GELEN TEHLİKE

13 6 1
                                    

Tom, ormana girmiş Srina ve babasını arıyordu. Orns köyünden geldiklerini biliyordu. Bu yüzden o tarafa doğru etrafına bakarak gidiyordu. Orns köyü Atis dağının 200 km altında kalıyordu. Eğer yayan olarak çıktılarsa oraya sağ salim varmalarının imkanı yoktu. Tallen şehri ile düşünürsek yaklaşık 321 km mesafe vardı. Kesintisiz at sürüşü ile bu 2 günü bulabilirdi. Eğer kesintisiz bir yol olsaydı yarım gün bile sürmezdi. Ama dereyi ağaçların sıklığını düşünürsek 2 gün de varabilirlerdi. O da kesintisiz durumda. Tom bunları düşünürken bir yandan da etrafına bakarak arıyordu. Onlara seslenmek istiyordu ama orman pek de güvenli değildi.

Bu sırada bir kız sesi duydu. " Yardım edin!" diye bağırıyordu. Sesin geldiği bölgeye hızlıca gitti. Yerde siyah pelerin için de birini gördü. Boyu baya uzundu. İnsan olmadığı belliydi. O yüzden fazla yaklaşmadan:

- İyi misin?

Diye sordu. Tam bu sırada yerdeki ayağa kalkarak:

- Sonunda geldin. Endroy'un oğlu Tom Tallen. Söylesene neden sen değil de amcan yönetiyor krallığı? Yoksa hakkında söylenenler kadar güçlü değil misin?

- Sende kimsin?

- Cidden mi? Beni tanımadın mı? Buna üzüldüm işte.

- İlkkez görüyorum seni. Ayrıca neredeyse ağaçlar kadarsın senin türün ne?

- Ben türümün eşsiziyim. Ben bu diyarın gerçek sahibiyim Tom.

Tom biraz anlamış bir şekilde hafif geriye çekilerek:

- Sen, sen Ankour musun?

Ankour kafasını öne doğru indirerek:

- Geç de olsa aferin insan.

- Beni neden buraya çektin?

- Evet haklısın az kalsın unutuyordum. Sefil kısa hayatında sana en cazip teklifi yapacağım. Benimle çalışcaksın. Bende sana Tallen Krallığını bırakıcam. Ama artık Tallen Krallığı da bana bağlı olacak. Hakkın olan krallığı sana vereceğim.

- Evet. Daha karanlık ve korku içinde. Söylesene o zaman ben kral mı olacağım? Yoksa senin kuklan mı?

- Ben sana tercihini sundum insan. Sadece sana. Bu arada yanlış yere gidiyorsun. Aradığın kişiler Atis dağına doğru gitti. Onlara dokunmadım çünkü seninle ilgilenmem lazım. Ama dağ adamlarım ile kaynıyor.

Tom son cümleden sonra hemen hızlıca atına binere Atis dağına doğru gitmeye başladı.

Dağ'a yaklaşmıştı hava hafif aydınlanmak üzereydi. Dağ'ın eteklerine vardığında kimseyi halen görememişti. Demek ki at almışlardı." At ile o kaleden nasıl çıkmışlardı acaba?" Mağaraya da bakmak istedi. Mağaranın başına geldiğinde içeri de Srina ve babasını gördü:

- Oh, Srina neden kaçtınız? Bütün ormanı geçtim sizin için.

- Biz köye gidecektik. Haber vermek için. Ama yolda siyahlı birisi köye şimdi gidemezsiniz mağarada dinlenin sonra devam edin dedi. Bizde önce buraya geldik.

- Peki ya mağara ? Hiç bir şey görmediniz mi?

- Ejderhayı diyorsan bizi kurtaran o oldu. Biz dağa yaklaşırken Troslu yaratıklar önümüzü kesti. Tam bizi öldüreceklerken ejderha geldi ve bizi kurtardı.

- Şimdi nerede?

- Bilmiyorum. Bekleyin dedi ve gitti.

- Tamam hadi şehre dönelim. Savaş başlayacak. Artık herkesin haberi var. Bütün herkese haber yollandı. Büyücüler söylemişler.

Srina ve babası ayağa kalkıp tam çıkacakken, ejderha geldi:

- Tom Tallen. Demek yine buradasın. Yine ne için geldin?

- Bu iki arkadaşımı şehre geri götürmek için geldim. Savaş başlıyor. Dışarıda kimsenin kalmaması gerek.

Tam bu sırada Srina söze girerek:

- Peki sen Gizyarto? Neden bize yardım etmiyorsun? Seninle kazanma şansımız çok daha yüksek.

Herkes ejderhaya bakarken o bir anda:

- Dağın altı tehlikeli. Troslular beni gözetlemek için etraftalar. Giderken dikkatli olun.

Herkes mağaradan ayrılırken en son Srina'nın babası ejderhaya yaklaşarak:

- Savaş kaybedilirse, diyardaki her canlı kaybeder. Bu karanlık hepimizi içine almaya geliyor.

Srina'nın babası da en son mağarayı terk ettikden sonra mağaranın biraz uzağındaki ağacın oradan mağarayı izleyen Ankour:

- Savaşa gircek misin göreceğiz Gizyarto. Ama girsen de girmesen de senin için planlarım hazır. Bu sefer yine ejderhalar beni engelleyemeyecek.

ATİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin