O günü beraber bir şeyler yaparak geçirdiler. Gece olduğunda Jimin Jungkook'u yatırıp uyumasını bekledi. Nefesi ve kalp atışları düzene girdiğinde alnına bir öpücük bıraktı ve "Her şey senin için" diyerek ayrıldı evden. O ayrılışın ne kadar acı getireceğini bilmeyerek ayrıldı...
Jungkook'un evine gitti. Jungkook ona sabah babasının evinde kalmaya başlayacağını söylemişti. Kapıyı çaldı Jimin. Tekrar çaldı, bir daha. Açan yoktu. O da kırdı kapıyı. Tahmin ettiği gibi içeride sızmış bir şekilde yatıyordu sevdiği adamının sevmediği babası. Eline bir bardak su aldı ve suratına döktü. Bir hışımla uyandı adam. Yüzüne su dökene bakti tanımıyordu. Seni pic sen ne yaptığını sanıyorsun diyerek kalktı ve Jimin'in suratına yumruğunu geçirdi. Jimin adama her baktığında Jungkook'un ağlayan yüzünü görüyor, kendini kaybediyordu. Yine yenik düştü öfkesine. Adamı bayıltana kadar dövdü. Duramadi. Daha çok dövdü. Tam bir yumruk daha vuracaktı ki dur diye bağırdı bir ses. Çok tanıdık bir sesti bu. Jimin'in huzura boğulduğu sesti. Kendini bulduğu ses. Sevdiği adamın sesi. O sırada konuştu arkasındaki beden "Beni seviyorsan daha fazla dokunma ona."
