Köşedeki bankta oturan Atlas'ı gördüğümde koşarak sarıldım.
O kadar özlemiştim ki.
Bu özlemin tarifi yoktu.
Sanki yılların ardından evime dönmüşüm gibi hissettmiştim.
Ona kavuşmuştum.Evime geri dönmüştüm.
"Manolya..."
Sesini duyduğumda irkildim.
Gözleri siyah bir bezle kapalıydı. Beni görmesi imkansızdı, rahat olmalıydım.
Yanağından düşen yaşı gördüğümde daha sıkı sarıldım.
Şimdi ikimiz de birbirimize sımsıkı sarılmış ağlıyorduk.
O üzüntüden ağlıyordu, ben mutluluktan.
Fakat bu önemli değildi.
Ona kavuşmuştum ya, artık benim için hiçbir şey önemli değildi.
Ben onu mutlu etmesini de bilirdim.
O kadar uzun zamandır hayal ediyordum ki bu sahneyi.
O kadar uzun zamandır hayal ediyordum ki kokusunu.
Kokusu huzurdu.
Huzurluydum.
Ellerimle saçlarını okşarken dudakları kıvrıldı.
"Şimdi daha iyiyim."
Ben de gülümsedim.
"Şimdi daha iyisin."
"Kokun...Kokunu çok özledim."
"Ben de."
"Sen de mi?"
"Ben de seni çok özledim."