XII

476 40 2
                                    

Felix'in dediği gibi yol yaklaşık yirmi beş dakika sürmüştü.

Arabada sürekli sohbet etmiş, birbirimize bir sürü şey anlatmış, bazen de kahkahalarla gülmüştük. Onunla konuşmayı gerçekten özlemiştim.

Bana okulumun nasıl gittiğini sormuştu, ben de ona Roy'la aramızdaki konuşmadan bahsetmiştim. Her şeyi açık bir şekilde anlatmamıştım; Roy'un benden ayrılmak için geçerli bir sebebi olduğunu ve şu an ilk zamanlardaki gibi yakın arkadaş olduğumuzu söylemiştim.

Ona epilepsi hastası olduğumu söylediğimde neler olacağını hâlâ kestiremiyordum. Bu yüzden şimdilik bilmemesi benim için en iyisiydi.

Ben Roy'la olanları anlatırken Felix beni sessizce dinlemiş, en sonunda da gülümseyerek "Önemli olan senin mutlu olman," demişti. "Sen mutluysan bir sorun yok."

Doğduğu kasaba, Glowworm, oldukça sevimli, köy gibi bir yerdi. Etrafta çeşitli ağaçların oluşturduğu küçük koruluklar vardı. Baharın tam anlamıyla gelmesiyle çiçekler açmış, manzara olarak oldukça hoş bir görüntü oluşturmuştu.

Burası garip bir şekilde bana tanıdık geliyordu. Bu manzarayı bir resimde veya bir tabloda görmüş gibiydim ama nerede olduğunu bir türlü çözemiyordum.

Gözlemlediğim kadarıyla kasaba fazla kalabalık değildi ve insanlar eski tip bahçeli villalarda yaşıyordu. Şehirden farklı olarak bu kasaba her şeyiyle doğaldı.

"Burası çok güzel," dedim hayranlıkla. Felix bana gülümseyerek karşılık verdi ve bir tatlı dükkanının önünde arabayı durdurdu.

"Hadi," dedi arabadan inerken. "Tanışmanı istediğim bazı kişiler var."

Birlikte tatlı dükkanına yürüdük ve Felix kapıyı açtı. İçeride masaları silen bir garson ve gazete okuyan yaşlı bir adamdan başka kimse yoktu.

Felix gülümseyerek elini omzuma getirdi ve birlikte içeri girerek bir masaya oturduk. Çok geçmeden garson elindeki temizlik bezlerini bırakarak yanımıza geldi.

"Hoşgeldiniz!" Cebinden çıkardığı not defterini açtı ve kalemini hazırladı. "Ne alırdınız?"

Felix başını kaldırarak siyah saçlı garsona gülümsedi. "Ben, eskiden beraber yediğimiz o elmalı kurabiyelerden istiyorum. Hani şu annenin yaptıklarından."

Garson kaşlarını çatarak bakışlarını Felix'e çevirdi. Bir süre öylece ona baktı ve ardından gözlerini irileştirerek "Aman Tanrım," diye fısıldadı. Yüzünü bir gülümseme kapladı ve heyecanla konuştu. "Dostum, gerçekten sensin!"

"Merhaba Robert!" Felix kahkaha atarak ayağı kalktı ve sarıldılar.

"Seni görmeyi hiç beklemiyordum!" dedi Robert şaşkınlık içinde. "Bir yıldır Growworm'a gelmiyorsun!" Ses tonu azarlayıcıydı.

"Gelmeyi çok istedim Rob, gerçekten. Ama üniversiteye başladığımdan beri dışarı çıkacak zamanı zor buluyorum."

Robert tekrar Felix'e sarıldı. "Seni gerçekten özledim, dostum. İyi ki geldin..." Aradan geçen duygu dolu saniyelerden sonra Robert içeriye doğru bağırdı. "Anne! Felix geldi!"

Saniyeler sonra mutfaktan önlüklü, şirin bir kadın çıktı. "Robert, şaka yapacak zaman değil..." Bakışları Felix'i bulduğunda kadının gözleri şaşkınlıktan irileşti. "Ah, Felix!" Yüzünü bir sevinç ifadesi kapladı ve koşar adımlarla yanımıza geldi. Felix'e adeta onu boğacakmış gibi sımsıkı sarılırdı. Bu sevimli görüntüye karşı gülümsemeden edemedim.

Felix gerçekten sevilen bir insandı.

Üçü birkaç dakika özlem giderdikten sonra önlüklü kadın bana döndü. "Bu tatlı kız da kim, Felix?"

FelixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin