XV

453 38 5
                                    

Her şey bitti.

Üstümde devasa bir taş varmış gibi hissediyordum. Ağır. Kollarım ve bacaklarımı hareket ettirmek bir yana, gözlerimi bile açamıyordum. Biri kafamın içine bir kaşık sokmuş ve içindeki her şeyi karıştırmış gibiydi. Birkaç saniye içinde bilincim yavaş yavaş gelmeye başladı.

Henüz tam olarak kendime gelmemiştim ama etrafımdaki her şeyi duyuyordum. Tüm o boğuk konuşma seslerini, yerden kaldırılan kırık porselenlerin birbirine sürttüğünde çıkardığı sesi, Felix'in sakin nefes alış verişini... Sonra hissetmeye başladım. Felix elimi sımsıkı tutuyordu. Parmaklarını parmaklarıma sanki bir daha hiç bırakmayacakmış gibi kenetlemişti. Elinin sıcaklığı ve Felix'in yanımdaki varlığı kalbimi ısıttı. Kendimi onun elini sıkmaya zorladım. Yanımda olduğu için ona teşekkür etmek istedim. Olmadı. Ama parmaklarımı hareket ettirmeyi başardım. Sonrasında bu hareketimi fark etmiş olacak ki, kulaklarımı Felix'in yumuşak sesi doldurdu.

"Lea, beni duyabiliyor musun?"

Yutkundum ve gözlerimi yavaşça açtım. Başta görüşüm bulanıktı ama birkaç saniye sonra her şey netleşti ve onu gördüm. Son birkaç haftadır hayatımda çok büyük bir yer edinmiş olan sarı saçlı çocuk, gülümseyerek bana bakıyordu. Onu bu şekilde gülümserken görünce neredeyse ben de gülümseyecektim.

Sonra birkaç dakika önce yaşanan her şey, yeniden yükleme yapılıyormuşçasına zihnime süzüldü. Sasha, baş dönmesi, masa örtüsünü çekmemle her şeyin havada uçması, yere serilmem...

Etrafımız, insanlardan oluşan bir çemberle sarılmıştı. Bana korku ve şaşkınlık dolu gözlerle bakıyorlardı. Az önce olan şeylere şahit olduktan sonra böyle davranmaları oldukça doğaldı aslında. Ama yerdeki kişi için, ki bu kişi bendim, kendisine yöneltilen tüm bu bakışlar altında sakin kalmak pek mümkün değildi.

Özellikle de farklı hisler beslediğim birimin karşısında bu durumda olmak korkunçtu.

Her şey bitti.

Panikledim. Kalbimi büyük bir dehşet ve korku kapladı. Ağlayacak gibiydim. Ağlamak istiyordum. Hayatımın en korunç saniyelerini yaşıyormuş gibi hissediyordum.

Tüm o korkunç şeyleri tekrar yaşayacaktım. Tekrar terk edilecek, tekrar yalnız kalacaktım.

Gerçekler zihnime akın ettiğinde görüşüm bu sefer gözyaşlarım yüzünden bulanıklaştı.

Elimi hareket ettirebildiğimi fark ettiğimde Felix'in elini sıktım. Derinlerde bulduğum sesimle ona seslendim.

"Felix..."

Felix hâlâ gülümsüyordu. Boştaki eliyle gözümden süzülen bir damla yaşı sildi.

Ne yapıyordu?

"Daha iyi hissediyor musun?"

Zorlukla başımı salladım.

"O hâlde artık buradan gidebiliriz."

Felix beni önce kollarımdan tutarak yerde oturttu, sonra da havaya kaldırdı. Ona ayağa kalkarak yardımcı olmak istediysem de bacaklarımda o gücü bulamadım. Kalabalıktan esmer ve kalıplı bir genç beni kucaklaması için Felix'e yardım etti. O an, yapabildiğim tek şey olduğu için kollarımı Felix'in boynuna doladım. Yüzümü boynuna gömdüm ve kokusunu içime çektim. Felix'in kollarında olmak, bir masalın içindeymişim gibi hissettiriyordu.

Birlikte o şekilde lokantanın kapısından çıktık. Felix arabaya doğru yürürken arkamızdan ayak sesleri geldiğini duydum.

"Bekle bir saniye!"

FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin