Kulağımın dibinde çalan alârım ile uyandım. Derse gitmem lazımdı ama uykum vardı. Zar zor kendimi yataktan çıkartıp lavaboya attım. Elimi yüzümü yıkayıp kendime bir kahve hazırladım. Saat on olmuştu dersimde bir saat sonraydı. Kahvemi içtikten sonra hazırlanıp çıktım. Çıkarken gözüm Alperlerin evine kaydı. Güneşlikler kapalıydı daha uyanmamışlardı galiba.
Kulaklığımı takıp yürümeye devam ettim. Sınıfa girdiğim zaman bana olan bakışlar daha farklıydı. Sanırsam kaşımdaki yaradan kaynaklanıyordu. Bakışları göz ardı edip köşede bir yere oturdum.
Ders boyu sizlaya başıma uğraştım. Odaklanmakta sıkıntı yaşıyordum. Dersin bitmesi için dua ediyordum. Ders sonu barınağa gittim. Uzun zaman olmuştu giymeyelim. Görevli beni görünce yanıma geldi. "Hoşgeldin"dedi.
"Hoş buldum."
"Kaşına ne oldu?"
"Küçük bir kaza diyelim."
"Çok geçmiş olsun canım."
"Teşekkür ederim"
"Minik bey nasıl?"
"İyi ya. Keyfi gayet yerinde."
"Çok güzel. Bir ara getir kontrollerini yapalım."
"Yarın getiririm."
"Tamam canım bekliyorum. Ben şimdi yerime döneyim."
"Tamamdır. Yarın görüşürüz."dedim ve barınaktaki kedilerin yanına gittim. Bir iki saat onlarla ilgilendikten sonra barınaktan ayrıldım.
Eve giderken kırtasiyeye uğrayıp istediğim bir kaç kitap aldım. Kulaklığım kulağımda ağır ağır eve gittim. Evin kapısına geldiğimde kapıda bir poşet asılıydı. Poşeti alıp içeri girdim. Poşeti sehpaya bırakıp Bulut'un yemeğini falan verdim. Koltuğa oturup poşeti açtım. İçinde simit falan vardı bir de not.
"Günaydın. Kahvaltı yaparız diye düşündüm ama sanırsam geç kaldım. Başka zamana söz olsun. Afiyet olsun. ALPER"
Bu çocuk bana iyi mı gelecekti. Acaba hislerim beni yanıltıyor muydu? Şimal'e bahsetsem mi bu hisleri? Yoksa zamana bıraksam daha mı iyi? Ben niye bunları düşünüyordum? Kafamdaki bu soruları bir kenara bırakıp koltuğa uzandım. Uzanmam ile uyuya kalmam bir oldu.
Kapının ısrarla çalması üzerine gözlerimi açtım. Saat dokuz olmuştu. Kapıyı açtığım zaman sadece bir paket ile karşılaştım. Etrafa biri var mı diye baktıktan sonra paketi alıp içeriye girdim. Paketin üzerinde isim yazmıyordu. Mutfaktan aldığım bıçakla paketi açtım. İçinde bir kazak vardı. Kazağın kaldırdığım zaman altından bir not ve küçük bir parfüm vardı. Notta "Bu kokuyu unutabilir mısın?"yazıyordu. Parfümün kapağını açıp kokladım. O an kalakaldım. Sinirle paketi falan bir kenara attım ve sinirden ağlamaya başladım. Koltuğun üzerinde duran yastıkları falan sinirden savurdum sağa sola. Duvarın dibine sinip bağıra bağıra ağlamaya başladım. Yeter artık ya yeter...
Tekrar kapı çalınca hızla kapıyı açtım. Yine paketi bırakan gelmiştir diye. Karşımda Alper'i görünce daha fazla ağlamaya başladım. "Eflal ne oldu?"diye sarıldı bana. Yavaşça beni içeriye alıp koltuğa oturttu. Etrafa bir göz attı. "Eflal bana ne olduğunu söyler misin ? O çocuk mu yine?"
"Konuşmak istemiyorum."
"Eflal konuşmaya konuşmaya nereye kadar?"
"Alper geçmişte kalmış bir mesele."
"O zaman niye karşında şimdi bunlar?"derken sesi sinirden yükseldi. Sonra ayağa kalkıp bana bir bardak su getirdi. Sudan bir kaç yudum aldıktan sonra Alper'e baktım. Merak dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Alper cidden konuşmak istemiyorum."dedim.
"O zaman bırak ağlamayı. Sen böyle olunca ben kötü oluyorum."dedi ve başımı göğsüne yasladı. Dudaklarımdan sadece "Teşekkür ederim"lafları döküldü. Alper ise hiçbir şey söylemeden sadece saçlarımı okşayarak beni yatıştırmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Başka Ben
Genç Kurguİnsan gerçekten gördüğü hayatı mı yaşar? Yoksa içinde hapsolduğu hayatı mı? Benim sorunum da bu işte. Ben gerçek ben miyim?