V

545 50 7
                                    

Yol boyunca tek kelime konuşmadık.

Bana Roy'un kim olduğunu, aramızda ne geçtiğini, neden üzgün olduğumu veya neden ağladığımı sormadı. Bunun için ona gerçekten minnettardım.

Felix beni deniz kenarında sevimli bir yere getirmişti. Etrafta birkaç küçük ağaç vardı. Bu tarafa daha önce hiç gelmemiştim. Aslında hastaneye oldukça yakındı.

İskelede otururken hala konuşmuyorduk. Saat iyice ilerlemişti ve hava soğumaya başlamıştı. Denize karşı esen rüzgâr da ısınmama pek yardımcı olmuyordu.

Bacaklarımı kendime doğru çekmiş, kollarımı kenetlemiş bir şekilde oturuyordum. Felix yanımdaydı. Sessiz bir şekilde denizi izliyordu. Ona ayak uydurarak dalgaları ve uçan kuşları izlemeye başladım. Kendimi kaptırmam uzun sürmedi.

O kadar yoğunlaşmıştım ki ne kadar zamandır orada oturduğumuzu bilmiyordum. Hastalığım sebebiyle bu dalgınlıklar sık sık oluyordu.

Felix'in hırkasını omuzlarıma örtmesiyle kendime geldim. Üşüdüğümü anlamıştı.

"Buna gerek yok," dedim. "Sen üşüyeceksin."

Üzerinde sadece tişörtü kalmıştı, buna rağmen rüzgârdan etkileniyor gibi görünmüyordu. Bir bacağını kendine doğru çekti ve bana bakarak gülümsedi. "Sorun değil, o kadar kolay üşümüyorum."

Gülümseyerek hırkasına iyice sarıldım. Hırkanın üstündeki kokusunu alabiliyordum.

Aradan bir süre daha geçti. "Bir şey sormayacak mısın?" diye sordum. Sessizlik beni rahatsız etmeye başlamıştı.

Omuzlarını silkti. "Anlatmak istediğinde anlatırsın. Seni hiçbir şeye zorlayamam."

Ona bir açıklama borçlu olduğumu düşündüm. Bugün birden fazla şeye şahit olmuştu. Onun bazı şeyleri bilmesini istiyordum. Söyleyebileceklerimi kafamda ayıkladım, derin bir nefes aldım ve anlatmaya başladım.

"Roy, benim eski sevgilim," dedim sessizce. "Diğerleri de eski arkadaşlarım Arnold, Sasha ve Jeremy. Geçmişte yaşanan bir olay yüzünden arkadaşlığımızı bitirdiler. Tıpkı Roy'un yaptığı gibi."

Ona anlattım. Benimle konuşmalarını, benden nasıl kaçmaya başladıklarını, benim yanımda görülmekten nasıl utandıklarını... Anlattığım süre boyunca beni dikkatli bir şekilde ilgiyle dinledi. Yine de ona hastalığımdan bahsetmedim. Bir gün nasıl olsa öğrenecekti, bunu sonsuza dek saklayamazdım. Ama öğrendiği günün bugün olmasını istemiyordum.

"Tüm bunlara rağmen onlara kızmadım, durumu anlayışla karşıladım." Bakışlarımı bulutlu gökyüzüne çevirdim. "Ama bir süre sonra yalnızlık çok ağır gelmeye başladı. Dayanamaz hale geldim. Kendimi tutamamaya ve ağlamaya başladım. Saçma, değil mi?"

Felix derin bir nefes verdi. "Hayır, saçma falan değil." Ona doğru baktığımda göz göze geldik. Kahverengi gözleri yine oldukça derin bakıyordu. "Asıl senin gibi harika bir insanla ilişkilerini kestikleri için onların yaptığı saçmalık." Bakışlarını tekrar denize çevirdi. "Sana söz veriyorum Lea, bir daha asla yalnız kalmayacaksın. Ben daima senin yanında olacağım."

Sözleri beni o kadar mutlu etmişti ki söyleyecek bir şey bulamıyordum. Yanaklarım ısınmaya başladı. Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu.

İyi ki onunla tanışmışım dedim içimden.

"Teşekkür ederim, Felix."

İlerleyen dakikalarda Felix bana kendinden, arkadaşlarından ve ailesinden bahsetti. Onun hakkında bir şeyler öğrenmek, onu daha yakından tanımak beni mutlu ediyordu. Onunla ilgili her şey beni mutlu ediyordu.

Bir süre sonra hava karardı ve geç olduğunu düşünerek yürümeye başladık. Ne kadar itiraz etsem de beni eve bırakmak konusunda ısrar etti. Teklifini kabul etmek zorunda kaldım.

Evime varmamız yarım saat sürmüştü. Yürüyüş ve temiz hava bedenime iyi gelmişti. Aynı zamanda birine içimi dökmüş olmanın rahatlığı da vardı üzerimde. Her konuda hafiflemiş hissediyordum.

Evimin önünde durduk. Ne yapacağım konusunda kararsız kalmıştım. Sadece hoşçakal diyerek eve mi girmeliydim, yoksa ona sarılmalı mıydım? Açıkçası ona sarılmak istiyordum.

Yine bir ikilemden beni kurtaran Felix oldu. Yanıma geldi ve kollarını bana doladı. Mutlulukla kollarımı onun iri gövdesine sardım. "Bugün senin için zor bir gündü, biliyorum. Ama Lea, sen gerçekten hayatımda gördüğüm en güçlü kızsın." Geri çekildi. "Artık üzülme. Ağlama. Seni ağlarken görmek... Çok kötü hissettiriyor."

Buruk bir gülümsemeyle başımı salladım. "Hoşçakal, Felix."

Yavaş adımlarla bahçe kapısından içeri girdim. Evin kapısını açtım ve tam gireceğim sırada Felix bana seslendi. "Lea!" O tarafa baktım.

Koşar adımlarla yanıma geldi. Yüzünde ilginç bir ifade vardı. Yanakları kızarmıştı. Onu ilk kez böyle görüyordum.

Ellerini gerginlikle pantolonun ceplerine soktu ve sallanmaya başladı. Ağzı birkaç kez bir şey söylemek için açıldı ama hemen sonra söylemekten vazgeçmiş gibi geri kapandı. Merakla bekledim.

"Acaba," diye söze başladı. "Yani sormak istediğim... Bana telefon numaranı verir misin?"

Sorusu karşında şaşkınlığımı gizleyemedim. Ama hemen sonra gülmeye başladım. Bunun için bu kadar heyecanlanması hoşuma gitmişti.

"Tabii ki." Rahatlamış bir şekilde gülümsedi. Uzattığı telefonu alarak numaramı kaydettim ve ona geri verdim. Ardından beni aradı.

"Bu da benim numaram," dedi. "İstediğin an mesaj atabilir veya arayabilirsin." Telefonumdaki numaraya mutlulukla baktım. "O halde yakında görüşürüz."

"Görüşürüz," dedim.

O bahçe kapısından geçip yavaşça uzaklaşırken onu izledim. Birkaç metre sonra arkasını döndü ve son kez el salladı. Gülümseyerek kapıyı kapattım.

Mutluluktan öleceğimi hissediyordum.

Anneme kısa bir açıklama yaptıktan ve bir şeyler atıştırdıktan sonra üst kata çıktım. Pijamalarımı giyecekken üzerimde hâlâ Felix'in hırkasının olduğunu farkettim. Ona geri vermeyi unuttuğum için kendime kızdım. Zavallı çocuk dışarıda donacaktı.

Ama garip bir şekilde hırkası bende kaldığı için mutluydum da. Bu onu tekrar görebileceğim anlamına geliyordu.

Hırkayı düzgün bir şekilde astıktan sonra yatağıma girdim. Telefonuma bir mesaj geldi.

Felix: İyi geceler.

Gülümseyerek gözlerimi kapattım, uykuya dalmam uzun sürmedi. Bugün, hayatımın en uzun günü olmuştu.

Sonrasında Felix'i görmeden birkaç gün geçti. Bu süre içinde sürekli mesajlaştık. Birkaç defa telefonda bile konuştuk. Konuştuğumuz belli bir konu bile yoktu. Sadece birbirimizin sesini duymak istiyorduk. Hastanede oldukça yoğundu, bu yüzden fazla konuşarak onu işlerinden alıkoymak istemiyordum.

Günlerim eskisi gibi geçiyordu. Her zamanki gibi erken kalkıyor, okula gidiyordum. Eskisinden farklı olan şey okuldaki durumumdu. Artık yere bakarak yürümüyor, insanlardan uzak durmaya çalışmıyordum. Yalnız kalmak eskisi kadar kötü hissettirmiyordu çünkü yalnız olmadığımı biliyordum. Felix her saat mesaj atıp bunu bana hatırlatmış oluyordu.

Çocukların bana karşı olan tavrı aynıydı, onlardan farklı olarak Roy'u sürekli beni izlerken yakalıyodum ve bu rahatsız ediciydi. Bazen yanıma yaklaşıyor ve bana seslenecek gibi oluyordu. Her seferinde onu görmezden geliyor, tek kelime etmeden yanından geçip gidiyordum.

Onunla konuşmak istemiyordum.

Cuma günü okuldan çıktığım gibi telefonum çaldı. Ekrana baktığımda Yüzümde bir gülümseme oluşmasına engel olamadım.

Felix arıyordu.

Heyecanla açtım. "Merhaba Felix."

"Merhaba Lea!" Telefonun diğer tarafından gülümsediğini hissedebiliyordum. "Acelem var o yüzden kısa keseceğim. Bu akşam boş musun? Umarım boşsundur çünkü seni arkadaşlarımla tanıştırmak istiyorum."

FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin