23. Bölüm "Tanışma"

57 9 8
                                    

Hoseok'tan

"Anne?"
"Efendim oğlum ?"
"Bu akşam eve birini getirebilir miyim ?"
"Getir oğlum niye soruyorsun ki ?"
"Şey özel biri."
Kaşlarını çatarak bana döndüğünde kızdığını sanmıştım.
"Sen Taehyung'u aldatıyor musun ?!"
Kahkaha attım ve yaşı gereği yumuşayan yanaklarını sıktım ve sarıldım.
"Anne ya"
Güldüm.
"Taehyung'u getireceğim. Sizinle tanışsın istiyorum. Sizi merak ediyor zaten. Bu akşam ablamla eşini de çağır."
Güldü.
"Ne yapayım ? Ayırt ettiği bir şey var mı ? Yada sevmediği ?"
Biraz düşündüm.
"Kahvaltı dışında hiç beraber yemek yemedik bilmiyorum ki. Kahvaltılarda domates yemiyor o kadar."
"Peki oğlum merak etme hallederim ben sen git işine."
"Hadi akşama görüşürüz."
Evden çıktım ve Tae'ye mesaj attım.

Honey : bugün okula gitmem gerekiyor akşam buluşsak sorun olur mu ?

Anında cevap vermişti.

TaeTae: tamam iyi olur. Kaçta çıkacaksın ?

Honey: akşamüzeri altı gibi falan.

TaeTae: tamam beş buçuk gibi gelirim beraber çıkarız. Hem sana söylemem gerekenler var.

Honey: bi sorun mu var ?

TaeTae: konuşuruz.

Honey: peki bitanem. İyi günler :3

Sadece görüldü atmıştı. Ne oldu ki ? Kesinlikle en azından emoji kullanırdı. Umarım büyük bir sorun yoktur.

Gözlerim kapandığında irkildim ve anında kıkırdama işittiğimde bu sesin kime ait olduğunu biliyordum.
Taehyung...
saatin nasıl geçtiğini fark etmemişim bile.
Ellerini tutup arkamı döndüm.
"Dalmışsın."
Gülümsedim.
"Hoşgeldin."
Sarıldığımda oda sarıldı. "İşlerin bitti mi ? Hava çok güzel çıkalım hadi."
Açık olan kitap, defterleri kapattım ve telefonumla cüzdanımı cebime koyduktan sonra elini tutup odadan çıktım.

"Nereye gidiyoruz Hoseok ? Burası neresi ?"
İlk başta biraz afallasam da sonra doktorun söyledikleri geldi aklıma.
Yakın zamanda olan şeyleri unutması çok normaldir. Unutmuştu. Daha önce benim evime geldiğini hatırlamıyordu...
"Ailemle tanışmak istemiyor muydun ?"
Gülümseyerek yüzüme baktı ve boynuma atladığında belinden kavrayıp sımsıkı sarıldım. Yüzümü boynuna gömerken camdan bizi izleyen annemle göz göze geldik. Onu fark ettiğimi fark edince gülümsedi ve perdeyi kapattı.
"Hadi içeri girelim."
Elini tuttum ve eve doğru ilerledik.

"Taehyung oğlum!"
Ablam yeğenime seslendiğine Taehyung üstüne alınıp arkasına dönmüştü. Gülüp dizine koydum elimi.
"Yeğenime seslendi sana değil."
Ben gülerken  ablamın eşi de -bacanağımda(?)-
Gülmeye başladı ve açıklama yapma gereği duydu.
"Oğlumuzun adını Taehyung koydukta."
Tae gülümsemekle yetindi.

Yemeğe oturduğumuzda annem Tae'nin fazla yabancılık çekmemesi için ayrı ilgi gösteriyordu ama Tae aşırı çekingendi. Geldiğinden beri söylediği sayılı kelimeler vardı uzun cümle bile hiç kurmamıştı.
Jungwoo -ablamın eşi- fazla siyaset konuşan biriydi ve Taehyung'a siyasi görüşleri hakkında sorular soruyordu ama Taehyung hepsinde takılıyordu çünkü siyasetle uzaktan, yakından alakası yoktu. Siyaset sevmezdi Tae.
"Evet de" diye fısıldadığımda kare gülümsemesini sunarak Jungwoo'yu onayladı.
Yemeğe başladığımızdan beri sanki beğenmemiş gibi yemekle bakışıyor çatalla itekleyip duruyordu.
Acaba beğenmedi mi ?
Yada o yemeği sevmiyor mu ?
Elini bacağına koyduğumda bana döndü. Kulağına eğildim.
"Beğenmediysen yemek zorunda değilsin."
Müstesna bir gülüş sergiledi ve fısıltıyla konuştu.
"Sorun yok."
Annem bana kaş, göz hareketleri yapıyordu.
'Noldu ?' Der gibiydi.
'Bilmiyorum.' Dedim ve yemeğime döndüm.

Ablam bulaşıkları makineye yerleştirirken yanına geldim.
"Çok nazik bir çocuk. Nerden buldun bunu ?"
Kahkaha attım.
"Abla o ne öyle kedi sanki nerden buldun diyorsun bide."
Gülmemi kısıtladım.
"Ne biliyim eskiler böyle değildi o yüzden dedim."
"Bankta."
Anlamamış gibi bana baktı.
"Parktaki bankta uyurken buldum."
Bana döndü.
"Ailesi yok mu ?"
Gülümsedim.
"İki kardeşi birde babası var. Annesi öldü."
Üzülmüştü.
"Yakın bir zaman da mı ?"
"İki-üç sene oluyor. Yakın sayılır."
"Anladım. Üzüldüm."
Düşen yüzünü Tae'nin gelmesiyle düzeltti.
"Ne oldu tatlım ?"
"Hiç ne yapıyorsun diye bakmaya geldim."
"Ablamla konuşuyorduk öylesine. Sıkıldın mı ? Gidebiliriz."
Ellerini omzuma koydu ve başını yasladı.
"Hayır mutluyum sıkılmadım. Sadece..."
"Sadece ?"
"İlaçlarımı almayı unutmuşum. Başım ağrıyor."
Ablam hemen atladı.
"Ağrı kesici var veriyim mi ?"
Tae kırmamak için kabul edecekti ama ben engelledim. Ne olur ne olmaz belki zararı dokunabilirdi.
"Ah yok abla onun ilaçları farklı."
Ablam peki anlamında başını salladı ve makineyi kapatıp bize döndü.
"Siz böyle ne tatlısınız ya."
Saçlarımızı karıştırdı. Kıkırdadık.
"Neyse siz konuşun hadi. Hoseok çok durmayın annem merak eder ne konuştuğunuzu." Dedi gülerek. Bende güldüm. Ablam çıkınca Tae'nin beline sarılıp kendime iyice yaklaştırdım.
"Yemekte yemedin. Bir sorun mu var ?"
"Yemekte pimpel baharatı mı vardı ?"
Onayladığımda güldü.
"Kokusundan fark ettim. Alerjim var o yüzden."
Mülayim bir gülümseme takındı. Gözlerinden çok yorgun olduğu anlaşılıyordu.
"Açsın o zaman ?"
"Hayır değilim iştahım yok zaten."
"Biraz duralım çıkarız dışarıda yeriz bir şeyler."
Gülümsedi.
"Cidden gerek yok ama çıksak iyi olacak. Çok yorgunum. Annenin sesi çok yumuşak evde de çok sıcak bir hava var iyice mayıştım uyuya kalmak istemiyorum ayıp olur."
Gülümsedim.
"Uyusan fena olmaz hani."
Yandan gülümsediğimde omzuma vurdu.
"Çok pisliksin."
Anlından öptüm.
"Hadi geçelim."

Annemle sohbet ederlerken ceketinin kolunu yukarı sıvadığında gözüme kolundaki morluklar çarptı. İster istemez kaşlarım çatılmıştı.
Benim yüzümden bir sorun olduğunu anlayan ablam sessizce "ne oldu ?" Diye sordu.
"Tae'nin koluna baksana ?"
Baktığında ağzı açılmıştı.
"Ne oldu ?"
"Bilmiyorum. Yeni."
"Babası mı sence ?"
"Büyük ihtimal. O adamı öldüreceğim."
"Sakin ol."
Tae'nin daha fazla dikkatini çekmeden önümüze döndük.

"Hava serinlemiş."
Ceketine sıkıca sarıldığında kollarımın arasına aldım.
"Koluna ne oldu senin ?"
Direk konuya girdiğimde anlamamıştı.
"Annemle konuşurken gördüm. Kolunda morluk vardı. Ne oldu ?"
Eli refleks olarak koluna gitmişti. Durup elini tuttum ve ceketinin kolunu yukarı sıvayıp kolunu açtım.
Kapatmaya çalıştı.
"Baban mı yaptı ?"
"Jeong'a vuracaktı. Durdurmaya çalışırken yanlışlıkla oldu."
Adım gibi emindim o adamın yanlışlıkla yapmadığından.
Beynini siktiğiminin gerizekalısı.
Anlından öptüm ve başını göğsüme gömdüm.
"Senide kardeşlerini de oradan çıkaracağım demek isterdim ama çok uğraştım Tae. Olmuyor."
Dudaklarını birbirine bastırdı.
"Boşver."

"Annen çok tatlı biriymiş."
Gülümsedim.
"Annene benzettiğini söylediğinde annem çok mutlu oldu biliyor musun ?"
Nazikçe gülümsedi ve elindeki köfte ekmekten ısırdı.
Bana da uzattığında reddettim.
O yesin istiyordum. Zaten doğru düzgün yemek yemiyordu.

Evin olduğu sokağa girdiğimizde tökezledi. Anında sarılıp tuttum.
"İyi misin ?"
Gözlerini zor açık tutuyordu.
"Sana söylemem gereken şeyi unuttum,"
Yutkundu.
Korkuyordum.
Ne söyleyecekti bilmiyorum ama bu durumdayken söylemek istemesi iyice korkutuyordu beni.
"Ameliyatı en yakın zamanda olmam gerekiyormuş tümör çok fazla yayılmış."
Kanayan burnunu sildi.
"Aniden yaptığı baskıyla baş dönmesi ve burun kanaması gibi şeyler olabilirmiş."

Zor açık tuttuğu gözleri kapanmak üzereydi.
"Serbest bırak kendini Tae. Sıkma boşver. Bırak uykunun kollarına kendini. Ben buradayım."
Boynuma sardığı elleri bollaştı ve gözleri kapanmıştı.
Kucağıma alıp onu evine kadar götürdüm.

Yatağına bıraktım ve bu sefer elimi elinden çekmedim. Yine gitme diyecekti biliyorum. Elini bırakmadan ayakkabılarımı çıkartıp yanına uzandım.
"Seni seviyorum Bal'ım."
"Bende seni seviyorum Papatya'm"

Sunday meetings || VhopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin