BÖLÜM

46 25 17
                                    


Telefonuma gelen mesajı eve gelinceye kadar defalarca okudum. Belki yanlış okumuşumdur ya da yanlış anlamışımdır diye defalarca okudum ama ne yanlış okumuşum ne de yanlış anlama vardı. Arabanın durduğunu fark eder etmez hızla arabadan inip eve doğru koştum.

Yengem kapıyı açıp Barışı bekliyordu her zaman ki gibi koşarak odama girip kapımı kapayım yatağıma attım kendimi ağlarken sesimi duymasınlar diye ağzımı kapatıp iç çeke çeke ağlamaya başladım yalnızdım annem olsaydı dizlerine yatar anlatırdım her şeyi akıl alırdım. Ama oda babamda yoktu tek başıma kalmıştım amcam Barış yanımdaydı ama ne fark ederdi ki annem babam onların özlemini dindiremezlerdi.

Gözyaşlarım tükeninceye kadar ağlamak istiyordum. Bu yaşadığımın bir kabus olmasını istiyordum içten içe uyup uyandığımda yanımda olmasını istiyordum her şey düzelsin istiyordum. Pusata bu kadar ne zaman bağlandım ne zaman bu kadar çok sevdim kalbimden vazgeçecek kadar bu kadar kendimden geçecek hale geldim böyle ağlamaktan gözlerim yanıyor başım ağrıyordu. Azıcıkta ateşim çıkmıştı. Bitkin bir halde yataktan kalkıp banyoya girdim duş alıp kendime gelmeliyim ben neler atlatmıştım bu dünyada en büyük kayıpları yaşamıştım. Annem Babam ölmüştü evet mutsuzum ama bu beni öldürmüyordu.

Sabah gözlerimi alarmın sesiyle açtım demek isterdim. Ama bütün gece uyuyamamıştım. Bütün gece o mesajı okuyup kendimi güçlendirmeye çalıştım ama her seferinde daha büyük yıkım oldu. Duşa girip rahatlamak istiyordum ama yataktan bile kalkmak içimden gelmiyordu. Duşa girip hızlıca duş alırken odamdan Barışın sesleri geliyordu. Saçlarımı durulayıp hızla çıktım bornozu üzerime geçirip kapı aralığından Barışı dinledim.
  
“Bütün gece duyurmak istemediğin hıçkırıklarını duydum şimdide sabahın köründe uyanmış duş alıyorsun Tutku noldu hemen çık o banyodan ve bana anlat dün üstüne gelmek istemedim ama bu gün konuşcaz” dedi öfke endişe barındıran sesiyle sadece kafamı sallamakla yetinip üzerimi giymeye koyuldum.

Ne anlatacaktım ki ben senin en yakın arkadaşına kardeşin dediğin kişiye aşık oldum mu diyecektim bunu söyleyemezdim. Banyodan çıkıp Barışın karşısına geçtim gözlerimin kızarıklığını gördüğünden şefkatle sarılıp sırtımı sıvazlamayarak

“Noldu Tutkum anlat bana” dedi şefkatle gözlerim yine dolmuştu. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım.

“Kendimi yalnız hissediyorum Barış yorgun bıkmış kırılmış hissediyorum nefes alamıyorum sorma bir şey ne olur ” hıçkırıklarım oda da yankılanırken Barışın sıcak kolları daha da sarmaladı.

“Tamam Tutku sormuyorum ama şunu bil ben varken asla yalnız değilsin asla “
Sabah Barışla konuşmamızdan hazırlanıp evden çıktık moralimi düzeltmek için beni çok güzel merkeze yakın bir köy olarak bilinen ama genelde kahvaltı, piknik için gelinen bir yere getirdi. Yan tarafımızda küçük bir şelale akıyordu. Etraf yemyeşil duruyordu kış ayında olsakta başta söylediğim gibi buralarda güneş eksik hiç olmaz.

Etrafı hayranlıkla izlerken Barışın sesiyle irkilip ona baktım. Gülümseyerek
“etrafı seyretmeye sonra geliriz ama şimdi kahvaltını yap yoksa geç kalcaz sen derslerine düşkün bir kızsın benim gibi değilsin” dedi. Yüzümü buruşturup

“Bu inek demenin nazik hali herhalde ha Barış” dedim.

Kahkaha atıp kahvaltısını yapmaya devam etti ama bi sorun vardı ben üzgünken bir şey yiyemezdim. Barış bunu biliyordu ama yemezsem daha çok kurcalayacaktı. Ayağıma değen yumuşak şeyle irkilip masanın altına baktığımda tatlı bir kedi bana baskı beni sevindirmişti yemek yiyemem ama yiyeceğimi paylaşabilirdim sonuçta demi

Barış hesabı ödemeye giderken masanın altına bakıp küçük kediye teşekkür edip Barışın yanına gittim. Arabaya binip okulun yolunu tutmaya başladı Barış ben hem gergin, üzgün ve heyecanlıydım.
Arabadan iner inmez Barış kolunu omzuma atıp yürümeye başladı ama ben her adımda biraz daha geriliyordum ve heyecanlanıyordum evet arıydık ama ben onu her görüşümde yine böyle olacaktım.
Okulun binasına girer girmez Esin ve Itır koşarak yanıma gelip heyecanla
“Günaydın” dediler. Esin bir şeyler anlamış gibi kaşlarını çatıp yüzüme bakıyordu. Itır meraklı sesiyle
“ Tutku yüzünün bu haline bembeyaz olmuşsun iyi misin?” diye sordu.
Barış yüzüme bakıp sonra yanımızdan gitti biliyordu anlatmak istemediğimi ona Esin hala kaşları çatık bir halde yüzüme bakıp

“O demi” dedi anlamıştı ben demiştim dermiydi. Kolumdan tutup bahçeye çıkardı tekrar beni Itırda arkamızda geliyordu. Kimsenin olmadığı arka tarafa geldiğimizde Esin bütün öfkesini konuşturmaya başlamıştı.

“Kahretsin demek istemiyorum o kelimeyi gördün mü bak üzdü işte seni daha ayı bile dolmadı lan bırak ayı yapma dedim demi Yüzüne baktın mı aynada ha ama dur ben tarif ediyim sana şiş gözler kızarıklığı unutmamak lazım bembeyaz yüz darma dagın bir Tutku ne işe yaradı ha” dedi kızgın ama bi o kadar üzgün bir sesle bütün geçenin yıkımını Esine aktarmak istercesine konuştum bende

“Ne dememi bekliyon Esin haklı çıktın ben şuan darma dagınım üzgünüm yorgunum ruhsuzum dememi bekliyorsun al söyledim işte ama şunu söyliyim sende sana acı veren birini seviyorsun Barışı her gün biriyle gördüğünde sende benim gibi oluyorsun ama ben en azından keşke o kızın yerinde ben olsaydım demiycem her şeye rağmen iyi ki yaşadım diycem” dedim.

Göz yaşları içinde Esin afallamış bir halde yüzüme bakıyordu fark etmediğimi sanıyordu ama yanılıyordu Barışın yanında bir kız gördüğümde yüzünün rengi benden farksız oluyordu. Itır Esin ve bana bakıyordu. Bir şey söylemeden oradan koşarak ayrıldım.

Sıra da oturmuş dışarıyı izlerken yanımda bir hareketlenme hissettim Pusat gelmişti kalbim hızlı hızlı atmaya başlamıştı bile neden? Diye sormayacaktım ona çünkü korkuyordum cevaptan derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalışıyordum. İzlendiğimin farkındaydım ama dönüp bakmamak için kendimle savaş vermek bana daha cazip geliyordu. Hocanın sınıfa girmesiyle gözlerimi kapayıp derin nefes alıp verdim ve önüme döndüm bütün bir ders boyunca gözlerimi hocadan ayırmadan dinleyen öğrenci profili çizmiştim ama aklım hep yanımda oturan Pusattaydı arada kafasını çevirip yüzüme bakıyor sonra tekrar önüne dönüyordu. Zil çaldığında Pusat sinirli bir şekilde kalkıp gitmişti neye sinirliydi bu kadar kim sinirlendirmişti bilmiyorum Esin ve Itır sabah konuşmamızdan sonra ilk defa bana dönüp konuşmaya başladılar Itır heyecanla
“Hadi dışarı çıkalım hem biraz aklın dağılır Tutku” dedi. Kafamı iki yana sallayıp
“hiç bir şey yapasım yok siz çıkın” dedim. Esin üzün gözlerle bakıp
“Bak sabah fazla abartım kabul ama böyle güçsüz biri gibi davranma bu onu daha çok mutlu eder hadi kalk lütfen” dedi.Kafamı sallayıp kalktık bahçeye doğru çıktık yaşlı çınar ağacının altında oturduk ben etrafı izlerken Esin ve Itır heyecanlı heyecanlı sohbet ediyorlar bi an gözlerim bana ihanet edercesine Pusatı o kalabalıkta bulu vermişti yanında ilk gün bana göz dağı veren kız vardı. Nefes alamadığımı fark ettim bir anda yok olmak ya da bu gördüğümün kabus olmasını isterdim ama değildi işte tam kız Pusatı öpmek için yaklaşırken bu görüntüye dayanamayıp kafamı çevirdim ve gözlerimi kapadım Esinin öfkeli sesi kulaklarıma doldu.
“Ben bunları vururum ya bak şu yılışığa nasılda sürtünüyor sokak kedisi gibi pardonya kedinin bir sevimliği var bunda oda yok” dedi. Başka bir zaman olsa gülüp geçerdim belki ama Esinin söyledikleri bile beni üzüyordu.Hızla yerimden kalkıp kızlara dönerek konuştum.

“ben biraz yalnız kalsam iyi olur kusura bakmayın” diyip koşarak uzaklaştım. Okulun arka bahçesine doğru hızlı adımlarla geçerken biri ağzımı kapatıl kolumdan çekip duvara yasladığın korkudan oylece donup kalmıştım. Karşımda gördüğüm kişi beni hem şaşırtmıştı hem de heyecanlandırmıştı. Elini ağzımdan çektiğinde öylece yüzüne bakıyordum anlamaya çabalıyordum ama anlam veremiyordum ne yaptığına beni anlamışcasına konuşmaya başladı.
“Neden  gelip hesap sormuyorsun neden ayrıldık demiyorsun hiç bir şey olmamış gibi öylece dolaşman çok saçma “ dedi öfkeli ve keskin bir dille hesap sormadım diyemi kızıyordu ben deli gibi üzülürken bunu düşünmemiştim ki hiç sakin olmaya çalışıp
“Bu ilişkiyi sen başlatmıştın içindeki duyguyu anlamak için ve sen bitirdin sormam gerekiyor mu?” dedim Pusat söylediklerimle öfkesi artmışcasına ellerini saçının arasından geçirip bana öfke dolu gözlerle bakıp
“Evet gerekiyor sormalıydın farklı olmaya çalışma olduğun gibi ol” dediğinde elimde olmadan öfkelenmiştim.
“ne saçmalıyorsun sen sormak isteseydim sorardım bu çok saçma neden diye sormadı diye bana rol yapıyorsun diye soramazsın benim senden daha büyük dertlerim var çok sormamı istiyorsan şimdi soruyorum NEDEN HA NEDEN” dedim yine öfkeli olduğum anda yine yanlış cümleler kurmuştum ama dilin kemiği yoktu işte dökülü vermişti. Pusat kömür karası gözleriyle bana bakıp yumruğunu sıkıyordu. Derin nefes alıp konuşmaya başladı.
“cevap vermiyorum bende bu soruya” dedi afallamıştım az önce sor diye buraları inletirken şimdi cevap vermiycem diyodu ağzımdan kaçan şeye mani bile olamamıştım.
“Ha” dedim bir anda Pusat bana bakıp hafif dudaklarını kıvırmıştı gülümsemek istemiyordu sanki kendine yasaklamış gibi arkamı dönüp gidecekken söylediği şeyle olduğum yere çivilenip kalmıştım…

“SEN BENİM ARKADAŞIM OLARAK KAL”

Kurtsuz Çürük Elma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin