Raki'nin uyuduğu ağacın altındaydım ve suratıma birşey damlamıştı elimle sildiğimde bunun salya olduğunu hemen anladım ve " ıyy iğrençsin Rakii iğrenççç " Çok içten söylemiş olmalıyım Raki uyandı.
" Günaydın Ala."
" Günaydın pislik !"
gülüyordu .
" Ne gülüyorsun?"
" Rüyamda seni ısırdığımı görüyordumda ağzımın suyu akmış olmalı kusura bakma."
pis pis sırıtıyordu.
" Her neyse hadi zaman kaybediyoruz."
" Raki nereye gidiyoruz ?"
" Geldiğimiz yön dışındaki bir tarafa doğru ilerleyelim yeter."
Bu nasıl bir mantık nereye gittiğimizi bile bilmiyorduk aslında akıllıcaydı nereye gidersek gidelim sonunda bulucaktık orayı. Orta çağdan kalma vampirler bile inanmamıştı zaten dünyanın düz olduğuna .
Yuvarlaktı yus yuvarlak buda saçmalıktı ve söbü olması ve ya kutuplardan basık aslında dünya sular gittiğinde patatesti sadece yas yamuk bir patates .
Her neyse sonuçta ilerlediğimiz de bir süre sonra yine aynı yerde oluyorduk değilmi .
Raki'ye hak verdim başka çaremiz var gibi de durmuyordu. Sadece ilerliyorduk konuşmuyor gülüşmüyor sevişmiyor sadece toprakların birbirine daha iyi sıkışmasını sağlıyorduk .
Gece 12.00 olmuştu gökyüzünde bir kaç yıldız yanlarında bir yuvarlak başka bir şey göremiyordum. Geceleri hep mutluydum yürümek hoştu birde yağmur yağsa ne kadar romantik olurdu ?
Gerçekten soruyordum ne kadar romantik olurdu bu kör olasıca ormanın dibinde bu hayvanlarla ağaç altında. Islak ıslak öpüşürdük belkide. Gözüm hep ondaydı Raki gibi birine nasıl olduda aşık olmuştum. Kendimi borçlu hissettiğimden falan mıydı? Hiç öyle zannetmiyorum öyle olsa şimdiye ayrılmıştık çok çabuk sıkılan biriydim ve Raki gibilerinin huyları bana tersti ama aşktı işte adıya böyle olması gerekiyordu. Tanrı hep dolanbaçlı yazardı kaderi sebeb sonuç ilişkisiydi herşey aşk bile .
İyilik de sonucun başlangıcıydı kötülükde herşey bir sonucun başlangıcıydı kural buydu giriş-gelişme-sonuç .
Her şeyin bir sonu vardır. Masallarda mutlu sondur hep ama gerçekte kötü sondur bu. Kimse dillendirmez utanır sıkılır ama kötüdür sonucu farklı olamaz . Neleri düşündüğümü düşündüm. Belki felsefe yapabilirdim evet belkide bir bilge olabilirdim ama gerek yoktu bunlara her
saniyede insanlar ölüyor ve her saniyede yerine yenileri geliyordu. Bu dünyada kısır döngüye girmiş gibiler her seferinde daha fazla geliyorlar ve bu benim işime geliyordu.
Hala ilerliyorduk. " Hey Raki ormandamı kalacağız hep?" Yanağımdaki küçük gamze belirmişti ." Hayır Ala yarım saate kalmaz bu hızla çıkarız. İleride bir şehir var galiba küçük bir yere benziyor orada durup bir bakalım neresiymiş işe yarar bir şeyler buluruz belki."
" Tamam Raki."
Şuanda bulunduğumuz dağın bir efsanesi varmış. Eski bir efsaneymiş hatta İran'a kadar duyulmuş zamanında. Eskiden ağızdan ağza dilden dile hatta nesilden nesile geçermiş herşey .
Bir kız varmış sarıkız güzelmiş benden çok daha güzel. Bu dağa bırakıp gitmiş babası sonra da eve varamadan ölmüş. Kazlarla yaşarmış bu dağda, tek başına. Nasıl dayanmıştı acaba burda tek başına durmaya. İnsandı hemde olucak şey değil gibi geliyordu kulağa. Söylentilere göreyse tanrıya çok yakınmış oradan alırmış cesaretini .
Dağın bitimindeydik manzara güzel gözüküyordu. Her renkten ışık vardı şehirde, her renkten araba, her renkten yiyecek, her renkten insan bile olabilirdi emin değildim. Girmeliydik artık şehire yorulmuştum en azından bir şeyler içerdik normal insanlar gibi bir kaç saatliğine bile olsa bir şey iyi giderdi kan dışında herhangi birşey.
Girmiştik şehre saat gecenin en sessiz saatiydi sokakta bir kedi bile geçmiyordu . belediye toplatmıştı heralde. Kesin birşey yok heryer kapalı sadece biz varız bir şey olmuş bir patlama yada bir zombi istilası sadece biz vardık. Ama elektirik vardı ve heryer sağlam gözküyordu. Peki ya insanlar uyuyor olmalılar. Bir yer arıyorduk ama ne hiç bir fikrim yok şehre iyice girmiştik sokak lambaları yeşil ışıkları sarıydı yerde körler için o sarı benekli plastik döşemelerden vardı. Ortada bir cadde dükkanlar sağımızda bir park vardı güzeldi ama karışıktı büyüktüde biraz palmiye ağaçlarıyla ve beş cafeyle süslenmişti .
İlerliyorduk ve Raki durdu bu oyunuda bozdu sonunda. Bana döndü yine gözlerimin içine baktı o sırada cebindeki ucuz tütünden ağzına koymuştu bile ve "bana çakmağın varmı ?" cevabı biliyordu ve yine beklememişti çıkarmıştı iç cebindeki kibriti rüzgar yoktu siper yapmadım .
Kırmızı kibrit kutusunda kırk çöp vardı ve ikisi gitmişti .
Bir tanede apartta kulanmıştım ağzım açık kalmıştı zihnimi okuyor du başka nasıl bile bilirdi ki ?
" Nerden biliyosun ne düşündüğümü ?"
" Çünkü düşünecek hiç birşey olmadığında en küçük en gereksiz şeyleri düşünürdük, yada sadece bir tahmin diyede düşüne bilirsin sen."
" Tamam o zaman Raki." Üçü eksilmişti otuz yedi tane kalmıştı bittiğinde ne yapacaktı acaba belki bir çakmak alır kendine .
Sigarasını ard arda çekip gök yüzünü dumana boğmuştu. Pis kokuyordu belki ölüm korkusu olmadığı için içiyordu . Belkide sadece zevk içindi her şey. Bir derdimi vardı ? Yoksa aşk acısımı çekiyordu. Bence bir alışkanlıktı sadece .
Gecenin hafif esen rüzgarı yanaklarımı saçlarımı vücut kıvrımlarımı hatta burun kıllarımı bile okşuyordu. Hoştu bütünüyle hakimdi bizlere her canlıyı okşaya biliyordu kural tanımaz bir sapıktı rüzgar .
Karşıdan gelen bir köpek gördüm beyaz üstüne siyah 2 büyük bekleri vardı. Raki hiç ilgilenmedi köpek sevmezdi kanını bile.
Kanını bende sevmezdim .
Ardından bir insan gün ağarıyordu galiba tüm millet ayaklanıyordu tüm dünya bir kışla gibiydi bu saatlerde kalkıp para kazanmak zorundaydılar .
Her şey kapitalizm içindi. Sömürülmekten zevk alıyorlardı başka çareleride yoktu zaten, şans tanımamışlardı galiba bu insanlara. Dünya hep böylemiydi ? Gelecektede böylemi olacaktı acaba sömürülmekten zevk alan insanlar için biri belki yeni bir çeşit vibratör bile icat edebilirdi .
Ne tuhaf bir dünya insanlar sürü hayvanları gibiydi bizim gibilerin gözünde başka bir işe yaramazlardı hepsini öldürsem diyordum bazen. Dünyayı kirletiyorlardı .
Karşıdan gelen esmer tenli altmış yaşlarındaki berduş yanımdan gecti sanki alay etmişti benle öldüremezsin beni der gibi. Raki'nin gözlerinin içine baktım ve sanki ondan izin vermesini bekliyordum çok sürmez burası şehir meydanına çok yakında kameralar görebilirdi insanlar bize öğrebilir ve bizi kazıklarla kovalaya bilirlerdi. Varlığımızı tehlikeye atmak istemiyordu bizden korkup kaça bilirdiler . Aç kalabilir ve hatta ölebilirdik .
İlerliyorduk sonunda sigarası bitmişti galiba umursamadım. Bir köprü betondan on beş metrelik bir köprü köprünün solunda sarı renkli iki sütun güzel gözüküyordu. Aralarından geçip gittik. Burası bu şehrin lüks kesmiydi galiba binalar siteler hatta bu yolun sonunda yeni bir yol başlıyordu. O yoldaysa sırayla villalar köşkler uzanıyordu sağımızda pis kokan bir nehir bok nehri olabilirdi adı. Bu yolun solunda küçük bir mahalle içindeyse eski arabalar eski evler eski insanlar olmalıydı .
Avlanıcaktık sanırım .
Bir çocuk parkı geçmiştik ,yanında yıkık bir fabrika bile vardı etrafta köpekler çöp konteynırları koca benli bir kapıcı da vardı. Tipine uyuz olmuştum esmerdi yamuk suratlıydı öldüresim gelmişti. Gerçekten çok içimden geliyordu ama ben bu pis insana ağzımı deydirmezdim yinede öldürecektim. Çocukları varmıdır acaba diye düşündüm bize yaklaşıyordu Raki hazırdı .
" Çay içermisiniz ?
Yeni demledim ben bumahhallenin ayakçısıyım.
Çekinmeyin gelin."
Tav olmuştum.
Raki adama yumuşamış doldur kardeş geliyoruz demişti. Para içinmi çay veriyordu acaba bize yoksa gerçekten iyi niyetli miydi? İşin ucunu kestiremiyordum.
Adam çok cingöz birine benziyordu .
" Raki kalkalım artık." " Dur şunu bitireyim gideceğiz."
Annesi zorla misafirliğe götürmüş erkek çocuğu gibiydim sıkılıp bunaldım.
Adam, " Niye gelmiştiniz buraya tanıdık birileriniz mi vardı ?"
" Evet halama gelmiştik. Ama adını bilmiyorum sadece burada oturduğunu öğrendik."
Adam adını soramamıştı engellemişti . Yetenekli yalancıydı Raki ama ben teyzede öldürmek istemiyordum derisi büzüşük olan şey yemek istemezdim veya emmek ağzım deymemeliydi çok seçiciydim .
Bir tek seveceğim kişiyi seçememiş bu konuda o kadar iyi olmadığımı gözlemlemiştim .
Raki adamdan kimin hangi evde yaşadığını iyice öğrenmişti. İstediğini elde edince bir kıtırdama sesi geldi. Maalesef benli adam gebermişti iyide olmuştu gıcıktım ona .
Adamın cesedi suyunu çekmişti iyice. Raki iç organlardaki sıvıyı bile çekicek gibiydi .
Cesedi konteynıra kendimizide yola savurduk. Karşımızdaki kahverengi ahşap evde bir moruk ve iki kızı bereber yaşıyorlardı. Bu işimize gelirdi. Raki moruğu bende süt kuzuları alırdım. Kulağa hoş geliyordu .
Müstakil evin önündeydik girmelimiydik acaba açtık ama ölmelimiydiler , kendime aynı cevabı verdim açtık !
Evin küçük bir baçesi vardı içinde bir limon bir de elma ağacı bir kaç demet çiçek klasik emekli eviydi kızlarıda üniversiteli olmalıydılar güzelmiydiler acaba? Girip görmeliydim, çirkinlerse canlarını bile bağışlaya bilirdim belki de .
Yüzlerine bile bakmadan ölede bilirler fark etmez . " Kan " düşününce bile gözlerim parlıyordu .
Noel baba gibi bacdanmı girseydik yoksa hırsız gibi penceredenmi. Belikide komşusu gibi kapıdan girmeliydik ama saat hala 07.32 uyanmamışlardır .
Raki sabırsızca kapıya yaklaştı diğer insanların olayı fark etmemesi için hem acele etmek hemde sessiz olmak gerekliydi.
Bir gıcırtı koptu " tamam babaa."
Kapı açılmış içinden pembe bluz geniş dekolte dar kot pantolan ve ve göbeğindeki hızma vardı kızıl saçları omuzuna dökülüyordu dalgalıydıda ama yüzü on üzerinden üçü bile hak etmiyordu bence . Çirkindi ama fiziği yerindeydi .
Bu saatte bu kılıkla okula gidiyordu heralde. " Raki hadi girelim şu eve artık."
" Tamam Ala sadece ben ne dersem ona ayak uydur."
" Tamam Raki."
Evin bahçesinden içerideydik Raki kıza yaklaşmış ve yeni taşınmış olduğumuzu ve varsa bir bardak su ala bilirmiyiz diye sordu bu plan güzeldi ama içeri nasıl girecektik .
Kızıl kafa tamam demişti içeri doğru yol aldı sabırsızdım millet ayaklanmak üzereydi içerde fazladan birileri olup olmadığından emin değildik bu yüzden biraz sabırlı davranıyorduk .
Kız gelmişti ve istersek kahvaltıya katıla bileceğimiz söylemişti. Başarmıştık içerideydik. Kızıl kafa Raki'nin gözlerine bakıyor bense onun gözlerine bakıyordum onu öldürmek için can atıyordum . Karşımızda bir bunak , bir kızıl kafa , biraz sonra kahvaltıya gelecek liseli ergen kız vardı .
İyi iş çıkarıyorduk. Raki kendini fazla kaptırmış morukla sohbet ediyor bense sessizce bekliyordum .
Moruk, " eşin niye konuşmuyor hiç evlat hastamı."
" Yok efendim sadece dilsizdir."
Bana dilsiz dedi, bana. Kızıyordum, Raki'yi de ısıracaktım böyle giderse. Ergen kız gelmişti. Kahvaltı edilmiş sofra öylece duruyordu. Ergen kız formalarını giymek için yukarıya çıktı. Ablası da ardından bir şey unutmuş gibi fırladı .Raki'nin gözleri ne baktım onayı almıştım . Bende peşlerinden fırladım. Raki emin olmak için yapmalı ki moruğun kafatası nı yumruk darbesiyle parçalamıştı. Ardından arkamda belirdi kızlar bize bakıyordu biz kızlara .
Dilimi çıkarıp kızıl kafalıya gösterdim ardından dişlerimin nasıl bir anda büyüdüğüne tanıklık etti liseli bağırıyordu Raki susturmaya uğraşmamış boynunu kırı vermişti. Bende daha fazla uzatmadan kızıl kafaya, " çıkar dilini sürtük" diye bağırmıştım. Çıkardı korkudan aklını oynatmış gibiydi .
" Kim dil-sizmiş gösteriyim sana."
Dilini bir seferde çekmiş ve elimde kalmıştı Çin malıydı tipi de öyle söylüyordu.
Daha fazla acı çektirmeme izin vermemişti ve Raki nefes borusuna bir darbe indirdi ve yavaşça yere yığıldı. Karnımız doyurmuştuk sıcak kan iyi geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOYUMSUZ
VampireRakinin ailesini arayışı, karşılarına çıkan engeller ve Âla'nın ilk gün ki taze aşkı. Fantastik bir dünyanın içindeki. Vampir romanı.