Gözlerime bakmaya utanıyordu. Bende bu yüzden başka bir yere bakıyordum. Böylece rahat rahat izleyebiliyordu beni. Kız yurdunun önündeki parka karşılıklı oturuyorduk. Farklı iki cisim fizik kuralları gereği asla birbirine tamamen temas edemez. Arada mutlaka hava molekülleri kalır. Yanındayken özlemekte buna benziyor ve ben o gün yanındayken özlüyordum. Belkide kalbim onu son kez görüyor olduğumu hissetmişti.
Gülünce kaybolan gözleri vardı simsiyah. Çıplak gözle baktığımda içimi deliyordu. Öpmek istiyordum o gözleri her gördüğümde, dedim ya yanındayken özlüyordum. "Seni seviyorum." Dedi fısıltıyla. Gözlerinde bunu görebiliyordum. Sevinçten ağlamak geldi içimden, gözlerim doldu. "Bende" dedim, "Bende seni seviyorum. Sana aşığım." Dedim. Ona daha önce "Sana aşığım." Dememiştim. Çünkü bunu gerçekten hissettiğimde söyleyeceğime dair söz vermiştim kendime. Ve o an ona aşık olduğumu hissetmiştim. Güneş kızıla dönmüş, bize ayrılma vaktinin yaklaştığını ihbar ediyordu. Akşam yeli her an yanağıma süzülme ihtimali olan sevinç gözyaşımı yerine ittiriyordu. Ona aşık olduğumu söylediğimde gülümsedi. "Gerçekten mi? " dedi. "Evet." Dedim.
Yanından ayrıldığımda mutsuzdum. O gün yaşananları ve neden mutsuz olduğumu boşverin. Gecesinde sabrım son noktasına gelmişti. "Senin için yaptıklarıma rağmen bu kadar değer veriyorsan bitsin!" Diye mesaj attım. "Tamam" dedi. "Neden?" demedi. Bitirmeye bu kadar hazır olması gözlerinin verdiği zarardan daha çok zarar verdi kalbime. Oysa bana bitirelim dediğinde defalarca gözyaşları içinde yalvarmıştım ben ona. Ben, bir kadın için asla göz yaşı dökmemiş olan ben, ona ağlaya ağlaya yalvarmıştım.
Ertesi gün aynı parktan ona aldığım kitapları ve ellerimle yazdığım mektupları almaya gittim. Hazırlamış bir poşete koymuştu hepsini. Bana verip bitirmeye hazırdı. Güneş sapsarıydı ve rüzgar esmiyordu. Gözlerine hiç bakmadım. Çünkü bakarsam onu bırakamazdım. İnanırdım yine beni sevdiğine sevmediği halde. Aşk, sözlerdeki aydınlığa değil gözlerdeki karanlığa inanmanıza neden olur ve bunu yapabilecek başka bir kuvvet yoktur.
Poşeti elime alıp içindekilere son bir kez baktım. Birkaç adım ötede duran çöpü önceden gözüme kestirmiştim. Yanından geçip çöpe yaklaştım ve poşeti içine bıraktım. Yarısı dışarıda kalmıştı. "Bunu yapmak zoru da değilsin. Beni hala alabilirsin." der gibi duruyordu. Oysa sevdiğim tek bir kelime bile etmemişti. Hâlâ "Neden?" demesini bekliyordum ufacık bir umutla ama nafile.
En başından beri sigara içmeme karşıydı ve yanında sigara içmiyordum. Çöpü attıktan hemen sonra elimi cebime sokup bir tane mentollü sigara çıkardım. Yavaş adımlarla ilerlerken sigaramı yaktım. Yalnız kovboy Redkit gibi güneşe doğru ağır ama sert adımlarla ilerledim. Her adımda daha da ağırlaşıyordu bedenim. Sigaramdan ardı ardına nefesler alıyordum. Çabucak bitsinde bir tane daha yakayım istiyordum. Hayat gerçekten çok çirkin ve güzel olan tek bir şey varsa; o da karanlıkta sigara içmek.
Şimdi kimse aşktan bahsetmesin, sevgiden bahsetmesin, arkadaşlıktan, aileden, mutluluktan, eğlenmekten bahsetmesin. Güzel şeyler anlatmayın bana. Bu dünyada gerçekten var olan şey yalnızlık ve acı. Geriye kalan bütün güzel duygular ve olgular bir hiç. Herkes kötü, her niyet art. Her göz kem, her dil yılan ve her kalp kirli. Ve her anı, hatırlanmak istenmeyen bir kabus.