Leyla Firuzanı dinliyordu avluda otururlarken.Firuzan hararetli hararetli bir şeyler anlatıyordu.Her zamanki gibi ya mahalledeki kadınların dedikodusu yada magazin haberleriydi konu. Dinliyormuş gibi yapmakla yetiniyordu Leyla. Arada gülüyor aradada ee diyordu sanki çok merak ediyormuş gibi. İlk tanıştığı Firuzanı düşündü Leyla. Hiç değişmemişti aslında Firuzan. Birazcık büyümüştü sadece birazda olgunlaşmış. O gün ilk defa gördüğü o kız o kadar çocuktuki. Bir tane şekerle kandırabilirdin o kızı. Ne değiştirmişti ki onun bu saflığını çocukluğunu. Firuzanın içindeki çocuğu öldüren neydi? Çocuğunun olmaması mı? Yoksa onundamı sakladığı gizlediği sırları vardı? Firuzan özünde neydi ki Aysun muydu yoksa Leyla mı?
Aysun sanki rüyadaydı o yıllarda. Firuzan ve Mügeyle eve çıkmışlardı. Parasını kazanıyordu. Yeni arkadaşlıklar yeni mekanlar keşfediyordu. Bunların yanında kendinin farkına varıyordu. İyice kendine bakar olmuştu. Bu ortamlara bu hayata olan yabancılığından dolayı çoğu zaman komik duruma düşmüştü. Ama saflığı ona çekici bir yön katardı. Bu rüya sonsuza kadar gidicek sanıyordu. Arkasında bıraktıkları, Kemal hiçbiri umrunda değildi.Unutmuştu Leylayı Aysun. Hayatında öyle bir başlangıç yapmıştı ki geçmişinden kurtulmuştu. Aysun olmuştu o artık.
Taksimde bir mekana geldiler o gece. O gece saks mavisi üstüne yapışan bir elbise giymişti Aysun. Gözler ayrılmıyordu bu üç güzel kızın üstünden. Garson geldi hemen. Aysun bir bira istedi. Firuzanda Aysuna eşlik etti.Müge bir mojito istedi. Severdi Müge farklı olmayı. Ne zaman başlar canlı müzik dedi Aysun.Garson birazdan başlayacağını söyleyip uzaklaştı masadan adisyonu bırakır bırakmaz.
O gün sahnede arkadaşları vardı bu üçlünün.Sabırsızlanıyorlardı.Hem çok seviyorlardı onların yaptıkları müziği. Aysun hatta bir keresinde ömür boyu dinleyebilirim demişti solist kıza. Grup sahneye çıktığında hemen alkışı koparmıştı bu üç kız. Tüm şarkılara eşlik ettiler bağıra bağıra. İçkilerini bitirip bitirip tazelediler. Kafalar hafif leylaydı tabi. Solist bir anda Aysunu sahneye çağırdı. Sıradaki şarkımızı arkadaşım Aysun söyleyecek dedi. Aysun bir keresinde şarhoşken söylemişti onlara şarkı. Kıpkırmızı olmuştu suratı utançtan. Sahneye çıktı. Başladı şarkı söylemeye. Sezen Aksu Kurşini Renkler. Sanki ağzından sitemi kızgınlığı. Sitemi deli zamanaydı sanki alamazsın beni derken. Hayatındaki ömründeki kurşuni renklerdi yorumladığı. Sanki Tanrı kader olarak bu şarkıyı yazmıştı Aysunun anlına.
O gün farketti onun peşini bırakmayan geçmişini. Bir çift göz vardı onu izleyen. Gözlerini dikmiş ona bakıyordu o beden. Buz kesmişti bedeni Aysunun. Aylardır kaçtığı geçmişi aylardır kaçtığı adam karşısındaydı. Kemal gözlerini dikmiş bakıyordu ona.
Bir anda gözleri doldu Aysunun. Sahneden koşarak indi. Müge ve Firuzan bakakaldılar. Kemal peşinden koştu. Aysun ağlaya ağlaya Kemalden kaçmaya çalışıyordu. Arkasına baktı bir ara. Kemal peşini bırakmaya niyetli değildi sanki. Daha hızlı koşmaya başladı. Tam o sırada geceye damgasını vuran bir ses duyuldu. Bir fren sesi. Aysunun hayatını değiştiren o fren sesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
eski fotoğraflar
RomanceBazı insanlar geçmişin ağır yüklerini taşır omuzlarında. Kimileri kendileri çizer geçmişini kimileri ise kendilerini bırakırlar kader denen rüzgara. Leyla geçmişinden utanan korkan bir kadın. Ve Leylayı geçmişe yönlendiren o eski fotoğraflar.