Ben çokta romantik değildim o zamanlar. Onu sevdiğimi söylemek için uzun süre sabretmiştim. O gün derste bana çiğnediği falım sakızın manisini okutmuştu. Şimdi hatırlamıyorum ama "seni seven biri var" gibi bir şerler yazıyordu. Kağıdı elinden alıp sorduğunda çöpe attım deyip geçiştirerek saklamıştım. Ders sonunda bana İngilizce anlatacaktı.
Sonunda sınıf boştu, yalnız ikimiz vardık. Ders çalıştık, biraz zaman geçti ama benm akşım hep ona açılmaktaydı, cebimden maniyi çıkardım. Biraz buruşmuştu, düzeltip verdim. "Hani sen bunu çöpe atmıştın" dedi gülümseyerek. "Şaka yaptım" dedim hala anlamamıştı onu sevdiğimi. Oysa gözlerine hayran hayran bakıyordum.
Ders boyu bir sürü şey düşünmüştüm nasıl konuşacağım hakkında. Hepsini unuttum o an. Sadece, "Bu mani de yazan kişi benim, seni seviyorum" dedim titreyen, boğuk bir sesle. Biraz durdu, hiç beklemiyordu bunu.
"Arkadaş kalalım" dedi. Allah'ım Ne salak bir sözdü bu. Hayatımda ilk defa bir kızın yüzüne açılmışım heyecandan sesim titriyor, sen bana "arkadaş kalalım" diyorsun. Oldu kalalım hatta bana -bir gün olursa- sevgilinle yaşadıklarını, mutlu günlerini anlatırsın bende bu güzel anıları dinler senin adına mutlu olurum. Bunları diyemedim bunu yüzüne, siyah gözlerine bakarken konuşmakta zorlanıyordum, bunları söylemem imkansızdı. Zaten o ilk cümleyi de çok zor söyleyebilmiştim. Uzun zaman sonra ilk defa birine aşık olmuş, onunla ilgili hayaller kuruyordum. Hayal kurmak ne kadar kötü bir şey. Bunun farkına o zaman vardım. Planlar yapıyor, düşüncelere dalıyor, uykularından çalıyorsun. Sonra hayallerinin başrolü bütün bunları bir cümle ile başına geçiriyor kabusa çeviriyor.Bir şeyler anlatıyordu ama ben o ilk cümleden sonrasını dinlemediğim için ne konuştuğunu bilmiyorum. O konuşuyordu ben sadece duyuyordum. O konuşurken içeri en yakın arkadaşı girdi. Bir süre bakıştıktan sonra "Sorry" deyip çıktı. Anlamıştı durumu, belki de ders çalıştığımızı sanmıştı. Biraz sonra bende kalktım. Çantamı toparlamaya başladım. Diplomayı aldıktan sonra ne yapacağının düşünen mezun adayı öğrencinin iki dersten okulunun uzadığında yaşadığı hissi yaşıyordum.
Çantamı toplayıp binadan çıktım. Cebimdeki sigara paketini çıkardım. İçinde üç tane sigara kalmıştı. Bir tane yakıp seri nefeslerle kısa sürede bitirdim. Ardından ikinciyi yaktım ve üçüncüyüde yaktım. Son sigarayı çıkardığımda paketi bükebildiğim kadar çok büktüm. Bütün öfkemi paketle paylaştım. Son sigaradan sonra boğazım yanmaya başladı ama olsa daha fazla sigara içecektim. Ruh halim içtiğim sigara sayısıyle orantılıdır.
Okul ile otobüs durağı arası üç-beş dakikaydı. Ben o süreye yıkılmış onca hayal, kötü olan bütün duyguları, özgüven çöküntüleri ve üç sigara sığdırmıştım. Otobüse binip eve gittim ve hemen uyudum. Ertesi gün sabaha kadar deliksiz uyudum. Sabah okula gittiğimde ona olabildiğince uzak oturdum. Çok dega göz göze geldik, hatta bana acır bir halde gülümsedi ama ben hiç gülmedim, hiç konuşmadım ve dersler dışında hiç sınıfta durmadım. Belki de bunalımdaydım.
Ders bittiğinde çantamı toparlarken beklememi istedi, bekledim. Ne söyleyeceğini merak ediyordum. Belki de "dün hata yaptım, ben de senden hoşlanıyorum." Der diye düşündüm. Uzun siyah saçları vardı, ince belliydi. Mavi bir tişörtü vardı, en sevdiği tişörtü. Yüzünde, kulağının altında parmak ucu büyüklüğünde bir ben vardı. Saçlarıyla kapatıyordu o beni. Benimle konuşurken görmemi ister gibi saçlarını arkaya atıyordu.
Herkes çıktıktan sonra oturduk yine o birşeyler anlattı ve ben yine sadece duydum. Sonra kalkıp gittim. Telefonumda hocalarla çekildiği bir fotoğrafı kalmıştı. "Sen çek bana atarsın" demişti. Ben atamamıştım ama atacaktım. Yolda telefonu çıkarıp fotoğrafı sildim. Onu hayatımdan siler gibi sildim. Ancak bu sadece düşüncede kalmıştı çünkü gerçekte onu silip atamamıştım. Sonra fotoğrafı sildiğime de pişman olmuştum.
Aradan uzun zaman geçti. Bir ramazan günü, aramızda yüzlerce kilometre mesafe varken whatsapptan yazdım. Biraz yazıştıktan sonra konuyu erkek arkadaşı olup olmadığına getirdim. Büyük bir iştahla anlattı, benim ona olan duygularımı bilmiyor gibi. O anlattı ben içime içime ağladım. Ama gülen emojiler yolladım her mesajımda. Konuşmamızın sonunda "neyse ben çıkıyorum, benimki bekler. Sana hayırlı iftarlar" yazdı. "Hoşçakal" yazdım, içimden küfrederken birşeylere.
O gün bu gündür "Fatma" benim için kaybetmeyi ifade eder. Kaybetmek çok eski bir alışkanlığımdır benim. Fatma'ya olan duygularımdan daha kadar eski. Ancak Fatma'da kaybettiğim kadar büyük kaybetmemiştim hiç.