurumdan düşüyor ve ben her seferinde ağlayarak uyanıyorum."Tae ?"
Parlak ufka dalmış gözlerimi Hoseok'a çevirdim.
"Dalmışsın."
Gülüsedik.
"Evet sanırım."
"Bir sorun mu var Tae ?"
Bulanan midemi es geçemeye çalışarak konuştum.
"Hayır, yok. Yeni bir şey yok. Sadece zamanı yaklaştıkça içimi bir korku kaplıyor Hoseok. Geride bırakacaklarımı düşünmeden edemiyorum. Ben gitti-"
Öptü.
Sürekli her şeye ağlıyordum. Sinirlerim alt-üst olmuştu. Kendim için değildi korkum. Geride bırakacaklarım içindi.
Dudaklarımdan ayrıldığında kızarmış gözlerime baktı.
"Bir daha duymak istemiyorum Taehyung. Benim kıymetli öğrencim ölmeyecek. Sana ölüm yakışmaz çünkü. Bu dünya senin gibi saf, temiz, iyi, güzel kalpli insanlar için dönüyor Tae. Sen ölürsen dünya kim için dönecek ?"
Yanaklarımda süzülen tuzlu suyu parmaklarıyla sildi anlımdan öperken.
"Bu göz yaşları gülmekten aksın, üzüntüden değil."
Sımsıkı sarıldım.
"Sarıl bana"
Oda sımsıkı sarılmıştı. En çokta buydu beni etkileyen. Çok fazla anlamlı bakıyordu, fazla derinden seviyordu, fazla sıkı sarılıyordu. O an ölümü unutuyordu insan. Ölüm yokmuş gibi hissediyordu insan ama var Hoseok. Ve o ensemde Hoseok.
Korkuyorum öğretmenim."Bugün hava çok güzel ve sen yüzmeyi çok seversin öyle değil mi ?"
Gülerek ona döndüm.
"Mayo ?"
Güldü.
"Gece ?"
Utanarak önüme döndüm. Kahkaha atarak elini dizime koydu.
"Utanmış mı benim minik kuşum ?"
Sıkılgan bir bakış attığımda çenemden tutup kendine çekti.
"Utanma."
Burnundan öptüm. Bunu beklemiyordu. Kıkırdadım.
"Gece buluşalım o zaman. Seninle yüzmek eğlenceli olucak."
Gülümsedi.///
Honey: seni bekliyorum bebeğim.
Mesajı gördüğüm gibi yukarı çıkıp üzerimi değiştirdim. Evden çıkmadan önce haber vermesi gerektiğini söylemiştim fakat şimdi haber veriyordu. Onu bekletmek istemiyordum.
Siyah dar pantolon üzerime de siyah V yaka kısa kollu tişört ve koyu yeşil mevsimlik ceket giydikten sonra beyaz ayakkabılarımı giyip sessizce evden çıktım. Babam evden çıktığımı duyar, yada görürse çıkmamı engellerdi.
Güvenliklere gözükmeden yan bahçenin çitlerinden atladım ve yokuş aşağı koşmaya başladım.
"Hoseok?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sunday meetings || Vhope
Fiksi Penggemar"Beni düşünmesi hoştu. İlk defa düşünülen taraf olmuştum. Anne rolünü ilk defa üstlenmiyordum. Bu hoştu. Güzel hissettiriyordu ama fazla alışılmamalıydı. Yoksa gülü koparan olabilirsin... Aşk çok tehlikeydi... Aşk tehlikeli bir oyundu. Rulet gib...