IV

518 54 4
                                    

Panikle salıncaktan kalktım. Ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Roy her adımda bize daha çok yaklaşırken resmen donup kalmıştım. Diğer çocuklar da aynı şekilde ne yapacaklarını bilemeyerek arkada duruyorlardı.

Birçok soru cevapsız bir şekilde aynı anda zihnimde dolanıyordu.

Roy buraya geldiğinde ne olacaktı? Ne söyleyecekti? Aklında ne vardı? Felix'e nasıl bir açıklama yapacaktım? En kötüsü, Roy ağzından hastalığımla ilgili bir şey kaçırırsa Felix nasıl bir tepki verecekti?

Derinden gelen bir korku tüm bedenimi sardı ve istemsizce Felix'in hırkasını çekiştirmeye başladım. Böyle ani duygu değişimleri bana iyi gelmiyordu.

"Felix," dedim tedirginlikle. "Hadi başka bir yere gidelim."

Felix soru soran gözlerle bana baktı. "Bir saniye, onu tanıyor musun?"

Roy neredeyse parka varmıştı. Telaşım iki katına çıktı. "Felix, lütfen."

Felix sakince onun hırkasını tuttuğum elimi tuttu. "Her şey yolunda Lea."

Cümlesi bu sefer beni rahatlatmakta işe yaramamıştı. Böyle düşünen tek kişi oydu.

Ne yazık ki artık çok geçti. Gidecek olsak bile Roy'un peşimizden geleceğini, bizi yakalayacağını biliyordum. Felix'in hırkasına asılmayı kestim ve kendimi olabilecek her türlü şeye hazırlamaya çalıştım. Bu çok zordu.

Daha birkaç dakika önce Felix'e yalan söylemiştim. Gerçeği öğrenirse bazı şeyler başlamadan bitecekti ve beni en çok korkutan, bugün yaşadığımız o güzel anlardan sonra birbirimizi bir daha göremeyecek olmamız ihtimaliydi.

Onu bugün, yarın ve sonsuza dek görmek istiyordum. Yanımda olduğunu bilmek istiyordum. Ama ondan bir şeyler saklamaya devam edersem bu nereye kadar olabilirdi ki? Belki de en doğrusu ona en başından doğruyu söylemekti. Ama çoktan yalan söyleyerek geri dönülmez bir yola girmiştim.

Kendimden gerçekten nefret ediyordum.

Felix'in birkaç adım arkasında duruyordum. Roy parka çenesi gerilmiş bir şekilde vardığında kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibi atmaya başladı.

Roy birkaç saniye hareket etmeden parkın girişinde dikildi. Ardından göz temasını koparmadan Felix'in yanından geçmeye çalıştı ama Felix onun önüne geçerek engelledi. Gerginlikle yutkundum.

"Çekil," dedi Roy.

Felix rahat bir tavırla omuz silkti. Onun her konuda bu kadar rahat ve sakin olabilmesine hayrandım.

Roy, Felix'ten çok az daha uzundu. Bu avantajını kullanarak onun üzerine doğru eğildi. "Kim olduğun hakkında hiçbir fikrim yok ama Lea ile konuşmam lazım. Şimdi. O yüzden hemen önümden çekil."

Roy tekrar geçmek için bir hamle yaptığında bu sefer Felix onun kolunu yakaladı. "Lea'ya seninle konuşmak isteyip istemediğini sordun mu?"

Roy sabırsızlıkla gözlerini devirdi. Felix'in üstüne daha fazla gitti. "Sen kim olduğunu sanıyorsun?"

Ortamdaki gerginlik elle tutulabilecek bir boyuta ulaşmıştı. Bunu hisseden tek kişi ben değildim. Ortalığın kızıştığını anlayan Jeremy koşarak parka geldi.

"Adım Felix, Lea'nın arkadaşıyım."

"Benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sordu Roy şaşkınlıkla.

Jeremy benimle göz göze gelmemeye özen göstererek ikisinin arasına girmeye çalıştı. "Roy, dostum sakin ol."

Felix'in bakışları birden değişti. "Roy mu?" Yüzünde bir kararsızlık ifadesiyle bana baktı. Ardından Roy'un kolunu bıraktı. Neler olduğunu anlamamıştım.

Felix'ten kurtulan Roy hemen yanıma geldi. "Lea, burada neler oluyor?"

Cevap vermedim. Daha birkaç saat önce bana acıyarak bakan bu çocuk beni başka biriyle gördüğünde böyle bir tepki gösteriyordu. Dengesizin tekiydi.

"Lea, lütfen konuş."

Sessiz kalırsam hiçbir sonuca ulaşamayacağımızı anladım. Bu yüzden yavaşça başımı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım. "Konuşacak bir şey yok, Roy." Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki ben bile zor duymuştum. "Lütfen git."

Konuştuğum an Roy'un yüzü yumuşadı. "Lea," dedi. "Bu çocuk da kim?"

Bakışlarımı toprak zemine çevirdim. Gözlerinin içine bakmak zor geliyordu. "Artık seni ilgilendirmiyor, değil mi?"

Roy bana doğru iki adım attı. Bir şey söylemek istiyor ama çekiniyor gibiydi. Kaşlarını çatarak konuştu. Sesini oldukça kısık tutmaya özen göstermişti. Kimsenin duymasını istemiyor gibiydi.

"O biliyor mu?"

Sorusu kalbimin derinliklerine dokundu. İçimde tarif edemediğim garip bir duygu kabardı. Pişmanlık, hüzün, suçluluk... Tüm bunları barındıran bir duyguydu bu.

Neyden bahsettiğini anında anlamıştım. Ama ona cevap vermedim. Gözlerimi kapattım ve içimden kendime o sözleri söyledim.

Her şey yolunda.

Bu dün Felix'in bana söylediği ilk şeydi. Tanışalı henüz yirmi dört saat olmuştu ama onunla birlikteyken farklı hissediyordum. Beni mutlu ediyordu. Felix bana iyi geliyordu.

Ama diğerleri... Roy ve çocuklar, onlar bana kendimi kötü hissettirmekten başka ne yapıyordu? Benimle göz göze gelmekten bile kaçınan insanlar bana nasıl iyi gelebilirdi?

Ve Roy, tüm olanlardan ve yaptıklarından sonra bana bunları hangi yüzle sorabiliyordu?

Bana karşı olan bu tavırlarına daha ne kadar katlanacaktım? Daha ne kadar kendi kendime üzülecek, bir köşede sessizce ağlayacaktım?

O an bir karar verdim. Geçmişe bağlı kalarak hayatıma devam edemezdim. Onları geride bırakmalıydım. Beni daha fazla üzmelerine izin vermemeliydim.

Yeni bir sayfa açmalıydım.

Başımı kaldırdım. Tüm cesaretini topladım ve içimde bir şeylerin kopmasına neden olan o cümleyi söyledim.

"Roy, lütfen bir daha benimle hiçbir şekilde konuşma." Yüz ifadesi anında donuklaştı. "Bana bakma, yaklaşma, hiçbir şekilde benimle iletişime geçmeye çalışma. Seni daha fazla etrafımda görmek istemiyorum."

Birkaç saniye boyunca hiçbir tepki vermedi. Ardından vücudunu dikleştirdi ve geriledi. Onu okumak çok zordu. O kadar ifadesiz bakıyordu ki ne hissettiğini anlayamıyordum. Emin olduğum tek şey böyle bir şeyi beklemediğiydi.

Benim için söylemesi çok zor şeyler söylemiştim ama tuhaf bir şekilde rahatlamış hissediyordum. Bu sonsuza dek süremezdi sonuçta. Artık bir şeyleri kendi içimde bitirme vakti gelmişti. Takılıp kaldığım şeylerden kurtulmalıydım.

Geçmişi bırakmalıydım. Yeni bir sayfa açmalıydım.

Kendimi zorlayarak ona sırtımı döndüm. Aceleyle bankın üstündeki çantamı aldım ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım. Adımlarım her seferinde hızlanıyordu.

Parkın dışına çıkmak üzereydim ki arkamdan gelen adım sesleri duydum. Roy olduğunu düşünerek arkama bile bakmadım ama gelen Felix'ti.

Bana sarıldı. Ayaktayken başım onun tam göğsüne geliyordu ve kalp atışlarını duyabiliyordum. Bu çok güzeldi.

Omuzlarımdan tutarak beni geri çekti ve gözlerimin içine baktı. Nasıl hissettiğimi tartmaya çalışıyor gibiydi. En sonunda konuştu. "Hadi başka bir yere gidelim."

Eli omzumdan aşağı kaydı ve elimi buldu. Parmakları parmaklarıma kenetlendi. Birlikte el ele yürümeye başladık.

Felix yanımda olduğu sürece Roy ve diğerleri umrumda bile değildi.

FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin