ARKADAŞ

128 83 12
                                    

  Ertesi gün boğazımda bir acıyla uyandım. Dün ıslandıktan sonra hastalanmam normaldi. Asuman'a da dünden sonra hastalığı geri dönmüştü. Bu sefer bir günde iyileşecek kadar hafif değildi. İçten içe sevinsem de sona yaklaştığımızı biliyordum. Bir gün iyileşecekti ve kendi evine gidecekti. Kalmak için bir nedeni yoktu ki. 

 Simsiyah saçları yastığının kenarından sarkıyordu. Gözleri kapalı, kirpikleri tane tane dizilmişti. Hastalığından dolayı solmuş yüzüne, yine hastalığından dolayı çıkan ateşinin neden olduğu kırmızı yanaklar renk getirmişti. Odaya girdiğimde kapının çıkardığı sesle beraber yeşil gözlerini araladı. Tane tane dizilmiş kirpiklerinin arasından yemyeşil gözleri göründü. Elimdeki kuşburnu çayını baş ucundaki komodine koydum. Keşke seni dinlemeseydim, dedim. Hasta olmazdın o zaman. İyi ki seni dinlemiştim aslında. Kemikleşmiş yalnızlığımı kırmıştım çünkü varlığınla. Kahvaltı yaptıktan sonra tekneyle açılmak, alışverişe gitmek, çiçekleri sulamak, yatağımı toplamak gibi planlar da seninle beraber gelmişti. Normal insanlar gibi yaşıyordum birkaç gündür.

  "Teşekkür ederim," dedi. "Bana böyle davranıyorsan tanıdıklarına nasıl değer veriyorsundur, kim bilir.." diye devam etti. Kimsem yok, diyemedim. Yine dişlerim parmaklık, dudaklarım tel örgü olup kelimeleri ağzımdan çıkarmama izin vermedi. Uzun zamandır bu sahil kenarındaki evde tek başıma yaşıyor ve kimseye değer vermiyordum. Yalnız Azra'yı düşünüp, onu çiziyor, onu bekliyordum. Ara sıra tekneyle açılıp derin sularda onu arıyordum, bazense evin kapısında oturuyor dalgaları izliyordum. Herhangi bir dalgayla gelirdi belki. Cansız da olsa bedeni, en azından bir mezarı olurdu onunla konuşacağım. Şu hal ile kendi kendime konuşmaktan başka bir şey olmuyordu, kafamın içindeki mezarlıkta kendi kendime konuşmaktan başka... Kafamın içinde yüzlerce mezar var ve hepsi sana ait, defalarca içimde öldürdüğüm..  Zihnimde yüzlerce mezarı varken yeryüzünde tek bir mezarı olmaması onu beklememe nedendi. Hem mezarı olursa yanında uyuyabilme ihtimalim de olacaktı. 

 Dışarıda yağmur damlaları teker teker yeryüzüne inmeye devam ederken pencerenin önünde kuşburnu çaylarımızı yudumladık. Asuman pencereye dönük, tekli koltukta bağdaş kurmuş oturuyordu ve ben pencere önü mermerine yarı ona dönük bir şekilde yaslanmıştım. Bana ailemi sordu, onlarla görüşüp görüşmediğimi. Görüşmüyoruz uzun zamandır, dedim. Nedenini sormadı. Öyle her şeye burnunu sokmaz, yüzeysel cevaplarla yetinirdi ama ben nedenini de açıklamak istedim ve devam ettim konuşmaya.

"Ailem hiçbir zaman Azra'yla olmamı istemedi. Azra benden çok üzülürdü buna. O gittikten sonra ailem de suçluydu gözümde. Belki de Azra benimle mutlu olmayı imkansız gördüğünden gitmeyi seçmişti ve bu imkansızlık ailemden kaynaklıydı. Sadece amcamla görüşüyorum." deyip devam ettim.

"Amcam tek başına ailem oldu. Sanki onun oğluymuşum gibi ilgilenir benimle. Bir tanısan sen de çok seversin."

  "Bana kalırsa hala hayattalarken sırt çevirme onlara."   

 Onun annesi ve babasını kaybettiğini biliyordum ama yaşayıp yaşamayan herhangi bir kardeşi olup olmadığını bilmiyordum. Sordum. Evli bir ablası varmış ve bir de dayısıyla görüşüyormuş.

"Dayım da tek başına benim ailem. Sanki onun kızıymışım gibi.." devam etti. "Annem öldükten sonra daha çok bağlandı bana." 

 Aile diye bir kavram vardı. Kimlerin bu grupta bulunacağını seçemezdik. Uyuşmazlıklar da bundan oluşurdu zaten. Belki aynı ortamda olsak dönüp tanışmak istemeyeceğimiz kişilerle aynı evde yaşardık, aile derdik. Hayatımızın başlangıç kısmında bu kişiler vardı fakat bir kısımdan sonra o tanışmak için delirdiğimiz kişilerle devam ederdik yola. Ve kendi yeni ailemizi oluşturur, bizi seçmeden dünyaya gelen yavrularımızla kendi yolumuzun sonuna ilerlerdik. Şimdi benim yeni ailem olacak kişi gitmişti ve ben başkasıyla aynı hisler ve isteklerle bir aile kurmayı isteyebilecek miydim? Verebileceğim tüm sevgiyi ona vermiş ve düşüncelerimi onda kilitlemiştim. O olmadan bile onu sevebilecek ve sürekli onu düşünebilecek kadar bağlıydım ona. Hayatımın geri kalan kısmını bir yıkıntı olarak yaşayacak gibi hissediyordum. Kalbim de ölmüş ve sadece sevgi değil mutluluk ve heyecan gibi hisler de yok olmuştu. İmkansızdı artık gözümde bu tür yaşamsal şeyler. 

KIRIK HİKAYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin