Hava kapalı ve yağmurluydu. Yağmur adeta toprağı dövüyordu. Burası genelde rutubetli ve yağışlı bir yerdi. Herenor. Krallığın uçurumdaki kalesi siyah taş duvarlardan yapılmıştı. Kale resmen Ankour'un ikinci kalesi gibiydi.
Tabi ki diğer krallıklar Herenor'un karanlık tarafta olduğunu sezebiliyor o yüzden fazla yanaşmıyorlardı. Lakin son savaşta yapılan anlaşmaya göre krallıklar birbirleri ile bir daha ne olursa olsun savaşamazlardı. Son günlerde Herenor bu anlaşmayı her ne kadar bozsada buna sadık olmaya çalışanlar vardı.
Herenor kralı Philip mahzenlere doğru iniyordu. İndiğinde Jkinya'nın prenslerinin mahsenlerde beklediğini görünce gülmeye başladı:
- Hahah! İşte bu! Jkinya, o kibirli Jkinya avcumun içinde duruyor.
Arkadan bir ses geldi cevap olarak:
- Avcumuzun!
Prensler için ürpertici bir ses tonuydu bu ama Kral sesi tanımıştı. Arkasını dönerek:
- Doğru, Avcumuzun.
Bu ses Ankour'a aitti. Karanlığın içinden yaklaşmaya başlamıştı. Her adım attığında odadaki aydınlık gittikçe azalıyor mumların alevi kısılıyordu. Ankour mahsendeki prens James'e doğru eğilerek:
- Merhaba, Jkinya'nın prensi. Ben Ankour. Kitaplarından okumuşsundur. Şimdi seninle bir anlaşma yapalım. Ben senin hayatını bağışlayım sende Jkinya'nın kralı ol.
Bu teklife bir anda herkes şaşırmıştı. Ankour kırmızı gözlerini ortaya çıkararak çocuğun gözlerine baktı:
- Sana bir teklif yaptım çocuk. Umarım doğru cevabı verecek kadar zekisindir. Çünkü bana senin zeki olduğun söylendi.
James kardeşine baktıktan sonra:
- Doğru söylemişler. Ama sen inanmamışsın galiba. Çünkü şu an yaptığın oyunu da anlayabiliyorum.
Ankour'un yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu. Bu sefer aynı şekilde diğer prens Edwin'e dönüp:
- Peki bu anlaşmayı seninle yapalım. Dedi
Edwin abisine baktı hemen, James kafası ile sakın kabul etme işareti yaptı. Ama aralarında 1 yaş olmasına rağmen Edwin halen çocuk gibiydi. Şu an bile inanılmaz korku içindeydi. Üstelik şimdi de önünde dünyanın en karanlık ruhlu yaratığı gözlerini dikmiş ona bakıyor kötü cevap vermemesini bekliyordu. Edwin biraz daha durduktan sonra:
- Anlaşmanı kabul ederim. Ama ben nasıl kral olucam.
Ankour, Kral Philip'e gülümseyip:
- Demek ki en zeki prensimiz buymuş. Dedi. Ardından da, Öncelikle annenin nereye gittiğini söyleyeceksin.
Edwin kendinden emin bir şekilde:
- Ernold krallığına ziyarete gitti.
Ankour gözlerini büyüterek ve biraz daha karanlığını ortaya çıkararak:
- Bana yalan söyleme PRENS! O yoldaki casuslarım oradan geçenin olmadığını söyledi. Herhalde bir kraliçe geçecek olsaydı görürlerdi. Anlaşma varsa yalan yoktur unutma.
Edwin şaşırmış bir şekilde abisi James'e bakıp:
- Sen demedin mi bana Ernold diye. Biliyor musun sen? Dedi şaşkınlık ve yüksek sesle.
James kızgın gözlerle Edwin'e bakıyordu:
- Bana oraya gittiğini söyledi. Ama farklı yer de olsaydı da asla söylemezdim. Dedi
Ankour iyice sinirlenmişti yanında bulunan muhafızın bir an da boynunu kırarak öldürdü. Ve:
- Yeter! KESİN! Çocuklarla uğraşmak için karanlıklardan çıkmadım ben.
Ardından Krala dönüp:
- Derhal bu sorunları hallet. Yoksa seninle de anlaşmamı gözden geçiririm.
Ankour tam uzaklaşacakken James ona seslendi:
- Hey! Tek başına bu kadar krallığın ve büyücülerin birleşimini nasıl yenmeyi düşünüyorsun. Üstelik zamanında son an da kaçmışsın.
Ankour durdu, yavaşça arkasını döndü:
- Gerçekten de zekilikle senin alakan yok. Neden yıllardır bekliyorum da şimdi çıkıyorum? Krallıklar birbirlerinden koptu kimsenin kimse ile bağı haberi yok. Çoğu savaşmaya savaşmaya askerleri savaş nedir bilmiyor. Sadece talim görmüşler. Flanklar için denizleri kirlettim. Beslenemediler satamadılar fakirleştiler. İnsanların aklına ejderhalar tehlikelidiri soktum son bir tane kaldı. O da insanlardan nefret ediyor. Sanıyor musun sadece Herenor yanımda krallıklardan. Ayrıca Jkinya da elimde. Tallen'a gelecek destek için tek bir yol var. Bunlar yüzlerce yıldır hazırlanan planlarlar çocuk. Bu arada o güvendiğin büyücülerin de katılıp katılmamayı oyluyorlar o da yıllarca sürer ben o zamana buraları dümdüz ederim. Sonra sıra onların tabi.
Ardından Ankour karanığın içine girerek kayboldu. Kral bile bu sözlerden sonra ürpermişti. Ankour tamamen karanlık doluydu. İşi biten herkesi sadece öldürmekten anlardı. Tamamen karanlıkta yetişmişti. Kral prenslere baktıktan sonra:
- Şunların yemeklerini verin ardından da Edwin'i benim odama getirin.
Herkes gittikten sonra James kardeşine kızgın gözlerle bakarak:
- Korkundan annemizi ve krallığımızı mı satacaksın?! Hem de bu karanlığın sahibine. Halkımızın ne hale gelebileceğini düşündün mü?!
- Her şeyi sen düşüncek değilsin ya abi. Ayrıca biz kaçırılırken halkımız neredeydi? Ben göremedim hiçbirini. Kabul etmesem işkence görecektik. Hangisi gelip kurtaracaktı bizi?
- Ya Annemiz! Onu bulurlarsa kral olman için onu öldürecekler biliyorsun değil mi?!
- Senin annen olduğu kadar benim de annem! Bunu bende düşündüm.
- Umarım düşüncen iyidir kardeşim. Yoksa Ankourdan değil benden korkman gerekecek.
İki kardeş de birbirlerine kızgın ve öfkeli gözlerle bakıyordu. Ankour'un işi zaten buydu insanların içlerindeki hırsı kötülüğü ortaya çıkarmak ve sonra kenarda izlemekti. İki kardeşi birbirine sokmuştu. Üstelik tekini kendi tarafına çekmişti bile.
Jkinya kraliçesi Mriss, Tallen da Tom'un yanındaydı. Oğullarını kurtarmak için yol arıyordu ve Tomdan yardım istiyordu. Ama Tom, Ankour'un bir oyunu olduğunu ordusunu çıkarır bölerse Tallen'ın zayıf kalacağını söylüyordu. Ama sonuçta o bir anneydi ve en önemli olan şey onun için çocuklarıydı. Tom'un yanına gelerek:
- Ben dönüyorum Kral Tom. Yanımda birkaç adam ile Herenordan oğullarımı kurtarabilirim.
- Umarım başarılı olursun Kraliçe Mriss. Yanına en güvendiğim iki adamımı vereceğim.
Kraliçe teşekkür ederek kafasını eğdikten sonra odadan ayrıldı.
Sabaha karşı kraliçe ve adamları atlara binerken Tom'un gönderdiği iki adamı da atlarıyla yaklaştı. Bunlar Slyva ve Lkirs'di. Büyük kapılar açıldıktan sonra Kraliçe ve yanındaki adamlar kapıdan çıkarak Herenor'a doğru atlarını sürmeye başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATİS
Fantasy"...Kapı nöbetçisi bağırdı: - Kapıları açın! 5 metre büyüklüğünde 1 metre kalınlığındaki çelikten yapılmış dev kapılar açılmaya başlandı. Tom yanındaki adama: - Bu kapılar insan saldırıları için yapılmadı. Bundan binlerce yıl öncesindeki daha...