42. FİNAL - PART 1

10.1K 494 213
                                    

"Haberi var mı ?" sesini işiten bedenim buz kesiyor. Titreyen bakışlarımı yerdeki halıdan çekiyorum. Gözlerimi yüzünde gezdiriyorum bir süre. Gözünün altından çenesine kadar uzanan derin bir yara izi görünüyor. Eskiyi anımsamaya çalışıyorum. Çok da zorlanmadan tüm görüntüler zihnime yerleşiyor. Onun, beni zincirle bağladığı görüntüsünü anımsıyorum. Yüzü kusursuz. Tek bir çizik bile bulunmayan yüzü, şimdi derin bir yara izini gözler önüne seriyor.

Ne dediğini kavramaya çalışıyorum. Zihnim çamurlu bir su birikintisi gibi. Düşündükçe daha fazla bulanıyor. Karıştırdıkça derindeki tüm izler gün yüzüne çıkıyor. Ve ben bunun arasından mantıklı bir şeyler arıyorum. Beni neden buraya getirdi ? Ya da Mirza'nın gittiğini bildiği halde neden beni bulmak için uğraştı ? Tüm bu sorular zihnimde dolanıyor. Birbirine sıkı sıkıya bağlı olan soruların birini çektikçe birisi daha geliyor. Ve ardı arkası kesilmiyor.

Gözlerini karnıma sabitlediği için neyden bahsettiğini anlıyorum. Hamile olduğumu fark etmiş olacak ki böyle konuşuyor.

"Mirza'dan değil." sessizce konuştuğumda odada yankı yapan kahkasını duyuyorum. Titreyen bedenim sakinleşmiyor. Ve kasıklarımdan tüm bedenime saplanan ağrılar da geçmiş değil. Korkuyorum. Her zaman olduğu gibi yapabildiğim tek şey korkmak oluyor. Ellerim ya da ayaklarım bağlı olmasa da kaçamayacağımı biliyorum.

Hamileyim. Bu yüzden koşamayacağımı biliyorum. Kapıdan çıktığım anda beni yakalayacakları için bu fikirden çoktan vazgeçiyorum. Onun yerine başka fikirler üretmeye çabalıyorum. Ona saldıramam. Eğer karnıma sert bir darbe alırsam her şey daha kötü olur. Bunu da göze alamıyorum. Tek çaremin onu öldürmek olduğu fikri zihnimde yankılanıyor.

Beni öldüreceğini biliyorum. Gözlerinde Mirza'ya karşı olan saf öfke uzaktan bile belli oluyor. Ve bu beni kullanmaktan çekinmeyeceğinin de kanıtı. Ne zamandır ağladığımı bilmesem de sıcak yaşlar tekrar süzülüyor yanaklarımdan. Gözlerimi üzerine çeviriyorum. Uzun süredir bana bir şeyler anlatıyor. Ama onu dinlemiyorum. Onun yerine bulunduğumuz evi inceliyorum. Beni getirdiği ev fazlaca geniş ve ormanlık bir alanda. Ağaçların odaya düşen siyah gölgelerini görebiliyorum. Ay ışığının yanında, düşük enerjili bir lamba da etrafı aydınlatıyor. Oda, onu göreceğim kadar aydınlık. Ve yüzündeki sinsi gülümsemesini...

Bana inanmadığını belli edercesine kafasını sallıyor. Ellerini, yasladığı koltuktan kaldırıp üzerime eğiliyor. Geri çekilmek istesem de bu imkansız. Zaten gidebileceğim kadar geriye gitmiş bir vaziyetteyim.

Elleri bir anda karnıma dolanıyor. Korkuyla onu ittirmek için çabalıyorum ama başaramıyorum. Güçsüz bedenime karşın çok güçlü kolları var. Dokunuşlarını hissediyorum. Baş parmağını hafifçe karnıma bastırıyor. Canım yanmasa da endişelenmeye devam ediyorum. Mila çok hassas bir bebek. Karnıma her dokunuşumda bunu hissedip bana karşılık veriyor. Şimdi olduğu gibi...

"Bu inanılmaz." şaşkın ifadesini izliyorum. Bebeğimin dokunuşlarını hissediyor ve bu beni korkutuyor. Ona dokunmasını istemiyorum. Hızla ellerinden kavrayıp, üzerimden savuruyorum. Bu onu sinirlendiriyor. Ama umrumda değil. Bana dokunmasını istemiyorum. Pis elleriyle bebeğimi hissetmesi iğrenmeme neden oluyor.

"Mirza'nın bunu hissedemeyecek olması çok üzücü." kanım donuyor. Yerinden ayaklanıp yanımdan geçtiğinde kımıldayamıyorum. Dediklerini düşünüyorum bir süre. Bebeğime zarar verecek. Bunu anlıyorum. Hızla ayağa kalkıp arkama dönüyorum. Eli kapının kolundayken duraklıyor.

"Beni niye buraya getirdin ?" sesimin tonunu kontrol edemiyorum. Biraz çatallaşan sesim kendi kulağıma bile zayıf geliyor. Elini kapıdan çekerek omzunun üzerinden bana bakıyor. Sağ tarafını görebiliyorum. Tekrar gülümsüyor.

DURAKTAKİ KATİL (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin