*1.Bölüm*

442 176 39
                                    

Bir günüm diğer günden farksız geçmez ömrümde. Sıradan şeyler yaşarım herkes gibi. Ta ki o güne kadar! Her şey onu gördüğüm günden sonra değişti. O beni takmıyordu belki ama benim için hiçte öyle değildi. Ne de olsa kaptırmıştım kendimi bir kere. Onu düşünmeden bir günüm bile geçmez olmuştu. Yaptıklarını ezberlemiş olup ona göre hayatımı düzenlemiştim. Her sabah saat 6 da kalkıp yaklaşık 2 saat evin yakınlarındaki parkta yürüyüş yapardı. Ben ise onu odamın penceresinden izlemekle yetinirdim. Karşısına çıkıp konuşmaya cesaretim yoktu henüz. Hem ne diyebilirim ki. 'Ben sana âşık oldum mu?'. Olamaz tam bir rezillik. Her neyse şimdi sırası değildi böyle düşünmenin. Ve işte her zamanki gibi yürüyüşü bitmiş evine dönmekteydi. Apartmandan içeri girip gözden kayboldu.

Göremesem bile onun şu an ne yaptığını hayal ederek, o anı onunla birlikte yaşıyordum. Bir 15 dakikam vardı onsuz geçecek. Bu süre zarfında üzerimi değiştirdim. Kendime şöyle bir çeki düzen verdikten sonra yerimi almıştım. Tam sırasında hem de. Duşunu alıp üzerini değiştirmiş kahvaltısını yapmaktaydı. Ben ise onun müptelası olmuştum. Onu seyretmekle meşguldüm. Dünyadan soyutlanmıştım adeta. Telefonumun son ses çalması ile kendime geldim. Gözlerimi camdan ayırmadan ellerimle masanın üstünde telefonumu arıyordum. Ama nafile yoktu hiçbir yerde. Bir hızla odanın içinde göz gezdirdikten sonra başucumdaki komodinin üstünde duruyordu. Ne yazık ki alana kadar kapanmıştı. Bununla uğraşamazdım şimdi.

Tekrar camın önüne geldim fakat olamaz gitmişti. Tam izleyememiştim onu. Anca yarım saat bilemedin 45 dakika sonra görebilirdim bir daha. Tabi kaçırmazsam onu da. Camda beklemenin bir anlamı yoktu bu yüzden beni meşgul eden kişi kimmiş diye merak edip telefonumu tekrar elime aldım. Tuş kilidini açıp, şifreyi girdikten sonra ' 1 cevapsız arama' yazısını tıkladım ve...

Kankammış. Başka kim olabilirdi ki bu saatte rahatsız edecek. Tekrar ben aradım onu ilk çalışta açtı hemen. Demek ki telefon elinde aramamı bekliyormuş. Alo kankadan sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. Çünkü benim aklımda şu an O vardı. Kankam bana bir şeyler anlatıyordu fakat ben sesten başka bir şey anlamıyordum. Sadece dinliyordum. Daha doğrusu öyle yaptığımı sanıyordum ta ki..

“ Kanka sen beni dinliyor musun? ” sorusuyla karşılaşıncaya kadar.

Dinliyorum kanka konuşmanın bitmesini bekliyordum.

Oo biteli çok oldu, senin kafan nerde ise.

Kanka şey ben.. Uykumu alamadım da

Tabi kesin öyledir kapatıyorum bay. Kendine gelince ararsın

Tamam, kanka bay

Evet, kankama ufak bir yalan söylemiştim. Yalanda sayılmazdı aslında ama neyse şimdi konumuz bu değil. Şöyle bir telefonumun saatine baktım kankamı dinlerken 20 dakikam gitmişti. Hemen üstümü değiştirmem lazımdı az zamanım kalmıştı çünkü. Koşar adım krem rengi dolabımın önüne geçtim ve kıyafetlerime bir göz attıktan sonra bol paça mavi kot pantolonumu ve üzerine beyaz sıfır kolumu da alıp üzerime geçirdim.İnce siyah hırkamı da giydikten sonra aynanın karşısına geçip, saçlarımı ne yapacağıma karar vermeye başladım. En sonunda yukardan topladım. Sadece gözlerime göz kalemi çekip, çantamı alıp odamdan hızlıca çıktım. Hızlı adımlarla ayaküstü mutfakta bir şeyler atıştırıp converse ayakkabılarımı ayağıma geçirip evden dışarı attım kendimi. Tıpı tıpına yetişmiştim. Aynı anda çıkmıştık fakat o beni yine görmüyordu. Ne zaman fark edecekti ki. Her zaman ki gibi çok yakışıklıydı. Mavi kot pantolon üzerine kareli gömlek giymiş, spor takılmıştı. Güneş gözlüklerini takıp evinin önünden dümdüz yürümeye başladı.

Mahallemizin 'yakışıklısı' herkesin göz bebeği. Ben ise aynı hizada aramızda 20-25 adım farkla takip ediyordum onu. Uzaktan seyrediyordum. Dükkânların önünden geçip, selam verir mahallenin hatırını sormayı ihmal etmezdi.Şimdi ise çocuk parkının oraya doğru gidiyoruz.Onlarla çocuk gibi oyun oynayıp eğlenirdi.Adeta çocuklarla çocuk olurdu.O öyle oynarken bende banka oturup uzaktan seyretmeye devam etmiştim onu.Mahallenin çocukları ile grup kurup futbol oynamaya başladılar..

'Gol sevinçleri' görülmeye değerdi. O gülümseyince bende ister istemez gülümsüyordum. Bir ara top oturduğum yere kaçtı. Kalbim yerinden çıkacakmışçasına hızlıca atmaya başladı. Bana doğru geliyordu. Top tam ayağımın dibindeydi.

İlk defa yanıma kadar gelip göz göze geldik. Ve bana;

–“ Pardon rahatsız ediyorum ama topu alabilir miyim?

Demişti. kalbimin hızla çarpmasına aldırış etmemeye çalışarak sorusuna cevap vermeye çalışmıştım. E tabi biraz sesim kekelermiş gibi oldu o ayrı. Karşısında ilk defa konuşuyordum. yani çalışıyordum buna konuşmak denirse tabi.

–“ Eee tabi buyurun ne rahatsızlığı. Siz alın ya da ben veriyim isterseniz..

–“ Tamam, aldım ben eyvallah

Diyerek yanımdan gitti. 'Siz alın' ne ya. Oof saçmalamıştım yine. Yakından kokusunu içime çekip konuşmuştum onunla. Düşününce ilk konuşmamızdı fakat ben iki kelimeyi bir araya getirmekte zorlanmıştım. Resmen saçmaladım. Topu da alıp çocukların yanına geri döndü, ben ise onlu hayallere. Ona bakmaktan kendimi alamıyordum. Ve maç bitti.. İzlememe rağmen kaç kaç bittiğini bilmem. Çünkü ben maçı izlememiştim. Çocuklarla konuştuktan sonra bana doğru geliyordu. Heyecandan elim ayağım titremeye başladı, sakin olmalıydım. Ama engel olamıyordum kendime. Tam yaklaşmasına az kala gözlerimi kapadım görmeye dayanamazdım..

Konuşmuyordu hiç, acaba beni mi izliyordu ne yapıyor bu diye? Yapacak bir şey yoktu. Yavaş yavaş gözlerimi açtım ve oda ne?

• B E K L E N M E D İ K  G E L İ Ş M E •  ✔️ [tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin