Bölümü Müslüm baba dinleyerek yazıyorum arkadaşlar haberiniz olsun :P
🌹
Atlasurek: Markete gidiyordum. (22:29)
Atlasurek: Ekmek al demişti annem. Kardeşimi göndermedim bir şey olur diye. Fazla korumacıydım biliyorsun. (22:29)
Atlasurek: Köşeyi dönmüştüm. Her zamanki gibi içiyordu köşede bir kaç adam. (22:30)
Atlasurek: Umursamadım, korkmadım da hiç. Yumruklarımın çok güçlü olduğunu düşünüp böbürlenirdim senin yanında. O zaman da bir şey olursa o güçlü yumruklarımla onları alt edebilirim diye düşündüm. Çocuk aklımla. (22:30)
Atlasurek: Önüme geçti hepsi. Korkuyordum ama belli etmiyordum Manolya. (22:31)
Atlasurek: Biri kollarımdan tuttu, öbürü bacaklarımdan. İlk kez o zaman altıma yaptım. (22:32)
Atlasurek: İlk kez o zaman titredim korkudan, direndim, bağırdım. Kimse duymadı beni, Manolya. (22:33)
Atlasurek: Çok canım yandı, kendimi öldürmeyi istedim. Hıçkıra hıçkıra ağladım ama bırakmadılar beni. (22:33)
Atlasurek: Benim ruhum o zaman öldü. Ne zaman gözlerimi kapasam aklıma o an gelir oldu. Küçüktüm, Manolya. Gücüm yetmedi. (22:33)
Atlasurek: Gel bul beni ne olursun. Yalvarırım gel bul beni, dizlerine yatayım sen de saçlarımla oyna hep yaptığın gibi. Belki bu sefer uyuyabilirim onca günün ardından. Yoksa başka şekilde uyutacağım kendimi. Gel. (22:34)
Bilgisayarın kapağını sertçe kapatarak ayağa kalktım.
Kalbim çıkacak gibiydi.
Neler yaşamıştı böyle Atlas?
O küçük bedenine nasıl dokunmuşlardı acımadan?
Aklım almıyordu. İnanamıyordum.
Onun yanında olmak istiyordum. Onun yanında olmalıydım.
Üzerime koltuğun üzerinde duran siyah hırkamı hızlıca geçirdim ve anahtarlarımı alıp dışarı çıktım.
Gözlerimden akan yaşları durduramıyordum.
Kalbim acıyordu.
Ben bir de üstüne ona kızıp üzmüştüm.
Neler yaşadığını bilmeden.
Atlas'ın yaşadığı yere vardığımda derin bir nefes alıp zile bastım.
Üç dakika.
Kapının açılmadığı üç dakika.
Kalbimin korkuyla çarptığı, gözlerimdeki ifadenin endişeye döndüğü üç dakika.
Kapıya defalarca vurdum, defalarca zili çaldım.
Tık yok.
Paspasın altı, saksıdaki toprağın içi, hatta yanda duran ayakkabıların altı.
Anahtar yok.
Korkuyordum.
Kendisine bir şey yapmasından, ona son bir kez sarılamadan bu dünyadan gitmesinden...
Evin arkasından dolanıp açık olan balkona düşe çıka tırmandım.
Dizlerim kanıyordu, üstüm başım çamurdu.
Bu sahne tanıdıktı.
Kalbim hâlâ korkuyla çarparken karşımdaki kapının kulpunu tuttum.
Yavaşça çevirip açtığımda odanın içerisi kapkaranlıktı.
Elimle duvara dokunarak ışığı bulup açtığımda karşımdaki manzara karşısında şoka uğramıştım.