45•"His"

14.6K 854 79
                                    

Herkese merhaba,

Bu sefer diğerlerine kıyasla daha uzun bir bölümle karşınızdayım.

Yeni bölümü yazmak için bu kadar beklememin sebebi, bu bölümün gerçekten çok fazla düşünülmeye ihtiyacı vardı.

Ciddi olarak çok fazla.

Bu bölüm bizim hikayemizin dönüm noktası diyebiliriz. Bundan sonra kitapta çoğu şey değişecek.

Sizleri beklettiğim için özür diliyor ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

Bölüm şarkısı da Andrew belle- in my veins olsun. Multiye de alternatif olarak bir şarkı koydum.

X

Kapı hiç bekletilmeden açıldığında şaşkınlığımı henüz üzerimden atabilmiş değildim.

Bir anda ne olmuştu da pişman olmuştu?

Gülümseyerek sarıldığında ben de gülümsedim.

Ayça'yı özlediğimi inkar edemezdim.

"İçeri gel canım."

Ayakkabılarımı çıkartarak içeri girdiğimde beni salona yönlendirdi.

"Hava çok sıcak bir şeyler içelim. Sen otur ben getiriyorum."

Başımı sallayarak koltuğa iyice yerleştim.

Beş dakikaya kalmadan geldiğinde, elinde iki soda şişesi vardı.

"Limonlu seviyorsun diye limonlu getirdim ama istersen değiştirebilirim?"

Başımı iki yana salladım. "Hayır, gerek yok."

Sodayı uzattığında hâlâ gülümsüyordu.

Bu kadar mı mutlu olmuştu?

"Seni o kadar özledim ki, Lavin."

Gülümsedim.

Ben de onu özlemiştim fakat bunu ona söylemeye niyetim yoktu.

"Atlas'ı sevdiğinden bana hiç bahsetmedin."

Sodamdan iki üç yudum aldığımda sorduğu soru karşısında gerilmiştim.

"Ben hoşlandığım insanları sana söylemezdim, Ayça."

Başını salladı. "Sen bana hiçbir şeyini söylemezdin."

"Sen beni hiçbir zaman dinlemezdin, Ayça. Genelde konuştuğumuz her konu senin kimi ağına düşüreceğinle ilgili olurdu. Benim sıkıntılarım hiçbir zaman senin umrunda olmadı."

Gözlerim dolmaya başladığında o çoktan ağlamaya başlamıştı.

"Özür dilerim tamam mı, her şey için özür dilerim."

Başımı salladım.

Ayça böyleydi.

Genelde bir başkasını umursamazdı.

Bu kişi dört senelik arkadaşı olsa bile.

Dokuzuncu sınıfın başlarında tanışıp bu günlere gelmiştik.

İnanır mısınız bilmem ama o zamanlar böyle biri değildi.

Onu böyle yapan popüler olma isteğiydi.

Ve popülerlik isteği ona beni kaybettirmişti.

Birbirinden hiç ayrılmayan biz, on birinci sınıfta artık sadece iki yabancı gibiydik.

Hep beraber takılırdık fakat o genelde benimle ilgilenmezdi.

Ama o benim kardeşimdi.

Kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım.

Sarılmak istiyordum fakat bunu yapamazdım.

Şimdi zamanı değildi.

"Bir soda daha içmek ister misin?"

"Hayır, biraz başım dönüyor. Şimdilik biraz oturup kalkacağım."

Başını sallayarak yerine geri oturdu.

"Pekala o zaman, sen bilirsin."

Bir yirmi dakika daha oturduktan sonra artık ciddi olarak bayılacak gibiydim.

Terliyordum ve gözlerim kapanmak üzereydi.

"Ayça, ben-"

Ayağa kalkmak üzereyken koltuğa tekrar düştüm.

Telaşla yanıma koşmaya başladığında yastığa tutundum.

"Lavin, iyi misin?"

Başımı sallayacağım sırada tüm gücümü kaybettim ve gözlerimi kapattım.

Eğer ölüyorsam biri Atlas'a, onu çok sevdiğimi söyleyebilir mi?

XXX

"Batuhan aşağı in!"

Batuhan merdivenlerden takır tukur inmeye başladığında Lavin'in baygın bedenine baktım.

Bir anlık da olsa ona üzüldüğümü hissettiğimde başımı Batuhan'a çevirdim.

Üstü çıplaktı.

Gülümsedim.

Lavin'in yanına giderek üzerindeki tişörtü çıkardım.

Şimdi sadece sütyeni kalmıştı.

Biraz abartıyordum fakat umrumda değildi.

O benim canımı yakmıştı.

"Yanına geç ve yüzün gözükmeyecek şekilde ona sarıl."

Gözlerini devirdiğinde yan koltuktaki battaniyeyi üzerlerine örttüm ve telefonumu aldım.

Fotoğraflarını çekip C2 adlı uygulamadan Atlas'a gönderdiğimde çok az da olsa pişmandım.

Ama iş işten geçmişti öyle değil mi?

Pişmanlık şu saatten sonra pek de önemli değildi.

Benim yaşadıklarımı yaşamak nasıl bir his anlamalıydı.

"Şimdi yardım et üzerini giydirelim. Uyanınca zırlamasın."

X

500 kelime oldu ha isterim şukumu

ANONİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin